6|"Geri Dönüş"

109 14 5
                                    

"Ah!" diye bir acı dolu inleme çıktı ağzımdan ve alt dudağıma dişlerimi geçirdim. "Biraz dikkatli olur musunuz?" dedim sertçe, karnımdaki yaraya dikiş atan kadına. Kadın kafasını eğip sessizce özür diledi ve işini yapmaya devam etti. "Çok mızmızlandın sen," dedi Ares, sinir bozucu bir şekilde dudağını bükerek. "Biraz sus."

Dikiş atan kadının kınayan ve kafası karışmış bakışları ona döndüğünde ve Ares bunu gördüğünde yapmacık bir şekilde gülümseyip başını bana çevirdi. "Sevgilim, çok acımaması gerek aslında. Biraz daha dayan, yakında bitecek." Kadın yeniden işine döndüğünde Ares gözlerini devirip yeniden elindeki hançeri incelemeye döndü.

Birkaç dakikanın ardından kadın dikişleri bitirip, sırtımdan yaranın olduğu bölgeye doğru ince bir bez sarıp odayı terk etti. Kafamı yatak başlığına yaslayıp yorgunlukla gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım. "Ares," dedim gözlerimi açıp kafamı ona çevirerek, gözlerini bana çevirip tek kaşını kaldırdı. "Önündeki küçük aynayı bana verir misin?"

Bir an itiraz edip, "Kalk ve al." diyeceğini sandım ama aksine hançeri masanın üzerine bırakıp aynayı alarak yanıma geldi. Yatakta yanıma oturup ayaklarını ileriye uzatırken aynayı bana verdiğinde yukarı kaldırıp da hemen kendime bakmadım. "Çok mu kötü?" diye sordum yüzümü Ares'e çevirerek.

"Yok canım," dedi alayla gülüp. "Sadece eskisine oranla biraz daha berbat görünüyorsun. Ve yaralı, ve çirkin-"

"Tamam, bu kadar yeter," dedim kıkırdayarak, benimle birlikte güldü. Güzel bir gülüşü vardı, hem de benimkinden daha güzel. "Kapa şu koca çeneni artık."

Aynayı kaldırıp yüzüme baktığımda tekrar derin bir nefes aldım, yüzüm az da olsa berbat bir haldeydi. Alt dudağımın sağ tarafı patlamış ve kabuk bağlamıştı, aynı şekilde sol kaşımda öyle. Sağ gözümün altında sarıdan yeşile dönmeye başlamış bir morluk vardı. Ares gerçekten de haklıydı; berbat görünüyordum.

"Belki berbat görünüyorum ama buna kesinlikle değdi." dedim derin bir nefes alıp, işaret ve orta parmağımı morluğun üzerinde dolaştırdım. "Arion ve Aurora'yı kurtardık."

Ares ağzını açıp cevap vereceği sırada odanın kapısı hızla açıldı ve ikimizde yatakta doğrulup savunma pozisyonu alacakken Aurora ve Arion'nun içeri girmesiyle kendimi kasmayı bıraktım. "Yüce Mnemosyne!" dedi Aurora hayretle elini ağzına götürerek ve ardından hızlı adımlarla yanıma geldi. "Ne olmuş sana böyle?"

Bana sarıldığında -ki çok sıkı sarılmıştı- ağzımdan acıyla bir inilti çıktı, karnımdaki yaraya şu anda baskı uyguluyordu. "B-ben çok özür dilerim." dedi aceleyle benden uzaklaşıp mahcup bir şekilde bana bakarken. "Çok acıttım mı? Moira canını yakmak istedim, gerçekten-"

"Önemli bir şeyim yok, Aurora." dedim küçük bir tebessümle sözünü keserek. "Ufak bir sıyrık sadece."

"Ufak bir sıyrık olabilir ama bizim yüzümüzden oldu." dedi sinirle, Arion. "Bunu düşünmek bile hataydı." Ve dehşete kapılmış bir ifadeyle devam etti. "Ya ölmüş olsaydın? Ya bizim yüzümüzden ölmüş olsaydın ne olacaktı?"

"Önemli olan sizi kurtarmış olmamız." dedi Ares, onları yatıştırır bir şekilde ve durakladı. "Sahi siz onlara nasıl yakalandınız? Hepsini yenebilecek kapasitedeydiniz."

Aurora anlına vurup gözlerini kapadı ve, "Aman Tanrıça'm, nasıl unuttuk?" dedi.

"Neler oluyor, Aurora?" dedim ciddiyete bürünüp elimle yaranın olduğu yere biraz baskı uygulayarak yerimde doğrulurken.

"Dediğinizde haklısınız," dedi Arion, Aurora'nın yerine cevap verirken. Odanın içerisinde dolanırken devam etti, bir an önce durmalıydı çünkü başımı döndürüyordu. "Onları tek başımıza da yenerdik ama onlar sıradan Mısır askerleri değildi."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 01, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Zaman GardiyanlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin