Bölüm 3

4 1 0
                                    


Aniden çalıların ardında belirdi Gazel, dikkatlice süzdü onu. Gelmişti gelemeyeceğine kendini inandırmaya başlamışken. Ağacın altından çıkarak biraz yaklaştı Gazel'e. Onun eli mi kanıyordu? Üstelik kızarmıştı da, içini aniden bir tedirginlik kaplamıştı. Yavaşça süzdü Kayanın üzerinde oturan Gazel'i. Adeta büyülenmiş gibiydi bakışları hemen silkeledi kendini. "kendine gel, Görel!" diye sessiz bir uyarıda bulundu kendisine.

Çantasından müzik çalarını çıkartarak Sezen Aksu'nun iki gözüm, şarkısını açıp kulaklıkları taktı. Görel daha fazla uzaktan bakmaya dayanamadı, ve kıza doğru sessiz adımlarla yaklaştı. Saniyeler ardında tam arkasında duruyor hatta saçlarının kokusunu alabilmek için burnunu kızın çokta kısa olmayan küt saçlarına doğru yaklaştırmıştı.

Gazel müziğin son sesini açtığından kendisini tüm dünyadan soyutlanmış gibi hissediyordu. Yavaşça eğildi suya ve kanayan ellerini yıkayarak geri çekildi. Arkasında, ona dokunan bir şey hissettiğine yemin edebilirdi tabi arkasında kimsenin olmadığını görmese. Bu aralar ne çok yanılma yaşıyorum ben böyle şizofren oldum her halde, sonunda delirtti şu aptal erkek , ırkı! Diye geçirdi aklından, ve sonra bu düşünceye kendi de güldü. Güneş batmak üzereydi, ve son dokunuşlarını Gazele yapıyordu. Yemyeşil gözleri ve uçuşan saçları ile kayalığın üzerinde bir deniz kızını andırıyordı adeta.

Görel nefes,nefese kalmış bir şekilde ağacın dibine oturdu. Az daha yakalanıyordu. Ayağa kalkıp birkaç adım daha atarak iyice baktı kız'a daha ismini bile bilmiyordu, onca aydır hiç cesaret edip yanına da gitmemişti. Ama buraya her geldiğinde kızın ya burnu kanıyor oluyor, yada elleri paramparça oluyordu bazen de bacağından sendelediğini fark ediyordu. Bugün de o günlerden biriydi. Aklında bazı seçenekler vardı Görel'in, ya ailesi tarafından şiddet görüyordu, ya da sürekli kavga ediyordu. Düşünceleri ile boğuşurken ne ara kızın gittiğini anlamamıştı bile. Kokusu burnunun direğini sızlatmıştı, şimdiden özlemişti ismini bilmediği kızı.

"Ben geldim, babaanne!" dedi Gazel, ayakkabılarını çıkartırken. Babaannesi yavaş adımlarla torununu karşılamak için kapıya kadar yürüdü. "Gelmene gerek yoktu,babaanne." Dedi kibar bir sesle. Şükran hanım, tebessüm ederek sarıldı torununa.

"hiç olur mu öyle şey, kuzum." Diyip yanaklarından öptü torununun. Gazel babaannesine odasına çıkacağını söyleyip babaannesinin kolların dan sıyrılarak, odasına çıktı.

Bilgisayar masasına oturmadan kalın çerçeveli gözlüklerini, ince çerçeveli gözlükleri ile değiştirdi ve bileğindeki tokasıyla da saçlarını arkadan toplayıp dönen sandalyesine oturdu. İngilizce'yi internette ki kurs sayesinde daha hızlı öğreniyordu.

Yaklaşık üç saat sonra bilgisayarını kapatarak yatağa uzandı, gözlerini kapatır kapatmaz, geçen sefer gördüğü mavi gözler geldi, aklına. Gerçekten yanılmış olabilir miydi? Sanmıyordu. Gördüğüne emindi. Peki o gözler bir kadına mı aitti, yoksa bir erkeğe mi? Kadın olsa yanıa gelir saklanmaz dı, diye düşündü. Eğer gerçekten her şey düşündüğü gibi ise o gözler bir erkeğe aitti! 'erkekler..' diye düşündü.

'iğrenç, varlıklar!' diye içinden söylendi daha sonra. Peki ya bu akşamüstü olanlar? Omzunda bir nefes hissettiğine yemin edebilirdi, o halde neden arkasına baktığında, hiç kimseyi görmemişti? Aklında bir düzine soru birikmişti. Düz yattığı yatağında, sol'a döndü. Yavaş yavaş uykuya dalıyordu...

Aniden, korku ile gözlerini açtı. Yine aynı rüya idi, anlından terler süzülüyordu. Nefesini düzene Soktuktan sonra açık pencere gözüne çarptı. Babaannesi akşam üstleri pencereleri kapatırdı çünkü, her odada klima vardı. Gözü tam karşısındaki saat'e kaydı, 2.02 olduğunu görünce çok erken diye söylenmeden geçemedi. Üzerinde ki kalın battaniye'yi iterek, yatakta kalktı. Hava çok soğuktu ve üzerinde ki ince askılı geceliği bütün soğuğu hissettiriyordu. Birkaç adım atarak pencereye yaklaştı. Kafasını eğerek dışarıya iyice bakındı, ama hiç kimseyi göremeyince babaannem, açık unutmuş olmalı, diye düşündü belki de haklıydı, çünkü her sabah Şükran Hanım evi iyice havalandırırdı. Biraz daha bakındıktan sonra pencereyi kapatarak tekrar yatağına yattı.

Bu sefer evine giderek fazla ileri gitmişti, ağacın arkasına saklandı Görel . Kafasını uzatarak pencere de ki kıza baktı, rüyasında ne gördüğünü merak etmişti. Ama sonra 'ne gördüyse çok kötü olduğu ap açık ortada.' Diye sessizce mırıldandı. Ten rengi, ince askılı geceliğinin kız'a ne kadar yakıştığını düşündü. 'ama , çok kısa!' diye söylendi sonra. Saat epey geç olmuştu, artık ev, dediği küçük kulübesine gitmesi gerekiyordu.

Gazel, gözlerini açtığında güneş çoktan doğmuştu. Yatağından doğrulup kalın çerçeveli gözlüklerini masadan alıp taktı, duvarda ki saate baktığında saatin 11.45 olduğunu gördü. Neyse ki bugün cumartesiydi banyoya gidip elini yüzünü yıkadıktan sonra dolabından çokta ince olmayan çiçek desenli siyah bir kazak giydi, ardından siyah ama üzerinde menekşe çiçeği deseni olan bir kot pantolon giydi. Az bir rimel sürdükten hemen sonra da, odasından çıkarak mutfağa girdi.

"Günaydın!" babasının gür sesi kulaklarını kaşındırmıştı Gazel'in. Hemen babasına sessiz bir günaydın mesajını kafasını sallayarak verdi, konuşmaya değmezdi. Mutfak dolabından küçük piknik sepetini çıkartarak içine biraz meyve ve babaannesinin ona yaptığı tostu koyup evden çıktı. Bugün hava yeterince sıcaktı, piknik için iyi bir gün diye düşündü. Giydiği siyak kazak, onu çoktan terletmeye başlamıştı bile 'Sonbahardayız ya,sonbahar! Bu ne sıcak!" diye sessiz, sessiz mırıldanırken çoktan Nehir'e varmıştı.

Küçük kilimini çimenlerin, üzerine sererek oturdu. Yolda aldığı çikolataları ve cipsleri bir tabağa dökerek yemeye başladı çok acıkmıştı, ama artık üzerini değiştirmeliydi, yolda aldığı mayo ve yarım kol dizlerin hemen altında biten elbisesinin parasını tabi ki babasının ona verdiği kredi kart sayesinde almıştı. 'arada bir işe yarıyor, zaten!' diye iç geçirdi. Ayağa kalkarak etrafa iyice göz gezdirdi. Etrafta kimsenin olmadığını görünce pantolonunu, ve kazağını çıkardı şimdi sadece mayo vardı üzerinde. Gözlüklerini de kıyafetlerinin üzerine koyarak suya doğru yaklaştı. İlk önce bir ayağını sokarak suyun sıcaklığına baktı. gerçektende çok soğuktu, hasta olması çok büyük bir olasılıktı, ama Gazel her şeyi göze alarak suya atladı. Soğuk su, tenine ilk çarpışında ani bir şok dalgası yayılsa da daha sonra soğuğa alışmıştı bedeni.

'Aman tanrım, bu kız kafayı yemiş olmalı!' diye söylendi, Görel. Beklide haklıydı. Yaklaşık bir saat olmuştu ve kız Nehir'den hala çıkmamıştı, morlaşan dudakları on dört metre öteden belli oluyordu.

Bir müddet sonra bir gariplik sezmişti, Görel. Kız debelenmeye başlamıştı suyun içinde, aniden dibe batıyor sonra büyük bir çaba ile geri çıkıyordu. Görel hiç vakit kaybetmeden koşarak suya atladı . kız hala çıkmamıştı. Derin bir nefes alarak dibe daldı Görel çok uğraşmadan bulabilmişti, az ilerisinde solunda hala debeleniyordu kız. Görel hızla o tarafa doğru yüzmeye başlamıştı, çok geçmeden kızın ince belini kavradığında kız, nefessiz kalmış bedeni suyun içinde süzülmeye başlamıştı. Görel kızın kafasını kendi kafasına doğru yaklaştırarak , dudaklarını kendi dudaklarının içine çekti ve ona tutmuş olduğu nefesini verirken bir yandan yukarıya, doğru yüzerek yüzeye çıktı. Dudaklarını kızın dudaklarından ayırırken aklında sadece onun yaşayıp yaşamadığı vardı. Kızı çimenliklere yatırarak suni teneffüs yapmaya devam etti, bir müddet sonra kız öksürerek vücudunu sarstığında Görel, neredeyse mutluluktan havaya uçacaktı. Allah ona sevdiğin bağışlamıştı.

Kız birkaç dakika sonra kendine geldiğinde Görel'e tuhaf bakışlar atmaya başlamıştı. Görel rahatsızca kımıldandığın da kızın aniden kaşları çatılmıştı. "Sen, beni öptün mü?" bu soru ile Görel, şaşırmış bir şekilde kekeleyerek "Ben senin hayatını kurtardım." Dedi. Kız aniden ayağa kalkarak Görel'e sert bir yumruk attı. Görel bu beklenmedik yumruk üzerine çimenlere düşmüştü.

"Seni, iğrenç yaratık!" diyerek bir de tekme atmıştı yerde serili olan Görel'e.

Oda da bir o yana, bir de bu yana gidip geliyordu. ' Ne hakla beni öpebilir?' diye içi içini yiyordu. Sonra içini bir suçluluk duygusu kapladı. ' erkekler'e acınmaz Gazel! Erkekler'e acınmaz!' diye içinde ki vicdan azabını susturdu Gazel.

FEMİNİSTWhere stories live. Discover now