"Melis yola şimdi çıkıyoruz."dedim
"Ya yeter artık Damla bıktım bu işten gitmek istiyorum artık buradan. Şimdi ise İstanbul'dan ayrılıyoruz" dedi Melis ve gözleri doldu. Hayatım boktan bir şeydi. Ajanlık eğitimi alıp zorla iş yapıyorduk İstanbul'un dışına ilk defa çıkıyordum. Bu sefer ki durağımız ise: İzmir idi. Ben Damla Toprak olarak yanımda hayatta tek değer verdiğim kişi Melis Karlı ile birlikte İzmir'e birazdan uçağa binip yaklaşık 1 saat civarında buradan def olup gidecektik. Tam 13 yıldır buradaydık. Gitmesi zor oluyor. Ne zaman geleceğimiz bile belli değil...•••
Havalimanından ineli yarım saat olmuştu.
Ve bize baş belası Murat Bey bilgileri veriyordu. Lüks bir siteye gelmiştik.
"Damla şu evlere bak çok güzeller" dedi gülerek Melis. "Bakıyorum burada kalmaya meraklısın Melis'cim" dedim. "Hayır canım ne alakası var 13 yıldır aynı yeri görüp duruyoruz şaşırdım."
Dedi bozularak " ya canım tabi ki takılıyorum sana" diyince araya Murat Bey girdi. "Melis,Damla şu mor evde siz kalacaksınız garajında beyaz bir Honda var." Dedi eliyle işaret ederek anahtarı da bana uzatıp göz kırptı . Yüzümü buruşturdum hareketine karşı oldum olası Murat Bey'den nefret ederdim. Hep bende gözü vardı pisliğin şerefsiz, alçak adam. Gösterdiği eve bakınca ağzım açık kaldı ev müthişti. Melis ile eve doğru koştuk kapıyı açar açmaz bir 'oha' nidası ağzımdan dökülüverdi. Ev: çok harika döşenmişti kırmızıya boyanmış duvar, tablolar, koca ekran tv, beyaz halılar, deri kahve koltuklar ise bu ev müthişti. "Melis en büyük oda benimdir" diye bağırdım. "Ya ben kapıcaktım o odayı pislik"
" ama benimdir" , "Melis Murat Bey üst odada kasa var içinde yüklü miktarda para var demişti. O kasanın şifresi neydi alışveriş yapalım."
" Damla 7548 şifre hadi gidip bakalım ve çılgınlar gibi alışveriş yapalım."derken çok heyecanlı görünüyordu. Onun bu heyecanı beni güldürmeye yetmişti. Hatta isteriksiz bir kahkaha atınca Melis suratını aşmıştı. "Ya ne gülüyorsun" derken bile komikti. " Hey sana diyorum ayı mı oynuyor?" Eliyle el sallıyordu.
Karnıma ağrılar girmişti artık onu daha fazla sinirlendirmeden cevap versem iyi olacakta yoksa bakışlarıyla beni öldürecekti. Cidden bakışlardan dolayı ölünseydi şimdi tahtalı köydeki mezarda solucanlar beni yemesin diye çırpınırdım. Ne hayal gücüm var ama dimi yani
" ben... öhöm ,öhöm sadece heyecanın beni güld... güldürdü." Deyip tekrar karnıma sol elimi bastırıp gülmeye başladım neye gülüyorum ben bile anlamadım herhalde çok kişilik bozukluğum vardı.
