Yağmurlu bir nisan günü,
Oturuyorum adını bilmediğim bir kafede.
Sıcak kahve içimi ısıtamıyor bir türlü.
Isıtamıyor çünkü az önce beklemediğim vâkâ göğsüme bıçak saplamışcasına acıtıyordu zayıf bedenimi.
Kahvemi yarım bırakıp çıktım mekandan.
Yağan yağmura kafa tutup yavaş yavaş yürüdüm eve.Gözyaşlarım ve yağmur damlaları birbirine karıştı, tıpkı ruhlarımız birbirine karıştığı hatıralar gibi.
Hâlâ aynı evdeyim.
Gelir de bulamazsan diye gidemedim işte.
Belki de hiç gelmeyecektin.
Ama sorun değil,
Çünkü tek bekleyen ben olmayacaktım, taehyung.
Bana bir hediye bırakarak veda ediyorsun.
Yaklaşık iki saat önce öğrendim kanımda senden de bi parça taşıdığımı.
Ağlayarak büyüteceğim bir yavruya sahiptim,
Daha 19'umda.
Bu nasıl bir histi?
Nasıl hissetmeliyim? Bilmiyorum.
Ben senin hatıralarını unutmak isterdim, gelmeyeceğini bilerek.
Şimdiyse her baktığımda seni anımsayacağım biri var.
Eğer dönersen hala buradayız.
Ben ve cinsiyetini bilmediğim yavrum.
Buradayız taehyung!
Eğer gökyüzünün rengini, birlikteyken parıldayan yıldızları, parkta uyuduğumuz geceyi, söylediğimiz şarkıları, gözyaşlarımızın birbirine karıştığı soğuk koridorları unutmadıysan,
Lütfen bizi de unutma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
don't say it's over [kth]
Fanfictionay buğulu, yanımda sen. hiç bırakmayacakmışsın gibi sevmiştim. Füsunkar ayın yok olduğu sabah gideceğini bilseydim, uyanmak istemezdim taehyung. 2017-15-09