4- Yıkık Konak

103 18 7
                                    

ARKADAŞLAR ILK OLARAK HERKESDEN ÇOK ÖZÜR DİLİYORUM MALUM RAMAZAN YAZAMIYORUM KAFA BASMIYOR LÜTFEN BENI AFFEDİN SIZI ÇOK SEVİYORUM <3<3<3

Gül. Büyük bir kesimin sevdiği, genellikle kırmızı renginin tercih edildiği bir çiçek türü. Aşkın simgesi olarak bilindiği gibi erkeklerin kadınların aklını almasına ve kandırmasına yardımcı olan ya da erkeklerin yaptıkları hataları unutturabilmek, affettirebilmek, gönüllerini alıp kalplerinde bir üst mertebeye geçebilmek kısacası yine hatalarını örtbas etmek ve kandırabilmek için kullandıkları bir çiçek türü.

Gülleri sevmem. Doğdum doğalı güllerle aram yoktur. Nedenini bilmiyordum, ta ki o güne kadar. En azından ben öyle yorumluyorum.

Kuriye, gerçekleri görmemizi sağlayan o olmuştu. Karşıda ki villada oturan eşinden ayrılmış, genellikle dışarı pek çıkmayan yada hep dışarda olup bizim evinden çıkmadığını sandığımız Sibel teyze yerine kırmızı gülleri yanlışlıkla bizim eve getirmeseydi hala uyuyor olacaktık. Güllerin arasındaki notta 'Benim biricik ve tek aşkım bu gece yanında olamayacağım için affet biliyorsun bizimkileri. Seni çok seviyorum hayatım. İleride Arslan soyismini gururla sana verecek olan sevgilin Ekrem.' Yazıyordu...

Abim hep babamın eve gec gelmesine, günlerce bazen haftalarca süren iş gezilerine, işi uzadığı için ofiste sabahlamasına karşıydı. Babamı suçlamıyor fakat onun patron olduğunu istese bunlara katlanmak zorunda olmadığını tekrar tekrar hatırlatıyordu. Babam etrafındakilere güvenemediğini kendisinin yapmasının gerektiğini söylediğinde abim onu duyamıyacağımız bir şekilde homurdanıyordu.

Bense babamın bize rahat bir gelecek bırakmak için çalışıp kendini bu kadar sitrese sokmasını istemiyordum bunu daha önce dile getirmeye çalışmıştım ama babam bizim için değeceğini söyleyip tüm şevkatiyle gülümseyip alnıma öpücük kondurduğunda üstelememiştim.

O gün abim babamı öldürmek istiyordu. Annem yıkılmış bir köşede ağlıyordu sadece, bense olanlara inanmak istemiyordum. Babamı beklememiz gerektiğini düşünüyordum. Bir yanlışlık olmalıydı, o benim babamdı böyle bir şeyi yapmazdı, yapamazdı. Babam eve gelir gelmez abim yakasına yapıştı annemle engellemeye çalışırken babam "Eehhh! Yeter be bıktım sizden artık, gidin ne hâliniz varsa görün!" dedikten sonra abimin ellerini yakasından indirip kapıyı çarpıp çıkmıştı.

Sonraki gün bir ölüm haberiyle tekrardan sarsılmıştım. Babam benim babam bizi bırakıp gitmişti. Bir daha asla gelmeyecekti daha doğrusu gelemeyecekti. Abim babamın ölümüyle annemin aldatılmasının bir ödeşme olduğunu söylüyor ama ölümü benim ellerimden olmalıydı diyordu. Annemse o konu açıldığında hep kaçıyor o ortamdan uzaklaşıyordu. Bazı gecelerse annemin hıçkırıklarını duyabiliyordum.

Cesedi teşhis etmeye amcam gitmişti. Annem babamın ölüsünü dahi görmek istemiyordu. Bize yansıtmamak için elinden geleni yapıyordu ama gözlerinden herşeyi anlayabiliyordum, içi kan ağlıyordu. Evet zor zamanlardı ama atlattık geçti gitti. Hep babamın çıkıp geleceğini hayal ettim ama naparsınız hayal işte.