"Of Damla ben gidip kasadakileri alıyorum Sakın peşimden gelme tamam mı?" Dedi ve hırkasını savurup Yeşilçam filmlerindeki gibi topuğunu vura vura merdivenlere yöneldi ben de peşinden koşup " Ya of bekle" merdivenleri üçer beşer çıkıp ona yetişmeye çalışıyordum. "Geldim ya" karnıma ağrı girmişti. "Ben sana gelme dedim ama bu paraları alıp kaçacaktım buralardan yakalandım ah ah" güldü Melis. "Ben sana bırakırmışım parayı sen de alıp kaçarmışsın hah pabucumu yala" deyip işaret parmağımı gözümün altına doğru kaydırdım. "Pışşık değil mi o?", " her neyse tamam hadi kasayı açalım" kasa dolabın içinde ufak bir şeydi. "7,5,4 ve 8 oldu" zıııt sesiyle açıldı kasa "wow burası parayla dolu bir ömür geçer bununla." İyi para desteleriyle doluydu. Yanıma 2 deste iki yüzlük aldım. 1 destede ne kadar olduğundan haberim yoktu çok vardı ve yeter diye düşündüm. " Bu yeter dimi Melis" , "aynen yeter, hadi dışarı o zaman" "Melis bu oda benimdir ha" odaya bakınca alt kata nazaran daha renksizdi ama ferah bir havası vardı. Büyükçe bir yatak, bembeyaz duvarlar, renk cümbüşünü en iyi yansıtan bir tablo, gardırop,komidin ve ayna vardı. " Melis kapımı çalıyor.", " Galiba çalıyor hadi gidip bakalım da kim olabilir ki"
"Belki de seni öldürmeye gelmişlerdir", " ha ha ha çok komik fare suratlı Damla" eline kaptığı ayakkabıyı bana doğru fırlatacakken kaçtım oda peşimde kapı bir daha çalınca açtım. Açmaz olaydım Melis'in fırlattığı ayakkabı karşımdaki taş çocuğun burnuna çarpmıştı. "Şey çok özür dilerim. Sen bekle bur...burada"
Diye heceliyordu Melis bense hala taşa bakıyordum. Ciddiyim taş Lan bu taş boru mu bakarım tabi hele o kaslar...
öhöm öhöm ben sapık değilim ha öyle algılamayın sakın yani taş çocuk az görüyorum Ya neyse ben niye size anlatıyorum sapığım uleyn. "Sorun değil de ayakkabıyı niye fırlattın onu çözemedim" Dedi taş varlık.
"Biz oyun oynuyorduk sana geldi işte ama özür
dileriz bilmeden oldu."
"Tamam sorun değil ben buraya; size kart vermek için geldim. Ben Güney Özbek buda ikizim" eliyle arkasını işaret etti. Sözlerine devam etti sonra "Kuzey Özbek" bu isimleri duymamla şok oldum bir an Melis ile göz göze geldim o anlamamış olacak ki gülüyordu. "Hey hanımefendi ne oldu" "Birşey olmadı Güney ben Damla Toprak Buda arkadaşım Melis Karlı siz ne için gelmiştiniz."
"Ben davet kartı vericektim yenisiniz galiba her ay parti düzenleriz onun kartı gelirseniz sevinirim. Ee ne dersiniz? Gelirsiniz dimi Melis ve Damla" Melis hemen lafa atıldı. " Geliriz tabi ki", " Şeref verirsiniz efendim" dedi kartları uzatarak "akşam 8'de başlayacak geceye kadar devam, evimiz iki ev ötede neyse bye bye benim gitmem gerek" Dedi. Adının Kuzey olduğunu öğrendiğim kişi uzaklardan gelen sert sesiyle " Lan hadi gel ağaç oldum burada" , " tamam geldim Kuzey hadi ben kaçtım o zaman gelirsiniz artık."
"Kızım ne tatlıydı dimi. Ne oldu senin niye rengin soldu." Dedi. Cidden anlamamış mıydı ?
Murat Bey'in bize söylediği kişi bunlardı. Babaları 3 aydır ortalıkta yoktu. Ve biz O adamı bulacaktık. " Kızım ikizler diyorum. Kuzey-Güney Özbek kardeşler" , " ah ben olayı yeni kaptım Damla ya babası silah ticareti yapan kardeşler o zaman bu partiye gidiyoruz hadi alışverişe"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AJAN:1
RomanceAjan olarak gönderildiği yerde; Ya birine aşık olursa, ya onu çok severse Hiç düşündün mü bunları???