"ROSÉÉÉÉÉ"
"AMAN TANRIM ROSÉ"
Genç kız, arkasından gelen koşuşturma sesi ve çığlıklarla gülümsedi-yaralarının el verdiği kadar, yüzü hâlâ acınasıydı-
Birkaç saniye dolmadan arkasından beline dolanan kollarla Lisa'ya döndü.
Lisa, gözlerini şaşkınlıkla büyütüp kabuk bağlamış yaralarda gezdirdi kahve irislerini.
"Tanrım. Bu kızı bir kaşık çilekli sütte boğmamak için zor duruyorum. Resmen yüzün gözün patlıcana dönmüş.."
Rosé zorla gülümseyip Lisa'dan ayrıldı.
"Özür dilerim Lisa." Dedi elini Lisa'nın eliyle birleştirip. "En başında seni dinlemeliydim. Üzgünüm." diye ekledi Lisa'nın elini okşarken.
Lisa Rosé'nin dolan gözlerini farkettiğinde boğazında bir düğüm hissetti. En yakın arkadaşını böyle görmek istemiyordu.
Eskisi gibi hep ikisinin eğlenmesini, gülmesini ve hiçbir şeyi umursamamasını istiyordu.
Jisoo bozmuştu ama bu durumu.
Ve geri gelmesi imkânsız gibiydi bu durumun.
"Sınıfa gidelim çiçeğim."
Rosé göz pınarına dolan gözyaşlarını anında geri gönderip Lisa'nın omzuna vurdu. Diğer elleri hâlâ birleşikti.
"Adımla dalga geçme."
"Tamam çiçek."
"Kes sesini."
"Gül"
"Sus."
Arkadaşının geri dönüşüyle eski virüs hâline kavuşan Lalisa ve hâlâ kırgın, üzgün Rosé okula girerken habersizlerdi üzerlerindeki gözden.
Jisoo ikisini izlemişti. "Benim yerim" diye adlandırdığı ve kimsenin saçının telini bile değdiremediği banktan.
Nedenini bilemiyordu-bu onun daha çok sinirini bozuyordu-
Chaeyoung'u hırpalarken bir şey hissetmemişti fakat şimdi gülümserken aynı zamanda acıyla yüzünü buruşturduğu gördüğünde kalbinde sızı hissetmişti. İnkâr etse bile..
Ayrıca ikisinin neden fazla yakın olduğunu da sorgulamıştı.
Chaeyoung'un incecik olan beline dolanan Lisa'nın uzun kollarını chopstick yapıp kaynar ramen suyuna bandırmak istediğini de sorgulamıştı ardından.
××××÷÷××÷÷÷×÷×=÷€÷£=¥×¥=
Kavuşun artık amk kızları
