İnsanlık; dil, din, ırk, ideoloji ve felsefi görüş, etnik köken, cinsiyet gibi çoğaltabileceğimiz pek çok temel hususta birbirinden ayrılan canlılar kümesini oluşturan muazzam bir güruhtur. İlk bakışta hiçbir ortak noktası yokmuş gibi gözükür bu kalabalığın. Herkes, bir diğerinden farklı onlarca hatta belki de yüzlerce etiket üzerinden var oluşunu anlamlandırır. Toplumların ve milletlerin temel içgüdüsüdür, bu biz diğerlerinden farklıyız, bakın şu noktalarda ayrılıyoruz deme ihtiyacı. Siyasi sistemler de bu temelde birbirinden farklılaşma eğilimindedir. Bireylerin, kendi toplumları dışındaki toplumlara karşı, varlığını vurgulamaktan keyif aldıkları hatta gurur duydukları hususlar üzerinden yönetim sistemleri oluşturulur. Toprağa aidiyeti daha yüksek olan toplumlarda doğum yeri, belli bir ırka mensup olmayı özel görenlerde milliyetçilik, daha geniş özgürlüklere sahip olmayı tercih edenlerde ise asgari müşterek değerler esastır. Lakin günümüzde, kanlı insanlık tarihinden aldığımız pek çok ders, bu sivrilme ihtiyacını kontrol altında tutan yegane güçtür. Bugün itibariyle birbirine zerre benzememek konusunda kadim bir ısrarcılık sergileyen toplumların, asla bünyelerinden söküp atamayacakları bir ortak noktaları mevcuttur aslında. Kadını, erkeği, çocuğu, yaşlısı, genci, Türk'ü, Yunan'ı, İngiliz'i, Çinli'si, zencisi, beyazı, Müslümanı, Hristiyanı, sosyalisti, milliyetçisi ya da kendisini hangi etiket üzerinden tanımlamak isterse o sıfatın sahibi her insan tek bir ortak değere sahiptir. Biz bu sökülüp atılamayan, inkar edilemeyen tek asgari ortaklığa "insanlık onuru" diyoruz arkadaşlar. Biyolojik olarak hepimiz temel DNA dizilimine sahip homo sapiens türüne mensup olabiliriz lakin benim bahsettiğim manevi bir ortaklıktır. Fiziksel ya da doğal benzerlikleri dahi görmezden gelebilecek ısrarcılığa sahip insanoğlu bu noktayı hiçbir zaman yok sayamaz. İnsanlık onuru, sağ ve tam doğumla bir insandan dünyaya gelen her canlının sahip olduğu temel değerdir. Ne yok edebilirsiniz ne de yok sayabilirsiniz. Çok bıçak sırtı bir müşterektir bu. Her insan, sadece insan olması dolayısıyla, hiçbir ek şartı yerine getirme yükümlüğü olmadan, insanlık onuruna sahip doğar ve insan sadece insan olmakla kazandığı bu erdem nedeniyle kıymetlidir. Bakın altını çiziyorum, insanı hiçbir etiketi ya da aidiyeti bu denli kıymetli kılamaz. Bizlerin, bu dünya üzerinde yaşamış, yaşayan ve yaşayacak her insanın birbiriyle eş kıymete sahip olması, birbirine üstün olmaması, hepsinin bu ortak erdeme sahip olmasından kaynaklanır. Şimdi hayal etmenizi rica ediyorum, kendinizi tanımladığınız değerleriniz var hepinizin. Bunu asla eleştirmiyorum, sadece düşünmenizi istirham ediyorum. Bir an için gözlerinizi kapatın, sizi özel ve değerli kıldığını düşündüğünüz şeylerden sıyrılın. Bunlar ırkınızla ilgili olabilir, dış görünüşünüzle, ailenizle, zekanızla, dini inancınız ya da siyasi görüşünüzle alakalı olabilir. Hepsini bir anlığına unutun. Apolet gibi üzerinizde gururla taşıdığınız tüm sıfatlarınızdan sıyrılın bir defalığına, çırılçıplak kalın kendi içinizde. Sizi diğer insanların müdahalesinden koruyan ne kalıyor? Babanız güçlü bir bürokrat diye size yanaşmaya korkmadığını düşünün karşınızdaki silahlı kişinin, ya da dini inanışınız nedeniyle size din kardeşim gözüyle bakmadığını veya zeki olduğunuz için saygı duymadığını yahut güzelsiniz diye kıyamamazlık etmediğini. O namlunun size doğrultulduğunu düşünün, çıplaksınız, koruyucu etiketlerinizin hiçbiri yok. Tetiği çekmesin diye ne diyeceksiniz karşınızdakine?
Dört yüz kişilik koca amfide nefeslerini tutarak dersi dinleyen gençlerin, kapalı gözlerinin ardından göremediklerini genç hoca rahatlıkla gözlemleyebiliyordu. Her bir öğrencisinin yüzüne yayılmış saf dehşet, korku ve paniği gördüğünde anlattıklarından istediği anlamların çıkarılmasının memnuniyetiyle kıvrıldı dudaklarını hocanın. Tam o sırada orta sıralardan bir gencin sesinden umutsuzluk dolu bir feryat yükseldi, "İnsanım ben. Sen de insansın. İnsan insana bunu yapmaz!" Taze akademisyen aldığı bu karşılıkla daha da memnun oldu. Gençler anlatmaya çalıştığı şeyleri idrak edebilmişti. Bunun üzerine sözlerine devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Diadem
Fanfiction"Her şey için çok özür diliyorum senden ama pişman da değilim olanlardan çünkü o gece olmasa sensiz günlerimin nasıl olduğunu hiç hatırlayamayabilirdim. Ben bu fikirle, bu ihtimalle yaşayamam Hilal. O yüzden şimdi sana bir soru soracağım. Akabinde d...