Park Chaeyoung'un gitarının telleri eskimişti.
Çiçek kokularının arasında dizlerine sarılarak oturuyordu. Sırtını bankın arkasına dayamış ve gözlerini yummuştu hafifçe esen tatlı rüzgâra karşı. Saçları arada yüzüne çarpıyor, yanaklarını gıdıklıyordu. Güneş gökyüzünü terk etmek üzereydi ama hava hâlâ sıcacıktı. Gözleri kapalı, yavaşça kaldırdı göğe doğru eğik başını. Bulutsuz bir gündü, gök masmaviydi birkaç dakika önceye kadar. Chaeyoung ellerini dizlerinden çekip oturduğu çimenlere dayadı. Islak toprak parmaklarını kirletirken kısasıyla uzunuyla yeşil çimenler avucunu gıdıklamıştı.
Gözlerini açtı ve göğün artık mavi olmadığını gördü. Turuncu, sarı, lacivert... Aradığı her rengi görebiliyordu gökte. Dudaklarına minik bir gülümseme yerleşti, içi rahatladı. Birkaç dakika boyunca göğü izlemeye devam etti, yanında duran kocaman ağacın dalına konan siyah bir kuş da manzaraya karışıyordu. Dalda küçük adımlarla geziyor, arada bir şeyler yemek için başını eğiyordu. Uzaklardan başka kuşların sesi gelene kadar o dalda kaldı siyah kuş, sonra kanatlarını açtı ve gitti.
Ellerini birbirlerine çarpıp temizledi toprağı ve uzandı yanında, banka yasladığı kahverengi gitarına. Kollarının arasına aldı okşar gibi yavaş ve nazik hareketlerle. Sonra sarıldı gitarına narince, başını yaslayıp üzerine konan tozları, yaprak parçalarını temizledi elinin tersiyle. Tellerine bir kez vurup gülümsedi. Güzel bir şarkı için güzel bir zamandı. Gök harikaydı, bir ağacı vardı ve hava ise huzur vericiydi. Okuldan çıkmış, hafta sonu gelmiş ve endişesi yoktu bu yüzden. Arada uğrayan uzak akrabaları hariç kimsesi olmayan bir parktaydı sessizce. Okulunun hemen yanındaydı fakat öğrenciler genelde daha eğlenceli yerleri seçiyordu. Güzel, tatlı bir melodi aradı kulaklarında. Mırıldanarak çocukluğundan kalan bir şarkıyı, bacaklarının önüne açtığı defter ve kitaplarından şarkı aramaya başladı.
Chaeyoung'un elleri beyaz sayfaları çevirdikçe yüzünde daha da büyüyordu gülümsemesi. Gitarı sabırsızlanıyordu, renkler coşuyordu parktaki. Aradığı şarkıyı bulduğunda parmaklarını şaklatıp akortları okudu, sözlerini dudaklarına yapıştırıp gitarına döndü. Derin bir nefes alıp başını kaldırdığında parkın öbür ucundaki salıncakları görmüştü. Bomboş, yamuk ve tozlu... Bu şarkıyı salıncaklara adamaya karar verdi ve başını göğe çevirdi.
Kırmızı iki çift salıncak... Arada bir sayfalarına bakıyor sonra tekrardan göğe kaldırıyordu başını, dudaklarında bir gülümsemeyle şarkıyı mırıldanıyor ve gitarını çalıyordu.
Chaeyoung için bu normal bir günün en normal ânıydı. Gitarını sırtından hiç ayırmaz onu siyah çantasında her yere götürürdü. Meraklı gözler ona dönse de bu yüzden, hiç sıkıntı yapmazdı. Kaçabilirdi her zaman, kaçıp sessiz ve kimsesiz bir yer bulabilirdi. Bu dünyanın her şehrinde sessiz ve kimsesiz insanlar olduğu kadar sessiz ve kimsesiz yerler de vardı.
Chaeyoung gibi sessiz ve kimsesiz.
Düşününce, ne kadar da benziyordu bu parka Chaeyoung. İçinde kocaman ağaçlar vardı kuşlara yuva olan ve bahar geldiğinde çiçekler açardı, meyveler verirdi. İnsanlar otursun diye ayrılmış bankları vardı, sandalyeleri ama kimsecikler yoktu. Kirlenmiş, yosun tutmuşlardı yalnızlıktan. Çocuklar için salıncaklar, kaydıraklar vardı uzak bir köşede ama kimse oyun oynamazdı. Ancak rüzgârdan dolayı sallanırdı kırmızı salıncak, demirleri terk edilmiş olduğundan yamuk. Güzel bir göğü vardı ama kimse umursamıyordu temiz havayı, herkes karanlığın peşinde koşuştururdu burası varken. Chaeyoung ve bu kimsesiz park neredeyse ikiz gibiydi bu konuda. El ele tutuşmalarının nedeni de buydu belki?
Şarkısını bitirdiğinde dudaklarına aynı şarkıyı alıp ıslık çalmaya başladı. Gitarını kaldırıp koydu çantasının üzerine ve gözlerini kapattı tekrardan.
YOU ARE READING
Sweet Love //chaelisa
Fanfiction"I'll take you high, so we can fly." -Taeyeon, Sweet Love. //two-shot.