Rahatsız edici, ucuz floresanların ışığı sürekli cızırtılar çıkartarak Jimin'i uyandırmayı başarmıştı. Yarım açılan gözleri ile tavana bakıyor, kendi evine ait olmayan bu aurayı çözmeye çalışıyordu zayıf nefesler alırken. Başında dehşet verici bir ağrı vardı, göğsü çığlık atmak istediği fakat atamadığı anlardaki gibi kasılıyor ve nefesleri zayıflaşıyordu. Nerede olduğunu anlayamadığında, gözleri kendi üstüne gitti. Kolundaki serumu görmesiyle irkildi ve doğrulmaya çalıştı yerinde. En son neler olduğunu hatırlamıyordu, şu an neden burada olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu ve korkmuştu istemsizce.
"H-Hoseok?"
Seslenmek istese de fısıltıdan farksız çıkmıştı sesi. Sanki bir güç, konuşmasını ve bağırmasını engelliyordu. Etrafına baktı, özel hastane olduğu anlaşılıyordu. Uyandığında içmesi için yanına bir sürahide su ve bardak konulmuştu. Bir vazoda kimden olduğu belirsiz papatyalar vardı, sanki günlerdir uyuyormuş da o uyuduğu süreç içerisinde kıyamet kopmuş gibi hissediyordu.
Onun bir daha seslenmeye çalışmasına gerek kalmadan kapı açıldı, Hoseok telaşlı adımlarla içeri daldı birden.
"Oh, uyanmışsın!"
Hızla ona doğru ilerledi ve şaşkın bakışlarını üzerinde gezdirdikten sonra kollarını boynuna doladı.
"Bizi korkuttun.."
Ona sarılan arkadaşının sırtını sıvazlarlen hala hiçbir şey anlamamıştı. Kafası giderek karışıyor, binlerce ihtimal zihninde dönüyordu.
"Neden buradayım?"
Hoseok yastıklarını düzeltip onu zorla arkasına yaslattıktan sonra yatağın yanındaki gri koltuğa oturdu.
"Yangını hatırlamıyor musun?"
Gözlerini kıstı. Aklında bir şeyler canlanıyordu fakat net değildi. Sadece ne kadar sinirlendiğini, ateşin içindeki bedenlerin onu terk edişiyle sabrının taştığını hatırlıyordu, sonrası hafızasından silinmişti tamamen. Nasıl kalkıp o tenekeye tekme attığının, çaresiz çığlıklarının ve ormanı sarmalayan yangını izleyişinin görüntüleri toz bulutu olup uçmuştu sanki aklından. Yine de başını salladı. En azından nasıl oluştuğunu biliyordu.
"O sırada bizim olduğumuz yerin yakınından geçen bir grup genç tenekeye tekme atışını, yangını görmüş. İftaiyeyi onlar aramış."
Hiçbir şey demeden dinlemeye devam etti. O anlar aklında kesik kesik canlandıkça elleri titriyordu.
"Yangını çıkardığını öğrenen doktorlar yüksek dozda sakinleştirici verdiler."
Önce eline takılı seruma, daha sonra ilaca baktı. Bakışları donuktu, kaybolmuş hissediyordu sadece. Eksik, sinirli, çaresiz ve yorgun.
"Ne zamandır uyuyorum?"
Kelimeler istemsizce ağzında yuvarlanıyordu. Hoseok önce saate baktı, birkaç saniyesini sanki çok zor bir şey hesaplıyormuş gibi düşünerek geçirdi. Bu Jimin'i kısa bir anlığına korkutmuştu, neyse ki bu bekleyiş uzunluktan değil Hoseok'un matematiğinin berbatlığından kaynaklanıyordu.
"Yaklaşık iki buçuk saat."
Yutkundu. Sakinleştiriciler sahiden bu kadar güçlü müydü? Şu an bile beyni sanki sıvıymış da her an kulağından akabilirmiş gibi hissediyordu. Saatte dolaşan gözleri yanındaki sehpaya kaydı, özenle konulmuş papatyaları tek tek inceledi. Her biri taze ve göz alıcıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
God Of Time | Jikook
FanficYalnızlıkla sınandığın her anında, Sana sunulan kanatları hatırla sevgilim Susturma içindeki ahenkle çalan şarkılarını Senin için cehennemi getireceğim 300518 260119 »Life Is Strange adlı oyundan esinlenilmiştir. »Kapak için @lucidpeach'e teşekkürle...