gel, beraber uçalım : lisa

72 10 67
                                    


Onu ilk gördüğümde elindeki not defterine bakarak yürüyordu. Gözlerinde endişe, dudaklarında utangaç bir gülümseme vardı ve heyecanlıydı. Başını kaldırıp etrafı inceledi, nereye gideceğini çözmeye çalışıyordu. Saçlarını düzeltirken dudakları kıpırdıyor, kendi kendine bir şeyler söylemeye çalışıyordu. Derince bir nefes aldı ve elini uzattı önünde duran kişiye, bir şeyler sorduktan sonra gülümsedi ve sırtını bana dönerek uzaklaşmaya başladı.

"Park Chaeyoung," dediğini duydum Jennie'nin. Yüzündeki sırıtış gözlerimi başka masalardan kaldırıp kendi masama çevirmeye yetmişti. "Eğer ismini merak ediyorsan."

"Hayır."

"Kaç gündür kızı gözetliyorsun," gözlerini devirirken önünde duran derginin sayfalarını çevirdi, "ya sapıksın ya da âşıksın Lisa."

"Hayır."

"İstediğin kadar inkâr edebilirsin," başını kaldırıp bana gülümsedikten sonra yanına döndü, sevgilisine gözünü kırparken büyük bir iş başarmış gibi mutlu olmuştu. "Jisoo da bana katılıyor."

"Jisoo unnie düşünemediği için her zaman sana katılıyor zaten," kalemimi alıp defterime bir şeyler karalamaya başladım. Hayır, kesinlikle o kızın ismini yazmıyordum. Asla.

"Ya! Büyüklerinle düzgün konuş." Jisoo unnie yerinden kalkıp saçlarıma bir tokat geçirdikten sonra kollarını göğsünde birleştirip benden olmayan bir tarafa baktı. "Seni böyle yetiştirmedim ben."

"Eee, siz neden vıcık vıcık değilsiniz?" Genelde onları böyle, yani elleşmiyor ya da oynaşmıyorken görmek, çok zordu. Aralarında bir sorun vardı ya da herhangi bir homofobik aile ferdi bu ortamda bulunuyordu.

"Geçen gün dışarı çıktım da ona sinirlendi, benim bir sorunum yok. Yanaşmıyor öpücüklerime." Jennie unnie önündeki dergiyi okumadan çevirmeye devam ediyordu. Parasının asla yetemeyeceği kıyafetlere bakmak büyük zevk veriyordu ona. Jisoo unnie ise ikimizle de konuşmama kararı almış gibiydi, dudaklarını bükmüş ve öylece bakınıyordu etrafa.

"Kiminle gezdiğini de söylesene?" Mızmızlanmaya başladığında Jennie unnie gözlerini devirdi ve sonunda dergiyi kapatmaya karar verdi. Bense onları uzaklardan duyuyor gibiydim. Park Chaeyoung, ha? Elinde, büyük ihtimalle ders notlarıydı, bir ton kâğıt vardı ve karşısında oturan arkadaşıyla paylaşıyor, üzerlerine renkli kalemleriyle bir şeyler yazıyordu. Odaklanmıştı, kâğıda çok fazla eğilmişti ve uzun saçlarını bir eliyle geride tutuyordu. Gözleri çok ciddi duruyordu, dudağının içini yiyor ve muhteşem görünüyordu.

"İşte, yine başladık," Jennie unnie'nin sesi sinirlenmiş gibi geliyordu. Arada bir böyle saçma sapan kavgalar ederlerdi, yani şaşırılacak bir şey yoktu. "Joohyun unnie ile gezdim. Ne var?"

"Oh, Joohyun unnie ile gezmiş, hiçbir şey yok tabii." Jisoo unnie'nin neden tavır aldığı belli oluyordu şimdi. Bae Joohyun, okulun LGBTİ+ kulübünün başkan yardımcısıydı. Bu yüzden herkesle takılmaya çalışır ve arkadaşlar edinirdi. Onu tanıyorduk Jennie unnie sayesinde, arkadaşlardı, aslında öylesine sosyal biri de değildi. Tabii, okulun yarısı onun peşindeydi ve Jennie ile Jisoo çıkmaya başlamadan önce Jennie unnie de onlardan biriydi. "Ben de ilk aşkımla dolansam hoşuna gider mi?"

"Ne alakası var! Ben unuttum onu bile. Hem Joohyun unnie artık bekâr değil."

"Demek ki önceden onunla gezdiğinde amaçların farklıymış," Jisoo unnie tavır almaya devam ediyordu. Aralarına girmek istemedim, onları kendi hallerinde bırakmak en mantıklı çözümdü. Park Chaeyoung, yeniden dikkatimi çekmişti. Kendi halinde, sessiz ve sakin birine benziyordu. Yüzünde bir gülümseme oluştu ve kalemimi yere düşürdüm. Kahkaha atmaya başlamıştı, gözlerimi ondan çekmedim, kalemin pek bir önemi yoktu böyle kutsal bir an karşısında.

Sweet Love //chaelisaWhere stories live. Discover now