1/Çikolata

11 0 0
                                    

''Pas ver Mustafa pas ver!''

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

''Pas ver Mustafa pas ver!''

''GOOOOL BEE''

Biraz ilerde top oynayan çocuklara takılı kalan gözlerim her an beni mağlup edip kapanacakmış gibi yorgundu. uykusuzluğun ve son üç saattir sigarasızlığın verdiği uyuşukluk beni ancak buraya kadar getirmişti. Bir iki adım daha atamayan bedenim işte tam burada; sokağın kenarındaki çıkık betona yığılmıştı. Sağ yanımdaki büyük bavul ve solumdaki poşetlerle etrafımı izliyordum. Yabancısı olduğum bu sokak artık evimdi. Bu yokuş, bu evler, bu çocuklar, bu tabela... Hepsi aidiyetimin bir parçasıydı.

Biraz soluklandıktan sonra bulunduğum yerden doğrularak günler önce tuttuğum yeni apartmanıma adımladım.

apartman yokuşun kenarından yükseliyordu. önünde çok irice olmasa da bir ağaç vardı. kokusuna ve çiçeklerine bakılırsa ıhlamur ağacıydı. oldum olası ağaçlar hakkında bir bilgiye sahip değildim. bu yüzden ağaca bakarak ıhlamur olup olmadığını tarttım bir süre.

Bina sarı-yeşil sütunlarla süslenmişti. üstünde yazan 'ÖZLEM APT.' yazısına bakarak gülümsedim. bu apartmanı seçmemdeki en büyük etken de buydu sanırım. Gördüğüm ilk andan itibaren bana annemi hatırlatmıştı. Sarı ve yeşilin uyumunu annemin saçları vegözlerinde bulmuştum ilk önce. Bu yüzden bu renklerin ayrı bir yer vardı bende. Ben bu apartmanın ikinci katını tutmuştum. Ev sahibim Mehmet Bey hemen gelip yerleşebileceğimi söylemiş ve cüz'i miktarda da parasal anlamda yardımcı olmuştu. bu zamanda ev tutmak çok zordu. Hele üniversiteliysen gittiğin her daire ve apartmanda sana suçlu muammalesi yapıyorlardı. Bakmak için gittiğim bir dairede üniversiteli olduğumu öğrenen yaşlı bir amca beni kovmuş ardımdan da "Sizi şerefsizler! Ben de üniversiteliye ev verecek göz var mı?!" diye bağırmıştı. Bu adamın bunları söylemesi başta çok garibime gitse de zamanla bu önyargıya alışmıştım.
Çaresizce etrafta ev bakınırken bu apartmana rast gelmiş, kısmetimi denemek istemiştim. nitekim bunda da başarılı olmuştum. Mehmet Amca beni güler yüzle karşılamış, dinlemiş ve sıkı bir sohbet kurmuştu. durumumu anlattığımda anlayışla karşılayarak şu sözleri sarf etmişti; "Bak Volkan evladım, eli yüzü düzgün akıllı bir çocuğa benziyorsun, normalde üniversiteliye ev verilmez derler ama belli ki ihtiyacın var bu eve. Biz burda ailece otururuz, evine girene çıkana dikkat et. bunun dışında güle güle otur evladım." demişti. bende seve seve kabul etmiş, bu evi tutmuştum.

burada durup binayı dikizlemenin iyi bir fikir olmadığına karar verip apartmana girdim. Çantamı bin bir zahmetle sırtımdan indirip içinden anahtarımı çıkarırken bir yandan da merdivenleri tırmanıyordum. Bu merdiven taşlarıyka zamanla hâldaş olacaktık. Bunu hissediyordum. Bir yandan çantadan çıkmayan anahtarlık sinirlerimi bozarken küfür etmemek için kendimi zorluyordum. Hadi ama! Sanki şehrin anahtarı anasını satayım, ne bu naz?

Merdivenden gelen hıçkırık ve homurdanma sesiyle kafamı kaldırıp az ilerimde merdiven basamağına oturmuş küçük kızı görünce olduğum yerde kaldım. Elimden kayan anahtarlığın sesiyle dikkatini çekmiştim. Merdivene yaslanmış, dizleri üzerine kapanmış bir kız çocuğuydu bu. Kumral, uzun saçları yanlarına dökülmüş neredeyse merdiveni süpürüyordu. Yüzünü net göremesem de hıçkırıkları ağladığını beyan ediyordu. Bu minik kızı görünce aklıma düşen Zeynep'in hasreti biraz daha körüklendi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 21, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KALDIRIM ÇİÇEĞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin