randevu

1.1K 142 38
                                    

"Sen kravat mı taktın yoksa halüsinasyon mı görüyorum?" Sesinden gülmemeye çalıştığı belli olan Gyeom, alaycı bir sesle sordu.

Hahladım bu alaycı tavrına ve kollarımı kavuşturdum.

Bir kere o spor bir takımdı, gayet şıktım. Özellikle bir akşam yemeği için.

"Sen resmen eşofmanınla gelmişsin." dedim. "Hangisi uygun?"

"Rahat bir şeyler giyin demiştin." dedi. Bakmasam da yüzündeki şekili şukulu tahmin edebiliyordum.

Evet, sonunda randevuya çıkıyorduk!

Evde öpüşürken başımı kaç derece eğeceğimi bile hesaplamıştım, hazırlıklıydım yani.

Yine de şu an ne yapacağımı hiç bilmiyordum, yalnızca önümde oturan şişman terli amcanın sırıtarak, 2. el kulaklığıyla telefonundan uygunsuz şeyler izlemesini ayıplayarak izliyordum.
Otobüsteydik, cidden...

Yugyeom'sa buluştuğumuzdan beri ona bakmamamdan huzursuz olmuş olmalıydı. Anlaşılan evlerimizin arasında bir durak vardı. O kendi durağından otobüse binmişti, ben Jinyoung Hyung'ımın evinin önündeki duraktan otobüse binmiştim; selam bile vermeden yanına oturmuştum.

Ne olmuş utandıysam?

Zaten Jinyoung hyung resmen binanın altyapısını çökertmişti. Kirada oturuyorduk, ev sahibi ağzına sıçacaktı onun. Biraz acımıştım ama bununnda fazlası zarardı.

Amcanın eli pantolonuna gittiğinde yüzümü buruşturdum ve kafamı Yugyeom'ın tarafına çevirdim. Gerçekten tiksinç bir görüntüydü.

Yugyeom'ın ise telefonundan kedi videoları izlediğini fark ettiğimdeyse beynim iptal olmuştu. Burada durumun tam tersi olması gerekiyordu sanki.

"Yugyeom." Kafam ona dönükken fısıldadım. Otobüs sessizdi, sesimi fazla çıkaramamıştım.

Hımladı. Hafif yutkunarak boğazına kayan gözlerimi kırpıştırdım. Siyah ipli bir kolye takıyordu, benim verdiğimdi kesin.

"Ne kadar kaldı?" sordum.

"Az kaldı."

"Tamam."

Önüme bakmamaya çalışarak etrafı bir kolaçan ettim etrafı.

Amcadan garip sesler gelmeye başlamıştı, tırsmıyor değildim. Yugyeom'sa hiç takıyor gibi gözükmüyordu etrafı, beni dahil.

"Ya, Yugyeom." dayağı yiyecekti yemin ederim.

Seslendiğimde aniden bana döndüğünde burunlarımız çarpıştı. Yakınlığımız kalbimi pıtırlatırken burnu acıdığı için inledi. "Ananı sikeyim Bambam. Sanırım burnum kırıldı."

"Ağzını topla lan mantar." Çıkışmamla, özür diler gibi baktı.

"Peki."

Bu romantik anı da yaşamıştım ya artık rahat ölebilirdim.

Şirince gülüp burnuna küçük bir öpücük kondurdum. Yugyeom'ın burnunu seviyordum, burnu olmasaydı üzülürdüm.

"Eve gidelim. Şu dışarıda randevu olayı beni çok geriyor." Yanakları öpücüğüm yüzünden kızarırken bakışlarını telefonuna yöneltti.

YugyeombirsemeYugyeombirsemeYugyeombirsemeYugyeombirsemeYugyeombirsemeYugyeombirsemeYugyeomçoktatlıbirseme-
"Lütfen ilk önce yer değiştirelim."

Gözleri karşımıza kaydığında amcayı daha yeni fark ettiğini fark ettim. "Yüce İsa!" Midesini tutarak mırıldandı ve birkaç saniye sonra elimden kavrayarak beni en arka koltuklara çekiştirdi.

"Eve gidince gözlerimi amonyağa bandıracağım sanırım."

"Bence şey yapma, öyle."

Söylediğimle bana döndü, şüpheyle baktı.

"Jinyoung hyung bir keresinde üzerimde denemişti, biraz yakıyor da."

(Y/N:

İlk yazdığım uzun versiyon silindi, bu bölüm de hiç içime sinmedi bu yüzden çok sinirliyim.

-Poa'dan üzücü notlar.)

SaudadeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin