O gün yine okuldan çıkıp eve doğru yürüyordum . Aslında pek yürümek sayılmaz yürüdüğüm yol tinerci ve sapıkların mekanıydı koşar adımlarla hızlı bir şekilde ilerliyordum. Neyse ki az kalmıştı, köşeyi dönünce şehrin en işlek caddesine giriş yapıyordum ama bir anda takip edildiğimi hissettim. Korkmuştum yol sanki ben yürüdükçe uzuyordu sonra birisi birden omzumdan tutup kendine çevirdi.
Evet o bir sapıktı ve elindeki bıçağı boynuma yaslayıp "Benimle gel" diye itip kakıyordu. Kalbim korkudan pır pır atıyordu , dar sokakta bir yola saptık bi kuytuda durduk . Bana adımı sordu. Cevap vermeyince bıçağıyla boynuma bastırdı. Canımı yaktı, çığlık atmama fırsat vermeden ağzımı elleriyle tutup beni yere yatırdı. Üzerime çıkıp beni öpmeye çalışıyordu ama buna izin vermiyordum. Üzerimdeki o adam o an yüz kilogramdan fazla gibi geliyordu bana. Gücüm yetmedi ve çığlık atmaya başladım, birkaç kişi gördü ama hiç takmadan yollarına devam ettiler. Gittikçe azgınlaşan adamı durduramıyordum boynumu ve yüzümü öpmüştü ve bana "Hoşuna gitmedi mi seninde? Hadi karşılık ver." diyordu bense ağlıyordum. Birden üzerimdeki o yüz kilogramlık adam kalkmıştı. Dedim ki acaba insafa mı geldi, bi de baktım bizim okuldaki en yakışıklı uzun ve kaslı çocuk emircan adamı yumrukluyordu. Neredeyse öldürücekti.
Bu çocuk gerçekten harikaydı hemen aralarına girip emircana sesledim, "Yeter emircan öldürüceksin adamı kalk gidelim."
O ise sadece kaşlarını çatıp üzerini düzeltti ve dedi ki "Seni eve ben götüreceğim karşı gelme." ben hemen kabul edip yola koyuldum. Yolda kendi kendime harika birisi beni nasıl kurtardı, bayıldım bu çocuğa derken o arkada kaşlarını çatmış etrafa bakınıyordu. Neyse ki eve geldik Emircan'a teşekkür edip eve davet ettim, o ise işinin olduğunu söyleyerek gitti.Vakit kaybetmeden eve girdim, üzerimi değişip yemek masasının başına oturdum. Annem yine mis gibi yemekler yapmıştı, küçük kardeşimse daha 7 yaşında idi. O da bana sinirli sinirli bakıyordu . "Ne oldu velet niye öyle bakıyorsun?" dedim. O da bana, "Boynuna ne oldu ablacım yaramı oldu?" diye sordu. Annem hemen bana bakıp "Yok oğlum ablanın bugün resim dersi vardı, boynunu boyamı" dedi. Kardeşim ufak olduğu için inanmıştı ama gel gör ki durumu anneme anlat.
Kardeşim yemeğini yiyince annem "Hadi git ev ödevlerini yap" dedi. O da koşarak ellerini yıkayıp ödevinin başına geçti. Sıranın bana geldiğini anlayıp anneme döndüm ve onu bana sinirle bakarak kendi kendine söylendiğini gördüm. Korkmuştum ama neden suçlu ben olayım ki.. Anlatmaya başladım olayları. Ara ara vay şerefsiz köpek, namussuz gibi kelimeler de duysam kulak asmadım. Annem bana okula yalnız gitmeyeceğimi söyledi, benimde aklıma Emircan geldi. Evet o beni evden alıp eve bırakabilirdi fakat o bunu kabul edermiydi bilmiyordum. Bunu bir an önce sormak için erkenden uyudum.
Sabah kalktığımda annemin kapıda beni beklediğini gördüm. "Günaydın annecim!" diyip yanağına bir öpücük kondurdum. O da gülümseyip "Günaydın kızım!" dedi ve aşağı mutfağa indim. Birden anneme bağırdım "Annecim ellerine sağlık mükemmel bir sofra hazırlamışsın!" tabi o da hemen "Evin bir bekçisi var zaten merak etme." diye laf soktu. Ara ara çok sinirli olsada harika bir annem vardır.
Sonunda okul yoluna koyuldum ve yolda sınıf arkadaşım Zehra ve Emre'e rastladım. Onlara rastlamam iyi olmuştu sonuçta okula tek gitmedim. Okula vardığımda Emircan'ı aradı gözlerim ama bulamadım. Acaba okula gelmemişmiydi? Bugün rutin derslerimizi işleyip okuldan çıktım. Tanrım yine aynı yoldan yürüyecektim. Korkuyordum ki kim olsa korkar zaten. Sağa sola baka baka yürüyor, dikkatlice adımlar atıyor ve etrafi kolaçan ediyordum.
Dünkü adamın ellerinin ve bacaklarının sargılı olduğunu yüzünün ise mor ve şiş olduğunu gördüm. "Allahından bul" diyip geçiverdim. Köşeyi dönünce bi oh çekip eve yürümeye başladım. Sonra bi baktım ki Emircan elinde bir kutu dolusu peçete ile sokaklarda dolaşıyor, satmaya çabalıyordu. Gerçekten onu öyle görünce kalbim sızladı, yanına gittim. Hemen utandı, kafasını yere gömdü. Çenesinden tutup yukarı kaldırdım. "Utanmana gerek yok sen doğru olanı yapıyorsun." diyip okula neden gelmediğini sordum. "Annem hasta oldu. İlaç parası için bugün işe çıkmam gerekti. Bu yüzden gelemedim." dedi. Annesinin hastalığını sordum. Gözleri doldu, hafif sesi titreyerek "Kanser" dedi ve bana sarıldı. Bi yandan da hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Bende ona sarıldım, ağlamaya başladım. Ama içimden de bi ses bu çocuk senin geleceğin olacak diyordu. Evet onu beğenmeye başlamıştım. Emircan'ı sakinleştirip "Beni evden alıp okula, okuldan alıp eve bırakabilir misin?" diye sordum. Tabi ki yine kaşlarını çatıp "Sen belalı kızsın, beni bulaştırma." diye tersledi. Benimle olmasını çok istiyordum. "Sağol" diyip çıktım yanından.