Odaya sessizlik hakimdi. Daha da yaşayanlar vardı. Ve anlaşılacağı üzere iyi kimseler değillerdi. "Bu yaşadıklarımız iyice ağırlaşmaya başladı" dedi Adrian. O sırada Chris de ayılmıştı. 15 yaşında hafif sarı saçlı idi. Keskin yüz hatlarına sahipti. Sıska ve uzun boyluydu. Kaçış sırasında kıyafetlerinin bazı yerleri zarar görmüştü. Hafifçe doğruldu. Etrafına bakındı. Neredeyim ben? Siz kimsiniz? Neler oluyor? Diye mırıldandı. Daha sonra hatırladı ve kendini yastığa bıraktı. "O hatırladığım şeyleri gerçekten yaşadık mı? Dedi ve hemen bacağına baktı. Kımıldanınca hafif bir acı dalgası hissetti ama hâlâ inanmak istemiyordu. Şortunu biraz sıyırdı. Sargı bezi sarılıydı. Bir kez daha birşeyler mırıldandı.
"Chris de kendine geldiğine göre hepimizin aklında ki o soruları sorabiliriz" dedi ve Chloe' ye döndü.
"Peki kim var? Ya da amaçları neler? Onlardan mı kaçtınız? Chloe dur dercesine bir işaret yaptı.
-Sakin ol. Hepsini anlatacağım. Tabi önce suya ihtiyacım var dilim damağıma yapıştı. Ellie hemen bir bardak su doldurup getirdi. Chloe kana kana içmeye başladı. Suyu bitirince duraksadı ve anlatmaya başladı.
-Sorularını sıra sıra cevaplayacağım. Tek kişi değiller. İsimleri Grady, Landen, ve yanlış hatırlamıyorsam Skyla. Ve daha da fazla kişi olduğunu düşünüyoruz. Sanırsam çete gibu birşey. Biz oradan ayrılırken bize "Onları bulun" demişlerdi. Adrian araya girdi.
+Nasıl yani. Hem sizi yakalamaya çalıştılar hemde yardımcı mı oldular?
-Onu bizde çözemedik.
+Bu işte bir iş var ama neyse. Ee devam et.
-Amaçlarını bilmiyorum ama tahminimce insan sayısı azaldığı için dünyaya hükmetmek istiyor. Ve evet. Onlardan kaçtık. Sanki bilerek kaçmamıza izin vermiş gibilerdi. Ellerinde silahlarla peşimizden koşturuyorlardı. Yanımızda Chris'de vardı. Önümüzde kocaman bir otopark vardı fakat sadece bir araba vardı ve vardığımızda fark ettik ki anahtar kontaktaydı ve kapıları açıktı.
Hepsinin kafası karışmıştı. Bu kadarı da tesadüf olamazdı ya. Bu işin içinde gerçekten de birşey var ve bu hoşumuza gitmeyecek diye düşündü Adrian. Daha sonra fikrini paylaşmaya karar verdi.
+Bu "Onları bulun" lafını bizim için kullanma ihtimali sizce ne kadar? Biliyorum saçma gelecek ama ona bakılırsa 1 hafta içinde ki yaşadıklarımız daha da saçma. Bilemiyorum. Düşünemiyorum. Aklıma başka bir olasılık gelmiyor.
Adrian, kafasını ellerinin arasına gömmüş, düşünüyordu. Olivia elini oğlunun sırtına koydu
"Adrian. Son bir hafta cidden ağır şeyler yaşadın. Git biraz dinlen. Bir şey düşünme. Bizim için. Lütfen." Adrian bitkinlikle kafasını salladı. Aslında dün sağlam bir uyku çekmişti fakat hâlâ üzerinde fazlaca yorgunluk hissi vardı. Basamaklarını yavaşça çıktığı köşkte odasına doğru ilerledi. Kapısını kapattı. Kendini yatağa bıraktı. Oda, kraliyet ailesinin yatak odası gibi dizayn edilmişti. Sağda yatak vardı. Solda büyükçe kıyafet dolabı vardı. Dolap da bütün oda gibi kırmızı-sarı-lacivert süslemelerle kaplıydı. Tabi ki desenleri farklıydı. Duvarlarda klasik dalgalanma ve sarı kraliyet tacı işareti varken dolap sadece çubuklardan oluşuyordu. Kalın mavi, ince sarı ve orta kalınlıkta kırmızı. Yatağın iki yanında da kahverengi renkli sehpalar vardı. Sehpaların üzerinde kırmızı abajürlü hafif şişman lambalar vardı. Diğer odalarda da aynı tasarım vardı. Bu sayede oda kavgası yaşamamışlardı. Bu güzel ve uyumlu renklerim arasında hemen uykuya dalmıştı.---------------------------------------------------------
(Adrian odaya çıktıktan sonra)Aileler iyice kaynaşmaya başlamışlardı. Chloe aklında ki soruyu dile getirmeye karar verdi.
-Buraya nasıl geldiniz?
Olivia'nın kafası istemsizce Adrian'ın çıktığı merdivene gitmişti. Chloe'ye döndü.
"Bizi Adrian getirdi. Nasta'dan buraya kadar uçakla geldik. Henüz farkında değil ama o olmasa şu an ölmüş olabilirdik. Kısa bir sessizlik oluştu. Chloe anlamamışcasına tekrar sordu.
-Uçağı Adrian'mı kullandı? Olivia evet dercesine başını salladı.
Chloe hâlâ inanamıyordu. İnanmak da istemiyordu. Aslında içten içe hayranlık duymaya başlamıştı. Doğuştan gelen yönetici ruhu vardı. Çoğu işi de başarıyla yapıyordu. Biraz sakardı gerçi ama bu yaptıklarını değiştirmezdi.
- Cidden mi? Buna nasıl izin verdiniz? Sonuçta daha 14 yaşında.
"Aramızda en tecrübelimiz ve uçaklardan anlayan oydu. Başka şansımız yoktu. Ayrıca yanında Daniel de vardı. Tek başına değildi." Chloe bu sözleri aklında tartıyordu. Hâlâ aklı almıyordu. Bu konuyu kapatmaya karar verdi. Bunu düşünmek ona bir katkı sağlamayacaktı. Olivia konuyu değiştirmek için söze girdi.
Chris'in ailesi nerede?
Chloe üzgün bir şekilde kapıya doğru baktı. Chris, kapı basamağına oturmuş, tam karşısında mi eşsiz bir güzelliği bulunan denizi izliyordu. Chloe anlatmaya başladı.
-Ailesi öldü. O adamlardan kaçarken beşimiz birlikteydik. Sağ tarafımızda uçurum vardı. Uçurum ile aramızda belki de 1 metre bile yoktu. Hemen solumuz da yüksek kayalar vardı ve daha fazla uzak duramıyorduk. Chris'in annesinin ayağı takıldı. Son anda tutunmayı başardı. Yaklaşık 100m de tek eliyle sallanıyordu. Kocası hemen geldi ve elinden yakalayıp onu yukarı çekmeye başladı. Yukarı çekilirken haliyle tutunduğu yeri bırakmıştı. Sonra yukarıdan kaya parçası düştü. Babası bayıldı. İkisi de 100m den aşağı düştüler. Chris sadece bakakalmıştı. Annesi ile babasının düşüşünü sadece izleyebiliyordu. Öylece kımıldamadan duruyordu. Gözünden bir damla yaş süzüldü. Olivia anlatılanları dehşetle dinliyordu. Bir çocuğun gözünın önünde ailesinin yok olması. Uzun bir sessizlik oluştu. Chloe hızla ayağı kalktı
-Hadi ben kahve hazırlayayım birlikte içeriz. Olivia tamam dercesine başını salladı. Chris'e çok üzülmüştü. Anne ve babasının eksikliğini fazlaca hissedecekti. Hep birlikte ona aile sevgisini eskisi gibi yaşatbilirlerdi. Tabi ki gerçeğinin yerini tutmazdı ama. Demek o yüzden bu davranışları sergiliyor. Psikolojisi bozulmuş. Bunu düzeltmemiz lâzım. Olivia, kendi kendine düşünürken Chloe kahveleri getirmişti.
-Gel istersen dışarıda içelim daha güzel olur. Tam gün batımı. Mükemmel bir manzara. Olivia olur dercesine başını salladı. Ön kapıdaki masaya geçtiler ve kahvelerini muazzam manzara karşısında yudumlamaya başladılar.Sabah olmuştu. Adrian'da uyanmıştı. Mükemmel bir uyku çekmişti.
Erken yattığı için herkesden önce kalkmıştı. Güneş, ufuk çizgisinden yeni doğuyordu. Muazzam bir görüntü vardı. Her zaman ki gibi diye geçirdi içinden. Köşkün yapıldığı yer cidden muazzam dı. Yanında iki küçük villa da manzaranın güzelliğine güzellik katıyordu. Elini yüzünı yıkayıp odasının balkonuna çıktı. Kapı tam ortadaydı ve iki yanda da birer adet rahat sandalye vardı. Birde sağda sallanan sandalye vardı. Oraya geçti. Oturdu. Çok sessizdi. Sessiz ve huzurlu. Yavaş yavaş sallanırken bu mükemmel ortamda kaybolup gitti."Hadi. Sofra hazıır." Bütün aileler toplanmıştı. Saat 11 olmuştu. Oturdular ve kahvaltılarını yaptılar. Önlerinde tavaya kırılmış yumurta, salam, domates ve biber olan güzel bir yemek vardı. Olivia mükemmel bir aşçıydı. Amelia ve Chloe ile birleşince çok güzel lezzetler ortaya çıkmıştı. Çok bilindik bile olsa lezzeti bambaşkaydı.
Adrian yemeğini bitirip sofradan kalktı ve elini yıkamaya gitti. Daha sonra sofranın toplanmasına yardım etti. İşi bitince salona geçti ve televizyonu açtı. 120 ekran bir televizyon vardı. Ailelerden bazıları telefonla uğraşırken bazıları da televizyonun başına gelmişti. Haliyle hiçbir program yoktu çünkı kanal yoktu. Alt rafta Playstation 4ü gördü. Sağda ki rafta ise 20 den fazl oyun vardı. Yapabilecekleri tek bişey vardı. Oyun oynamak. Rafa geldi. Çoklu oyunculu oynayabileceği bir oyun seçti ve taktı. Playstation bomboştu. Hiçbir oyun yüklenmemişti. Ama hesap kaydedilmişti. Hesap Noor Skäl adına kayıtlıydı. Adrian "demek ki bu olaylar olmadan önce bu adam varmış. Daha sonra boşver dercesine kafasını salladı ve oyunu açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜNYADAKİ SON İNSANLAR
AdventureNormal bir çocukluk geçiren Adrian bir sabah kâbusa gözlerini açar. Önceden hiçbirşey yapamayan Adrian bir kahramana dönüşür.