her pazar olduğu gibi kahvaltı için toplanmıştık. Bugünün özel olmasının asıl sebebiyse Pelin'in doğum günü olmasıydı.Hazırlıklar tamamdı herkes burdaydı güzel bir eğlence olacaktı oysaki. Son hatırladığım içeceğimden bir yudum almış olmamdı. Sonrası, sonrası yok.
kolumdaki şiddetli ağrıyla gözlerimi açmaya çalıştım,ellerim bağlıydı canım yanıyordu aklım durmuştu nerdeydim ben ? nasıl gelmiştim buraya ? kurtulmalıydım bu ipten bağlı olduğum bu ağaçtan .Birilerinin beni duyabilme umuduyla çığlık attım ter damlalarım göz yaşlarımla beraber dudaklarıma süzülüyordu.Mutlaka birileri olmalıydı, birilerinin beni duyabilmesi için Tanrı'ya yalvarıyordum derken başka çığlık sesleri gelmeye başladı. Bir an yanlız olmadığım için tanrıya şükretmekten alıkoyamadım kendimi. Neden burda olduğumuza anlam veremiyordum. Kızlı erkekli gruplar halindeydik. Erkeklerin yardım sesi daha çok geliyordu. Bu kadar ses içinde mutlaka bize yardım gelmeliydi. Derken iki erkek iplerinden kurtulmuş bize doğru koşuyorlardı.Bikaç kişi çözdükten sonra sıra bana gelmişti. Kalbim hızlı hızlı atıyordu, belkide ilk defa bu kadar hızlı. Önce beni çözen çocuğa baktım yüzü oldukça kirliydi gözleri kapkaraydı ölüm gibi ,daha sonra başımı kaldırıp gökyüzünü görmeye çalıştım ama etrafımız oldukça yüsek çam ağaçlarıyla doluydu, herkes etrafına bakıyor olanlara anlam vermeye çalışıyordu..
kimdi bu insanlar? benimle ne ilgisi vardı? belkide sormam gereken en önemli soru ben kimim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-FANUS-
Teen FictionAnalatacaklarımı gerçekten dinleyecekseniz ve okumaya niyetliyseniz vazgeçin. Birkaç cümle okuduktan sonra burada olmak istemeyeceksiniz. Hala tek parçayken çıkın..