Ben düşüncelere dalmış bahçedeki koltuk salıncakta otururken -onun adı ne bilmiyorum ben öyle diyorum- ensemde bir nefes hissettim. Hızla başımı ve vücudumun yarısını döndürdüğümde dudaklarımız neredeyse birbirine değecekti ve hemen geri çekildim "Uluç?" Şaşırmış ve korkmuştum. "Merhaba küçük komşum." dedi ve arkamdan dolanıp yanıma oturdu "Bu gün bir planın var mı?"

"Hayır neden?" Bu gün gerçekten ne yapacaktım hiç plan kurmamıştım. "Bana buraları gezdirmen için harika bir gün. Planın varsa iptal et diyecektimde." deyip sırıttı. "Imm neden olmasın" deyip gülümsedim. Dudaklarını ısırdı ve "Bugün çok güzel olcak." Deyip pis pis sırıtttı.

~~~

Sevgili günlük,

Tüm günümü yeni komşumuz Uluç ile geçirdim. Sana çok önemli haberlerim var. Ona buraları gezdirdim ama sanki buraları daha önceden biliyor gibiydi. Hangi sokaktan dönüp yıkık konağa gitceğimizi şaşırdım ve bana yolu o gösterdi. Sonra ise altıncı hislerinin kuvvetli olduğunu söyledi. Herneyse sana asıl olayı anlatıyım ne kadar istemesem de konağa girdik içi berbattı. Ve bir ses duydum bir oyuncak bebek sesi. Sesin geldiği odaya ilerledim. Duvarda kocaman bir şekilde 'siktirin gidin' yazıyordu. Koşarak odadan çıktım ve Uluç'a çarptım. Yeri boylıycaktım fakat Uluç beni belimden kavrayıp kurtardı. Çok güçlü biliyor musun. Ve karizmatik ha bide yakışıklı çekiciliğinden bahsetmiyorum zaten. Ama o an bunları düşüncek vaktim yoktu. Doğrulup kolundan tutup onu dışarı sürükledim ne olduğunu sorduğunda korkudan ağladığım için anlatamadım sadece yıkık konağı gösterebildim. Burda kal deyip içeri girdi belli bir süre sonra sadece önceden yazılmış bir yazı bizim için değil dert etme dedi. Ve beni eve bıraktı ama aptal değilim korkmadan için bunu söylediğini biliyorum. Önceden yazılmış olsa o oyunca bebek seni nasıl geliyordu hala tüylerim ürperiyor. Ama bu işin altında bir iş var bunu çözücem. Bu günlük benden bu kadar kendine iyi bakkk...

~~~

~~Batın~~

Kapı açılma sesi duydum. "Günün nasıldı?" Diyen seslendim. "Biri bizi bulmuş." Dedi sesinde tedirginlik vardı kardeşimi tanıyordum böyle durumlarda onu anlamak zor değil. "Nasıl yani?" Yeterince sakindim. "Yıkık konağa gittik." Dedi. "Eee ne var bunda." Dedim alaycı bir şekilde. "Azra kendi kendime içeriyi geziyordu. Koşarak yanıma geldi beni dışarı sürenleri ağlamaya başladı ne olduğunu sorduğumda konağın kırık canlı odasını gösterdi bana. Tekrar içeri girdiğimde duvarda 'siktirin gidin' yazıyordu. Ve bir de yerde arkasından ayarlanıpta çalınan bebeklerden vardı. Çıkıyordum ki bebeğin eteğinde bir zarf gördüm." Dedi ve bir zarf fırlattı. "Oku."

Zarfı açtığımda içindeki kağıdın üstünde 'Bu kadar oyun yeter. Gidiyorsunuz beyler yoksa polisleri kapınıza toplamam gerekcek. Gerçekleri biliyorum siktirsin kattiller!' Yazıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 16, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ONLAR YOKLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin