"Elinde ki kılıçla ürkek adımlar atan şehzade, sesin kaynağına doğru yaklaştığını hissediyordu. Panikle yatağının başucunda duran bu asırlık kılıcı eline geçirmişti fakat elindeki metal yığınının bir hiç olduğunu biliyordu. Vücudunu kaplayan heyecan ayaklarının birbirine dolaşmasına sebep oluyordu. Bu ses o kadar kusursuzdu ki... Genç şehzadeyi büyülemişti."
******************************************************************************************
Yeni bir gün, aynı güneş ve kuşlar. Yatağımın kenarına düşmüş olan zavallı telefonuma, büyük uğraşlarım sonucunda ulaştım ve saate baktım. Sadece yarım saatim kalmıştı. Hızla banyoda ki işlerimi halledip kendimi aynanın karşısına attım. Yıllardır tutsak kaldığım lanet okul formamı üzerime geçirdim. Mutfak'da kısa bir dolanmanın ardından okulda bir şeyler atıştırmaya karar verdim. Annemin sehpaya bıraktığı parayı alıp hızla durağa doğru yürümeye başladım çok geçmeden geç kaldığımı anladım, mecbur yürüyecektim. En azından kulaklığım yanımdaydı. Toplamda beş şarkı sonucunda okula varmıştım. Ders zili çalmıştı bile, koridorda hızlı adımlarla sınıf kapısının önüne vardım. Kapıyı iki defa vurduktan sonra "gir" sesini duydum. Klasik hocayla geçen konuşmadan sonra sırama doğru ilerlemeye başladım, ama bir sorun vardı. İlk defa gördüğüm bir çift mavi gözler kahvelerimle buluşmuştu.
20 dakika sonra;
Aklımda ki soruların cevaplarını bulmak için şuan baya beynimi yoruyordum. Canım beynim(!) Hoş dersi dinlediğim falan da yok. Kurtarıcı zil sesini duyduğum an hemen Eda'nın yanına gittim.Ama ilk meselem karnımı doyurmak olmalı, kantine doğru yol aldık.
- Hadi anlatın kızlar şu yeni gelen çocuk hakkında ne biliyorsunuz?
Eda bana şaşkın bir bakış attıktan sonra,
- Hazan iyi misin kızım? Normalde böyle meseleler seni ilgilendirmez.
Ardından alaycı bir kahkaha atmayı da ihmal etmedi. Hemen Deniz araya girdi.
- Kanka o iş bende, araştırırım çocuğu.
Bir dakika gerçekten ben neden merak ediyorum bu çocuğu normalde umurumda olmazdı. Kendine gel Hazan.
- Kızlar sormadım varsayın hem bana ne çocuktan. Okul çıkışı bir şeyler yapalım. Ne dersiniz?
Uzun bir konuşmanın ardından sinemaya gitmeyi kararlaştırdık.
15 dakika sonra;
Ders fizik ve şuan pencereden atlayabilecek potansiyeli kendimde görebiliyorum. Birden gözlerim tam yan sıramda duran çocuğa kaydı. Yüzü o kadar kusursuz görünüyordu ki. Şekilli bir burun, belirgin elmacık kemikleri... Adını bilmediğim çocuğun yüzüne dalıp gitmişken bana baktığını anlamam geç olmuştu. "Ne bakıyorsun?" dercesine şaşkın bir yüz ifadesiyle bakıyordu. Utanmıştım,hemen önüme döndüm. Hoca yoklamayı almaya başlamıştı. En son Meriç ismini duymamla artık adını bildiğim çocuğun yüzüne baktım. Meriç ismi ne güzelde yakışmıştı ona...
1 saat sonra;
- Hazan kendine gel artık. Boş boş bakıyorsun bir saattir, sinemaya gireceğiz hadi ama!
Haklıydı bir türlü Meriç aklımdan çıkmıyordu. İsmi dahi beni büyülemişti. Saf aşık gibi ortalıkta dolanıyordum. Kendi kendime saçmaca şeyler düşünüyordum, iç sesimle birbirimize kızdıktan sonra anı yaşamaya karar verdim. Vizyonda ki filmi iki aydır bekliyordum.
Film bittikten sonra bir şeyler atıştırıp yola koyulmuştuk. Çok yorgun hissediyordum eve geldiğim gibi kendimi yatağa attım...
Evettt hikayenin kurguları hoşuma gitti. Bu nedenden dolayı hikayeyi devam ettireceğim. Umarım beğenirsiniz :)))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYSAR
Teen FictionAysar: Ay'ın etkisiyle huyunun değiştiği sanılan (kimse). Baş karakterimiz Hazan aşık olduğu çocuğa anonim olarak yazarsa ne olur?