Karşısında ona yalvaran arkadaşını izlerken sandviçinden büyük bir ısırık aldı. Hoseok bazen gerçekten çok ısrarcı oluyordu ve kafasını dinleyebildiği tek vakit olan öğle tenefüsünü bu şekilde mahvettiği için onu öldürmek istiyordu.
"Hadi ama Jimin, sadece bir kere oynayacağız!"
Mimiklerini bile oynatma gereği duymadan başını salladı. Cebindeki şeyleri tahmin etmesini istiyordu ama Jimin, sırf bu tahmin oyunu yüzünden zamanı geriye almak istemiyordu. Bu yeteneği sürekli kullanmaktan çekiniyordu.
"Zamanı geriye alarak cebindeki eşyaları tahmin edebileceğimi zaten biliyorsun, neden bunu defalarca kez görmek istiyorsun Hoseok?"
"Çünkü bu zevkli!"
Bıkkın bir nefes verdiğinde Hoseok çıldırmış gibi saçlarını çekiştirdi ve oturduğu yerde daha çok doğruldu;
"Zaman tanrısısın ve tek yaptığın şey bana boş bakışlar atarak sandviç yemek! Hayatına biraz renk katmayı dene, bunak."
Bunu anlamsız buluyordu. Acil bir durum olmadığı sürece, sadece oyun için zamanı geri almak tam bir saçmalıktı ona göre fakat Hoseok'un karşısında yalvarmasından bıkmıştı. Bazen ona da asla söylememesi gerektiğini düşünüyor, en yakın arkadaşı olduğunu hesaba katınca bu düşünceden hızla vazgeçiyordu. Her ne kadar işin ciddiyetinin farkında olmasa bile o olmadan bu yeteneğin de pek anlamı kalmazmış gibi hissediyordu. Sadece onun saçma fikirlerine alet ettiği, bundan başka hiçbir işi olmadığı için kendisini tuhaf hissediyordu. Yoongi'nin yanlarına doğru ilerlediğini farkedince sırıttı;
"Asıl bunak geliyor."
Her ne kadar sınıf içinde asosyal olsalar bile birkaç arkadaşları vardı ve Yoongi bunlardan biriydi. Hoseok gözlerini büyüttü ve hızlı bir şekilde duruşunu dikleştirip, heyecanla saçlarını karıştırmaya başladı.
"Saçlarım güzel mi? Siktir, ne yapacağım?!"
Jimin kıkırdadı. Zavallı en yakın arkadaşı, Yoongi'ye fena aşıktı ve adını duyunca bile heyecanlanması gözüne sevimli geliyordu. İkisi sürekli atışıyor, Hoseok Yoongi'nin ona laf attığı sıralarda inatçı bir keçiden farksızken o gidince aşk böceğine dönüyordu. Çok sevdiği arkadaşına bakarak sırıttı;
"Saçların bok gibi görünüyor."
Telaş içindeki bedenin gözlerini büyüterek çığlık atmasıyla Yoongi yanlarına gelmiş, ikiliye tuhaf bakışlar atmaya başlamıştı.
"Neler oluyor?"
Hoseok kıpkırmızı olmuş bir suratla başını eğip koltukta kenara kaymış, ona bakmamak için direnmeye başlamıştı. Onun bu utangaç haline kısa bir bakış attıktan sonra Yoongi'ye döndü ve oyuncu bir şekilde gülümsedi;
"Otursana Yoongi, Hoseok da tam senden bahsediyordu!"
Yüzünün rengi artık kırmızıdan mora dönmeye başlayan zavallı arkadaşı ona öldürücü bakışlar atmaya başladığında dudaklarındaki sırıtış genişlemişti. Yoongi elindeki kahveden bir yudum aldı ve omzunu silkti;
"Biyolojiden kalıyorum, bu gidişle hocaya yalvarmam gerekecek."
Hoseok biyoloji lafını duyunca kaybolan utangaçlığıyla başını aniden kaldırdı;
"Jimin sınav sorularını bulmuştu, ondan alsaydın!"
Yoongi şaşkın bakışlarını Jimin'e çevirdiğinde telaşla dolan beden suçunu inkar etmek için bir bahane aramaya başlamıştı. Sınavdan sonra sınıfın zekilerden cevapları almış, zamanı geri alarak sınava tekrar girmişti ve bu suçun yansıtılarak söylenmesi hiç hoşuna gitmemişti. Kaşlarını çattı ve yüzüne sahte bir hayal kırıklığı yerleştirdi;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
God Of Time | Jikook
FanfictionYalnızlıkla sınandığın her anında, Sana sunulan kanatları hatırla sevgilim Susturma içindeki ahenkle çalan şarkılarını Senin için cehennemi getireceğim 300518 260119 »Life Is Strange adlı oyundan esinlenilmiştir. »Kapak için @lucidpeach'e teşekkürle...