Yeni okulumda geçirdiğim ilk haftayı tamamlamak üzereydim sonunda. Gay olduğum için beni aşağıylayan çok insan olmuştu her zamanki gibi. Hatta geçen gün sinir krizi geçirmiş, odamı darmaduman edip göz yaşlarım koca bir göl oluşturana kadar ağlamıştım. İnsanlar kalpsizdi, onların beni anlamasını beklemiyordum.
"Hey! Yeni ibne sen misin?" Ela gözlerini bana doğrulttu. Artık canıma tak etmişti. "Evet, benim." dedim ve ekledim, "Benimle uğraşacaksan sıraya geçmen lazım. Şu bir kaç günde çok talibim oldu da." Daha sonra da yüzüme yapmacık bir gülümseme taktım. "Gerçi senin gibi piçlerle uğraşacak vaktim yok. O yüzden ben olsam giderdim." dediğimde yumğruğunu sıktı. "Ne dedin sen?" dedi tişörtümden beni çekerek. "Bıraksana beni!" diye bağırdığımda bırakmayınca yüzüne yumruğu bastım. Biraz aptalca bir hareketti. Benden kat ve kat güçlüydü çünkü. "Dövülmek istiyorsun galiba." dedi kısık bir sesle ve bana yaklaştı. Ani bir hareketle o da bana yumruk attı ama onun yumruğu çok daha sertti. Ben sendeleyip yere düşünce beni tişörtümden çekip tekrar ayağa kaldırdı ve tekrar yumruk attı. "Özür dile." dediğinde ağlayacak seviyeye gelmiştim. Gözümden bir kaç damla yaş düştü. "Sana özür dile dedim." dedi tehtitkar bir tonla. "Özür dilenmeyi hak etmiyorsun." dedim emin bir şekilde. Ve bir tane daha yumruk. Bütün okul koridorda bizi izliyordu. "Yapma artık. Yeter." dediğimde gözlerimin içine baktı. Tuttuğu tişörtümün yakasını serbest bıraktı ve, "Seninle daha işim bitmedi." dedi sırf benim duyabileceğim bir seste. Bir kaç kişi gülüşmeye başladı. Fısıldaşmalar oldu. Ne yapacağımı şaşırmış durumdaydım. Nefesimin darlaştığını hissediyordum. Gözümden bir kaç damla daha yaş düştü. Başım dönmeye başladı. Panik atak geçiriyordum. Kendimi sakinleştirmeye çalıştım ama durum sadece daha beter olmaya başladı. Koridordan çıktım ve sınıfıma yöneldim. Sırama kendimi zar zor attım. Gözlerimi kapattım. Yavaş yavaş nefesim eski haline dönüyordu. Kendimi uykunun kollarına bıraktım.
...