Mutluluk Benden Nefret Ediyor

25 4 1
                                    

Olanları gören gözlerim artık yaşama
duygumu tüm vücudumdan, kalbimden almıştı. Ben bunu asla kaldıramazdım. Bu vahşeti gören gözlerim. Onlar da dayanamazdı. Gözlerimden kan boşalırcasına gözyaşı akıyordu. Kalbim artık durmuş gibi. Bu lanet gözlerim herşeyi kaldırırdı. Ama şuan yerde kanlar içinde olan annemi ve kendini bir ipe asmış olan babamı asla kaldıramazdı. Herşeyden önce bu güçlü sandığınız ama şuan güçsüzlükten bayılabilecek kızın bedeni, ruhu, kalbi, yüreği bunu kaldıramazdı. Ve kaldırmadı da. Olanların etkisiyle gözlerim karardı......

Ve keşke hep baygın kalsaydım. Keşke şu kalbimi paramparça yapan gözlerim açılmasaydı. Keşke şuan hastanede değilde annemin kucağında yatıyo olsaydım. Keşke şu kalbim acımasaydı. Keşke annem o adamla evlenmeseydi. Keşke ben bu dünyaya gelmeseydim. Keşke!!!

Hastanede açtım gözlerimi. Gördüklerim birden aklıma geldi ve koluma takılı olan serumu çıkarttım. Ayağıma birşey giymeden koşmaya başladım. Bi doktor bulup annemi sormam gerekiyordu. Kalbim çok fazla atıyordu. O kadar korkuyordum kalbim yerinden çıkmak üzereydi. Babam umrumda değildi. Şuan kalbimin atmasının tek sebebi annemdi. Çok korkuyordum onu kaybetmekten, ondan ayrılmaktan..
Ve adımlarımın ardından karşıma bir doktor çıktı. Hızla akan gözyaşlarımın ve hıçkırıklarımın arasında doktora hemen annemi sordum
-Doktor annem nerde.! Doktor nerde annem! Yaşıyomu bak bana doğruyu söyle lütfen yaşıyo de, lütfen yalvarırım sana annen yaşıyo de. Onu kaybedemem.
Doktorun ayaklarına çöktüm. Hemen kaldırdı beni yerden.
-Sakin ol canım, gel oturalım şöyle.
Oturmamakta direndim. Sadece annemi merek ediyordum.
-Hayır! Bırak beni! Annem nerde sadece onu görmek istiyorum! Nerde annem!
Yüzünü astı. Garip bi surat asışı vardı.
-Annen kim senin?
-Ceylan Oflaz
Doktor annemin ismini söylememle şoka uğramıştı sanki. Yüzü çok üzgün görünüyordu. Ve ben bu lanet suratı görüşüm, vücudumdaki enişeyi daha çok bastırdı. Hayır anne! Olamaz. Anne beni öylece bırakıp gidemezsin!
Çekip gidemezsin anne!

Doktoru ittirdim omuzlarından.
-Çabuk söyle noldu anneme!
Doktor durakladı. Ağızından çıkacağı her cümle her hece benim için okadar önemliydi ki. Yüzü üzgün gözüküyordu. Ve artık konuşmaya hazırlandı. Bunu duymaya hazır değildim. Sadece ağzından ne çıkacak onu bekliyordum.
-Bak canım, bu haberi sana nasıl verebilirim bilmiyorum. Çok üzücü bir durum. Ne yazıkki..
Doktorun sözünü kestim. O sözü duymak istemiyordum.
-Hayır ne saçmalıyosun sen be! Annem asla.. Asla.. Asla ölemez. Annem çok güçlü bir kadın ölemeeezz:(
Dizlerimin üstüne çöküp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Evet artık bu hayatta değildim. Çünkü annemsiz bir hayat olamazdı benim için. Üzüntü, yakıcı acı tüm bedenimi sarmış beni etkisiz hale getiriyordu. Hayır ya annem ölemezdi. Annem yapmazdı böyle birşeyi. Annem benim tanıdığım en güçlü insandı. Şimdi böylece beni yalnız bırakıp gidemezdi. Gidemezsin anne! Beni böylece bırakıp gidemez sin! Kalbim çok acıyordu. Doktor yere çökmemin ardından beni kucağına alıp ilerlemeye başladı. Ben de sadece kalbimin acısını hissediyodum. Beni bir yatağa yatırdı.
-Seni asla anlayamam. Anneni ve babanı kaybetmiş olman çok acı. Çok üzücü. Şimdi sakin ol. Seni bi süre bayıltıcam. Çok üzgünüm.
Ve bu sözlerinin ardından kolumda küçük bir acı hissedip gözüme perde indi.

Bir insanın kalp sancısı, kişinin dönüm noktasıdır.
Hissedebiliyorum, mutluluk benden nefret ediyor. Işığını bana göstermemek için elinden geleni yapıyor.
Üzgün tarafım beni çok seviyor. Beni sürekli kendine çekiyor.
Ben mutsuzluğun ışığında kapılıp giderken aynı zamanda kendi kalbimdeki ışığı hep taşıyacağım.
Seni hep taşıyacağım anne.

1 HAFTA SONRA

Işığım gideli 1 hafta olmuştu. Ben yaşamımda bukadar acı hissetmemiştim. Aynaya baktığımda gözleri ağlamaktan şişmiş ve yüzü mutsuzluk içinde bir kız çocuğu görüyordum. Bu kız çocuğu hiç annesiz kalmamıştı ki. Böyle olması normal miydi?
Şimdi nerdeydim ben? Bu hoş oda kimin odasıydı? Ben kimin yatağında kıvrılıyordum?
Kafamda bu sorular dönerken nerde olduğumu hatırlamıştım. Ben şuanda Emre'nin evimdeyim. Geçen hafta doktor beni bayılttığında Emre beni evine getirmişti. 1 hafta boyunca benimle hiç konuşmamıştı. Gözleri boş bakıyordu. O beni buraya getirdiğinde neden getirdiğini sormadan, hiç zorluk çıkarmadan ağzımla söylemesem de kendimi onun kollarına bırakmıştım. Çünkü artık ayakta durucak halim yoktu. Şimdi ne yapıcaktım bilmiyorum. Annem yok. Kimsem yok. Ne bir akrabam nede bir tanıdığım vardı. Emrede daha fazla kalamazdım. Daha onun kim olduğunu bile bilmiyorum. Birden hayatıma giren değişik bir insan. 1saat sonra annemin mezarına gidicektim. Yataktan kalkıp lavaboya doğru yürüdüğümde karşımda duran aynaya baktım. Baktığımda Gözlerimin altı mosmor, yüzümün rengi bembeyaz, saçlarım darmadağın ve ruh olarak bitmiş ben i gördüm. Ne kötüymüş insanın ışığının kaybolması, ne acıymış anne kokusunu alamamak. Annemi kaybettikten sonra sanki parçalanmış gibiyim. Diğer parçam yok gibi. Hayatıma diğer parçam olmadan nasıl devam edicektim ben. Bunları aynadaki iğrenç suratıma söylerken yine gözyaşlarım durmadı. Gözlerimden yaş akarken burnumun ucu okadar sızlıyordu ki kendimi yere bırakmak üzereydim. Ama her ne olursa dayanmak zorundaydım. Suyu açtım ve elimi yüzümü yıkadım. Yüzümdeki yaşı havluyla sildikten sonra yatağın ucuna oturdum. Karşıda duran elbise dolabını süzdüm. 1 saat sonra ziyaretine gitmem gereken bir melek vardı. Hazırlanmak için ayağa kalktım ve elbise dolabının kapağını yavaşça açtım. Hepsi etiketli kıyafetlerdi. Elime gelen bi kot pantolon ve bir tişort aldım. Kıyafetleri giydikten sonra gelişigüzel bir topuz yapıp çantamı alıp çıktım odadan. Emre ortalıkta gözükmüyordu. Dün ona bu saatlerde mezara gideceğimi söylemiştim. Hiç birşey söylememişti. Annemin cenazesine gitmeme müsade etmemişti. Okadar direnmiştim cenazeye gitmek için, ama o beni odaya kitlemişti. Neden yapmıştı bunu? Sırf bu yüzden hiç tanımadığım birinden nefret ediyorum.
Ben odada gezinirken kapı çaldı. Emre olduğunu sanmıyorum. Çünkü o benim açmicağımı bildiği için anahtarı yanında taşır. Kimdi ozaman bu? Kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açmadan "kimsiniz?" dedim. "Ben Melisa, açar mısın kapıyı zeynep?" Şu kahrolası nerden çıktı şimdi. Sinirli bir şekilde "Açamam, yol al." dedim.
" Zeynep kapıyı aç lütfen yaşadıkların için çok üzgünüm ama konuşmamız gerek."
"Açmıyorum kızım! Canına mı susadın sen? Defol git şurdan!"
"Emre gönderdi beni acele etmemiz gerek!"
Emre ne alaka ya. Yalan mı söylüyo acaba?
Ama ya söylemiyosa. İstemeyerek mecbur bir şekilde yavaşça açtım kapıyı. Melisa ben kapıyı açar açmaz boynuma atladı "çok üzgünüm canım başın sağolsun" dedi. Ben ne yapacağımı bilmeyerek öylece kalakaldım. Sonra şu iğrenç sarılmayı kesmesini söyledim. Masum masum baktı suratıma. "ee niye geldin söyle."
Yüzü kızarmıştı biraz. "II şey beni Emre gönderdi seni mezarlığa ben götürücem." evet şuan gerçekten sinirlenmiştim. "kızım sen kafayı mı yedin, ben bilmiyo muyum mezarlığa nasıl gidiceğimi? Şimdi yol al "
"Ya Emre söyledi ben ne yapabilirim"
"Mesela ben sana ağız burun dalmadan gidebilirsin, nasıl fikir?" "Tamam gidiyorum, ama Emre ikimize de çok kızıcak." "O adi çocuğa da söyle siktirsin gitsin hayatımdan ben eşyalarımı alıp çıkıyorum evden anahtarı da masanın üstüne bırakırım." "Zeynep çok yanlış yapıyosun haberin olsun."
"Sen daha gitmedin mi" dedim sinirli bir şekilde. Cevap vermeden arkasını dönüp gitti. Kapıyı kapattıktan sonra eşyalarımı toplamaya başladım. Toplama işini tamamladıktan sonra anahtarı masanın üstüne bıraktım ve kapıya doğru yürüdüm. Arkamı dönüp etrafı bi süzdükten sonra gözümden gelen bir damla yaşı elimin tersiyle sildim. Dışarı çıktım ve kapıyı kapattım. Hayatımın dönüm noktasını şuandan itibaren yaşıyorum. Işığımı kalbimde taşıyarak da ayakta durabilirim. Annem bana hep "sen çok güçlü bir kızsın" derdi. Annemin dediği gibi yaşicam. Güçlü bir kız olucam...

~KIZ ÇOCUĞU ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin