Multimedya: Can Şaşmaz
***************
"SON 3." Tepemde dikilmiş deli gibi bağıran Can'ı umursamayarak ona sırtımı döndüm. "Hadi Ceylan uyan artık." Bıkkınca söylediğinde yatakta doğrulup sinirle ona baktım. "Sana da günaydın Can." Ne güzel uyuyordum işte."Ne oldu kız sana? Neyin var?" Keşke 2 dakikada canımın sıkkın olduğunu anlamasaydı. Şimdi ona anlatınca o da üzülecekti.Derin bir nefes aldım. Ve yatakta karşıma oturmuş Can'ı kendime çekip sarıldım. Sabah sabah böyle uyanmak istemiyordum ama dün zor bir gün olmuştu benim için. Bana karşılık vererek o da kollarını belime doladı. Ağlamamaya çalışarak kollarımızı ayırıp tekrar ona baktım. "Can bir şeyler söylemem gerek sana." burnumu çekip derin bir nefes aldım. "Söyle bakalım minik Ceylan." Gülümseyerek elini omzuma koydu. "Can ben üniversiteyi de bu şehirde okuyacağım galiba." Dediğim şeyle gülümseyen yüzü iki saniyede düştü. Evet o da benimle birlikte aynı şehirde okuma hayalleri kuruyordu. Ama yerle bir olmuştu işte." Nasıl yani?" Sesi biraz kırgın çıkınca daha çok üzüldüm. "Babam." Diyebildiğim tek şey bu oldu. Derin bir nefes aldı. Evet sabah sabah bu konuyu konuşup günümüzü başından mahvetmiştik.
Kapı tıklayınca odadaki sessizliği bozup "Gel." Dedim. Babam içeri girince biraz gerilmiştim. "Konuşalım." Her zaman olduğu gibi emir kipiyle konuşunca göz devirdim.
Can ayaklanıp bir şey demeden odadan çıktı. Babamsa gelip onun gibi yatağın kenarına oturdu. "Dinliyorum." Dedim soğuk bir sesle. "Bak Ceylan açık konuşacağım." Kasılmıştı. "Biliyorum kızgınsın bize. Ama anlamaya çalış. Biz hastane koridorlarında ne zamanlar geçirdik." Alaylı bir şekilde gülünce konuşmayı kesti. "Hasta olduğumu biliyorum. Zor zamanlar geçirdik bunu da. Ama bu hastalığın hayatımı bu kadar etkilemesinin nedeni sizsiniz. Benim bir lise hayatım olmadı. Ama şimdi yaşayacağım en güzel günlerin de önüne taş koyuyorsunuz." Babam sinirli bir şekilde alnını ovdu. "Sana üniversiteye gitme demiyoruz. Sadece bu şehirde bizim yanımızda kal diyoruz. Ve kalacaksın." Artık sinir beynimi ele geçirdiğinde bağırmıştım. "Tabi Halit Egemen'e nasıl karşı gelebilirim ki ben? O ne isterse o olur." Ayağa kalktığında yüzündeki ifade beni biraz korkutmuştu. "Ses tonuna dikkat et. Şimdi işe gidiyorum ben gelene kadar kafanı topla ve kabullen." Odadan çıktığında yastıkla yüzümü kapatıp çığlık attım. Babamın bu huyundan nefret ediyordum. İş yerindeki herkes ona saygı duyuyor itaat ediyordu. Ama biz onun ailesiydik bizden bunu bekleyemezdi.Banyoya girip işlerimi hallettikten sonra alt kata indim. Annem ve Can kahvaltı masasında oturuyorlardı. Derin bir nefes alıp bende oturdum. Daha sınava 3 gün vardı. Ve ne olursa olsun tercih için başka şehirler yazacaktım. Moralimi hemen yerle bir etmemeliydim. "Günaydın Ceylan." Annem biraz tedirgin şekilde gülümseyip konuştu. "Sana da günaydın anne." Bende karşılık verip kahvaltıma döndüm. Ama her zaman olduğu gibi çok bir şey yiyememiştim.
Neredeyse her gün olduğu gibi Can'la ben bahçede oturuyorduk. Annemse içeride evlilik programlarına bakıyordu. İkimizde ne kadar husursuz hissetsekte bunu belli etmeyip başka konulardan konuşuyorduk. Ona yan eve annemle birlikte gittiğimizi anlatınca şaşkınlıktan duraksamıştı. "Oha Lan! Bir şey dedi mi peki Neslihan teyzenin yanında?" Kafamı hayır anlamında salladım. "Dün gece ondan özür diledim zaten. Can, adam evliymiş." Şaşkınlığı biraz daha artarken "Daha 25 yaşında değil mi ki bu adam. Erken evlenmiş bence." Dedi. Kendisi evliliğe tamamiyle karşı biri. Genel olarak kızlarla takılır eğlenir ama işi ilerletmez. Verdiği tepkiye göz devirip "Orası bizi ilgilendirmez. Kadın bizi konuşurken gördü. Görsen üstünde sadece uzun bir tişört vardı. Koşa koşa eve girdim." Dedim. Ufak bir kahkaha attığında kaslarımı çatıp ona baktım. "Niye kaçtın ki Ceylan utandın mı yoksa?" İmali imali konuşunca omzuna bir tane vurdum. "Ya ne bileyim ben çekindim iste." Onun gülüşü daha da büyürken ben somurtarak oturduğum yere iyice yerleştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMŞU KOMŞU!
Teen FictionÜstümdeki beyaz gelinlik daha çok kefen gibi gelmeye başlamıştı bana. Halbuki ne heyecanla, sevinçle seçmiştim. Üzerime tam oturmasına rağmen boğuyordu beni. Kolayca taşıyabileceğim bu elbise ağır geliyordu, yük gibiydi. Odadaki ışık yaklaşık 2 saat...