2.Bölüm

81 6 2
                                    

Merhaba ikinci bölümle karşınızdayım. Çabuk paylaşmak istediğim için bölüm kısa ama bir dahaki bölüm daha uzun. Bölümle ilgili yorumlarınızı paylaşırsanız sevinirim.

İyi okumalar :):)

Arabayla yarım saat gittikten sonra hava iyice kararmıştı. Karanlıkta farların aydınlattığı yola bakarken beni çok fazla merak etmemelerini umuyordum. Ayrıca teyzem panik yapıp direk annemleri aramazsa daha da mutlu olurdum. Bugün çok fazla düşünmekten sıkıldığım için dikkatimi arabanın içine vererek incelemeye başladım. Arabanın içinde kavunlu sprey kokusu vardı ve canımın kavun istemesine yetecek kadar yoğundu. Beyaz deri koltuklar sanki her gün temizlendiğini belli etmek ister gibi beyazdı. Arabanın modelini bilmiyordum çünkü ben arabaya binmeden önce bakmayacak kadar zeki bir insandım. Parmaklarımla dizimde ritim tutarak yan tarafa döndüm. Yola çıktığımızdan beri gözünü yoldan ayırmadan araba kullanan çocuğa baktım. Yüzünde açık renk bir kirli sakal vardı. Sivri çenesi ve mavi gözleriyle sert bir ifadeye sahipti.

   Fazla dikkatli bakmış olmalıydım ki bana bir bakış attıktan sonra tekrar gözlerini yola çevirmişti.

“Ben Eflin.” Dediğimde yarım saattir süren sessizliği bozmuştum. Cevap vermek yerine sağa sinyal vererek direksiyonu kırdığında arkama yaslanmak zorunda kaldım. En kibar şekilde ifade etmem gerekirse beni takmamıştı.

 

    Gözlerimi yeniden ona çevirdiğimde bana baktığını görünce gözlerimi kaçırmak zorunda kalmıştım.

“Radyoyu açabilir miyim?” Dediğimde doğrularak elimi arabanın müzik çalarına doğru uzattım.

“Hiçbir şeye dokunma.”

Tam düğmeye basmak üzere olduğumda konuştuğunda elimi geri çektim ve yeniden arkama yasladım. ‘Hiçbir şeye dokunma’ Bende çok meraklıydım sanki arabasına dokunmaya. Aptal şey. Beni bu şekilde uyarması kendimi küçük bir çocuk gibi hissetmemi sağlamıştı. Hatta şu anda ona içimden dil çıkarıyordum. Gözlerimi devirerek kollarımı birbirine sardım. Görgü kuralları denen şeyden haberi olmadığı kesindi. O küçük damarıma basmıştı. Yüzüne baktıktan sonra radyonun düğmesine yavaşça bastıktan sonra arkama yaslandım. Tepkisini ölçmek için yüzüne bakmaya devam ederken bana döndüğünde kaşlarını kaldırmıştı. Ama bu şaşırmaktan çok tehdit gibi bir şeydi. Sinirlendiğine dair. Bu bakışı çok iyi tanıyordum çünkü babam bana çoğu zaman bu şekilde bakardı. Şarkı çalmaya başlayacağı sırada uzanıp radyoyu kapattı. Ağzım açık onu izlerken elini çektiği anda yeniden düğmeye bastım. Bu sefer bir viraja geldiğimizde direksiyonu daha sert çevirdiğinde bunun bana verdiği bir tepki olduğunu düşünüyordum. Bir cızırtının ardından şarkı çalmaya başladığında kendi kendime zafer gülümsemesi yaparak arkama yaslandım ve yolu izlemeye başladım.

Do you hear me,

-Beni duyuyor musun?

I’m talking to you

-Seninle konuşuyorum

Bu şarkıyı biliyordum ve ismi şu an tam da benim olmadığım şeydi.

Across the water across the deep blue ocean

-Suyun karşısında, mavi derin okyanusun karşısında

Under the open sky oh my, baby I’m trying

-Açık gökyüzü altında, bebeğim deniyorum…

Şarkı devam ederken gözükmeye başlayan denize baktım. Geceleri ne kadar siyah olsa da güneş doğduğu zaman yeniden mavi olmayı başarabiliyordu. Ve o mavi o kadar güzel bir mavi oluyordu ki insanlar hiçbir zaman denizi siyah olarak tanımlamıyordu.

SADECE ŞANS (ERTELENDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin