Cathédrale Notre Dame | 22.00

2K 193 23
                                    

Müzeden çıktıklarında hava iyice soğumuştu. Annie geniş kenarlıklı şapkasını çıkarıp çantasına koydu ve atkısının içine iyice gömüldü. Sebastian ise soğuktan hiç etkilenmemiş gibi görünüyordu. Genç kadın ilgiyle onu incelemeye başladı.

Üzerinde sadece boğazlı bir kazak ve deri ceket vardı. Annie bir anda onun bu giysiler içinde ne kadar muhteşem göründüğünü düşünürken buldu kendini. Hemen bu düşünceleri def edip adama yaklaştı.

"Şimdi Notre Dame Katedrali'ne gideceğiz." dedi yüzüne bakmaktan kaçınarak. Düşündüğü şeyler utanmasına sebep olmuştu.

Sebastian her zaman hayat dolu olan kızın neden şimdi bu kadar ciddi konuştuğuna anlam veremese de kafasını salladı ve sessizce yürümeye başladılar.

Annie kendisini diken üstünde hissediyordu. Müzede bir şey olmuştu sanki. Sebastian'ın yakınında yürümek bile avuç içlerinin terlemesine sebep oluyordu.

"Annie sen iyi misin?" dedi adam sonunda dayanamayarak. Yaklaşık 10 dakikadır ikisi de hiçbir şey söylememişti.

Genç kadın hızla kafa salladı ve "İyiyim iyiyim." dedi. "Bir şey düşünüyordum."

"Neymiş o?"

Annie cevap vermedi ve biraz ilerde tüm ihtişamıyla gökyüzüne uzanan Notre Dame Katedrali'ni işaret ederek "İşte geldik." dedi. Ses tonu eski neşesini biraz olsun geri kazanmış gibiydi.

"Notre Dame kamburu hikeyesini biliyor musun değil mi?" dedi omzuyla Sebastian'a çarpıp dikkatini çekerek.

"Biliyorum."

"Ben o hikayeyi çok severim." dedi Annie. Şimdi tamamen eski haline dönmüştü ancak sesinde biraz hüzün vardı. "Çirkinlerin de sevilebileceğini hatırlatır bana."

Sebastian şaşkınla yanındaki kıza baktı. "Çirkinlerin de sevilmeyeceğini söyleyen kim?"

Annie gözlerini büyüterek yanındaki adama döndü. "Bütün dünya Seb. Herkes dış görünüşe önem verir."

Sebastian afallamıştı. Annie'nin bu konuda çok üzgün olduğu gözlerinden okunuyordu.

"Çirkinlik göreceli bir şeydir An. Herkesin çirkin bulduğu birini seversen senin için dünyanın en güzel insanı olabilir." dedi şefkatli bir sesle.

"Ama çirkinleri kimse sevmez Sebastian. Bunu sen de biliyorsun. Kilolu, kendine özen göstermeyen birinin nasıl biri olduğunu merak eder misin? Nelerden hoşlandığını ya da neler yaptığını öğrenmek ister misin? Hiç sanmıyorum. Eminim şu ana kadarki bütün kız arkadaşların çok güzeldi." dedi Annie saldırıya geçerek. Bu konuda bütün erkeklere çok kızgındı.

İkisi bu şekilde tartışırken katedralin bahçesine geldiklerini farkettiler. Annie kafasını kaldırıp çan kulesine baktı ve kendi kendine konuşur gibi bir sesle devam etti.

"Masallarda hep prenseslerin çok güzel ve masum, prenslerin de çok yakışıklı ve cesur olduğundan bahsederler. Sıradan bir kadın ve sıradan bir erkek birlikte olup masal gibi bir aşk yaşayamazlar mı? İlla güzel ve masum olmamız mı gerekiyor?"

Sebastian'a döndü. Adam şaşkınlıkla onu izliyordu. Bakışlarında biraz da hayranlık vardı. Kadının bakış açısının olgunluğuna ve gerçekçiliğine hayran kalmıştı.

"Yaşayabilir." dedi dilinin ucundaki binlerce sözcükten birini bulup çıkararak. "Sen de yaşayacaksın."

Bir anda kendisini Annie'nin o masal gibi aşkı yaşayacağı kişi olmak isterken bulmuştu. Bu düşünce afallamasına sebep olurken Sen sıradan değilsin, diye geçirdi içinden. Sadece öyleymiş gibi davranıyorsun.

Genç kadın kollarını göğsünde bağladı ve yerdeki bir taşı tekmeledi. "Çok geç." diye mırıldandı zor duyulan bir sesle. Tam bir aptal gibi gözleri dolmuştu.

Kızın burnunu çektiğini duyan Sebastian ona döndü ve elini nazikçe çenesine dokundurup yüzüne bakmasını sağladı. Annie'nin gözleri kıpkırmızı olmuştu.

"İyi misin?"

Annie daha da dolan gözleriyle gülümsemeye çalıştı ve kafasını olumlu anlamda salladı. İkisi de bunun koca bir yalan olduğunu biliyordu ama kadın anlatmak istemediği sürece yapacak bir şey yoktu.

"Biraz oturmak ister misin?"

Sebastian kadını şefkatle kolunun altına aldı ve en yakın banka çekti. İkisi bir süre sessizce oturduktan sonra sessizliği ilk bozan Annie oldu.

"Tam bir aptal gibi davrandığımın farkındayım ama son zamanlarda kafam çok meşgul. Bir-" Duraksadı. Söyleyip söylememek konusunds kararsızdı. "Bir konuyla ilgili."

Sebastian hala kadının omzunda olan elini yavaşça kolunda gezdirdi. Bir şey söylemesine gerek yoktu. Desteğini bu şekilde belli edecekti.

Annie adamın verdiği güven duygusuna sığınarak göğsüne biraz daha sokuldu ve gözlerini kapattı. Ancak birkaç dakika sonra bunun yanlış olduğunu idrak edip kafasını çekecek gücü kendinde bulmuştu.

"Gitsek iyi olur." dedi yavaşça geri çekilerek. Ani hareket edip Sebastian'ı üzmek istemiyordu. Adam yanlış bir şey yapmamıştı ve Annie onun böyle düşünmesini istemezdi. "Zaten katedral kapalı." diye devam etti ikisi de banktan kalkarken. "Dışarıdan biraz bakıp Eyfel Kulesi'ne gidebiliriz."

"Bankta oturururken inceledim ben." diye cevap verdi Sebastian. Oysa incelediği tek şey kızın yüzüydü.

One Night in Paris | StanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin