Herkesin hayali, ama benim nefretim olan şehir İstanbul. Bu şehir benim hayallerimi elimden aldı. İzmir'de yaşamak varken ne diye İstanbul'a geldik annemle?
İzmir'de o kadar özlem duyduğum arkadaşlarım varki... Onlarla arkadaş değil aile olduk. Aile kavramını onlardan öğrendim, 8-9 hatta 10 yıllık arkadaşlarımdan; Buse'den, Elif'ten, Sıla'dan, Kemal'den, Uraz'dan, Eymen'den, Nisa'dan...
Ama Nisa hepsinden farklıydı. Nisa benim gerekse hayat arkadaşım, gerekse herşeyim, gerekse yaşama sebebim, gerekse sırdaşım, gerekse en değerlim, gerekse kardeşimdi. Hayat arkadaşı herzaman erkek olmak zorunda değil. Kardeşiniz bile size hayat arkadaşlığı yapabilirdi. Nisa öyleydi. Her zaman da öyle kalacaktı. Çünkü Nisa benim bebekliğimden beri tanıdığım en saf insandı. Bu kadar iyi ve saf olmayı nasıl başarabiliyordu? Nisa'ya sataşmayın dememe gerek yok. Çünkü Nisa'ya sataşırlarsa neler olabileceğini herkes tahmin edebilirdi. Nisa'nın olayı olsa bile olay yerine Nisa'dan önce ben giderdim. Nisa benim, en yakın arkadaşım değildi. Dostum hiç değil. Çünkü o benim kız kardeşimdi. Bana olan benzerliğini anlatmama hiç gerek yok. E boşuna demiyorum kız kardeşim diye. Bir tek soyadlarımız farklı. Onun soyadı Çevik, benim Dedeoğlu. Nisa benim vazgeçilmezimdi. Onunla güler, onunla ağlardım. Hatta arada ona "Emmioğlun Tolga Çevik arıyor" derdim ve gülerdik. Sokaklarda, caddelerde falan gezerken çok malca şeyler yapardık. Dışarıdan mal görünebilirdik ama aramızda geçen malca şeyleri ikimizden başka kimse bilemezdi. Bazen birbirimize bakıyoruz ve sorumuzu soruyoruz; "biz neden komedyen olmuyoruz?". Bazen ona annemden bile çok değer verebiliyordum. Çünkü beni anlıyor, dertlerime çözüm arıyordu. Ama Nisa'yla ne zaman dertleşsem "Nasıl çözümü vardır ki bunun?" diye bir şey asla demezdi. Her zaman bana "Herşey yolunda, herşeyin bir çözümü var. Çözüm arayacağız." derdi. 'İMKANSIZ' diye bir kelime yoktu onda.
Babam mı? 'Baban yokmu senin annenle mi taşındınız İzmir'e?' demeyin bana. Babam yok benim. Allah onun bin türlü belasını versin. Neden demeyin. Babam bana tecavüz etmeye kalkıştı.
Okulun ilk günüydü. Bu okul, bu insanlar, bu şehir, farklıydı. İstanbul çok büyüktü. Ya kaybolursam?
Yine annemin "Eylüüüüğğğğllll! Sabah saat 9 oldu ilk günden kaytarmak yok!!" diye bağırışıyla uyandım. Mübarek çalar saatten daha gür sesi vardı. Anne işte naparsın? Deniz gibi. Ne içilir ne vazgeçilir.
"Tamam mom geliyoruuum." dedim gür sesimle yatağımı toplarken. Özellikle mom dedim çünkü annem 'mom' lafından hiç hoşlanmazdı." 'Anne' kelimesinin çakması derdi. " Mom mu? Kız sen beni deli mi edecen sabah sabah?"diye kızacağını biliyordum. Ama şimdi onun gönlünü alırdım ben. Yanına gittim. Ocakta yumurta yapıyordu yani sırtı dönüktü. Öpmem daha basit olacaktı. Arkasından sarıldım ve, "Oyy yerim ben seni Şenay Sultan. Sinir etmek için dediğimi bilmiyormusun sanki?" diyip öptüm. Annemin gönlünü almam ve sarılıp beni öpmesiyle birlikte zilin çalması bir oldu. Annem'e baktım, annem "Kim acaba sabah sabah? Belkide komşulardır" deyip gönlünü ferah tutmaya çalıştı. Bende annemle birlikte kapının yanına gittim. Annem kapıyı açtı ve gelen adamın suratına sorarcasına bakıp "Buyrun?" dedi. Adamın elinde ekmek vardı. Adam anneme ekmeği verip "Hoşgeliveğdiniz bu binaya. Günağdın bu arada ben bina kapıcısı Asım. Sabağ sabağ ekmeğ getiğdim heğ sabah ekmeği getirivercem afiyet oğsun." deyip gülümsedi. Adama, yani kızmazsa artık böyle dicem Asım Abi'ye kanım ısınmıştı. Egeliydi galiba konuşması çok benziyordu. Annem ekmeği alıp sıcakkanlı bir gülüş atarak "Teşekkür ederiz Asım Bey. Tanıştığımıza memnun oldum. dedi. Kadın kibar abi dağılın. Asım Abi "Benim hanım göğmüş sizi tanışmayı çoh istiyoğ valla. Biğgün bize gelin akşam yemeğine de tanışalım gomşu olalım. Ee nede olsa gomşu gomşunun külüne muğtaçtır üle deği mi hanım gız?"deyince annemle birlikte bana baktılar. Kekeleyerek "A,a evet doğru haklısınız." dedim. Sonra anneme "Ben içeri gidip hazırlanıyorum." dedim. Annem kaşlarıyla adamı göstererek görüşürüz dememi ima etti. "Iım tanıştığıma çok memnun oldum Asım Bey görüşmek üzere" deyip gülümsedim. "Aman gızım Asım Bey nediğ ya? Bana Asım Abi deyiveğ. Hadi görüşürüz. Allah zihin açıhlığ veğsin. Sizede görüşürüz hanım abla." dedi. Çok tatlı bir adamdı ya. Sanki böyle pamuk şe... tamam Eylül sus mallaşma. Annem de "Şenay benim adım bende tanıştığımıza memnun oldum. Görüşürüz" dedi. Annem mal ha. Neyse. Kapıyı kapattık. Ben koşarak içeriye kıyaafetlerimi giyinmeye başladım. Okulumun adı neydi? Lan daha okulumun adını bilmiyordum ya. Ama Özel'di. Acaba yakışıklı erkekler varmıydı? Ya anlaşabileceğim kızlar? Şimdi bursluyum diye beni dışlamazlardı umarım. Off kesin dışlarlardı. Eğer biraz daha yatakta oturup bunları düşünürsem okula geç kalacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Ruhun Doğuşu
Romance17 yaşındaki Eylül, İstanbul'da kimsenin istemediği bir hayatı yaşamak zorundadır. Babası tarafından tecavüze uğramış Eylül için ev bir cehennem, sokaklar ise kaostur. Eylül 19 yaşına geldiğinde bütün bunların dışında bir sır saklamaktadır.