"Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapisteve yaşım kırkı geçmiş iken..."
Nazım Hikmet
Hilal
Hilal gözlerine akseden bir ışık ile aniden uyandı.Nefesi hapishanenin nemli havası yüzünden hırıltılanıyor ,bazen de uzun bir öksürük tutuyordu.Yırtıklar ve yaralar içinde olan bacakları sızlıyor,hareketini kısıtlıyordu.Belli ki bıçakla kesilen sağ bacağına enfeksiyon sirayet etmişti. Elleriyle acıyı geçirmek istercesine bacaklarını ovdu.Ağlamak istercesine yüzünü buruşturdu.Şimdi annesi olsaydı geçirirdi,sarardı bu yaraları.Belki de her şey geçti diyerek teselli ederdi onu.Ancak gitmişti...Onun vatan için gittiği yol,Hilal'in de hayali olmuştu artık.Keşke Hilal de şehadete yürüseydi de sevdiklerine kavuşabilseydi.Gözlerini parmaklıklı pencereden gelen ışığa yönlendirdi.Hava belli ki güneşliydi.İzmir her şeye rağmen aydınlık bir gün doğurmuş,etrafı mis gibi çam kokusuyla donatmıştı.Şimdi Leon ile Kordon boyunda birlikte olabilirdi.El ele denize bakarak yürüyebilir,birlikte kitap okumak için oturabilirlerdi.Belki Leon,Hilal'e pamuk şeker de alırdı?Küçüklükten beri en sevdiği şeydi pamuk şeker.Ancak en son Selanik'de babası ile birlikteyken yiyebilmişti.Keşke Selanik'de kalsaydık da babamı bulsaydık dedi içinden.Babası... Burada olsa kurtarırdı onu.Sarılır ve dindirirdi acılarını.Belki de gurur da duyardı onunla?Meyus bir gülümseme belirdi yüzünde.Kapı açıldı.Hilal ise bir çocuk edasıyla irkildi .Kendini geriye iterken nefesi hızlandı;tekrar işkence olmaması için, içinden dua ederken ,gelen asker;
''Şanslısın ki hapishane gelen Türk askerleri ile doldu.Senin için yerimiz yok!Çık şimdi éla!''
Hilal'i kolundan çekiştirerek hapishane koridorunda ilerletiyordu asker.Hilal bacağının sızısı ile sendeleyerek yürüyor,mutlu olmalı mı bilmiyordu.İşkence çeken insanları tek tek görür iken,artık bunun eskisi kadar garip gelmediğini farketti.Ne acı! Zulüme alışmıştı Hilal.Dışarı çıktığında aniden gözleri kısıldı.Gözleri kısık bir biçimde sendelerken gülüyordu.Haftalarca kaldığı hapishanenin karanlık,rutubetli havasından sonra aydınlık İzmir havası ona mucize gibi gelmişti.
Evine doğru hızla ilerlerken nefesi kesildi.Duvara tutunmak için bir eve yaklaşmaya çalışıyordu .Bir an dengesini kaybetti ve yere kapaklandı.Elleri titriyor,vücudu buz gibi kesiliyordu.Bu bed his yüzünden bacağının acısını unutan Hilal doğrulmaya bile çalışamıyordu.
Nefesini düzenlemeye çalışırken önüne parlak rugan ayakkabılı bir beyefendi geldi.Hilal'e elini uzattı.Hilal başını kaldırdı ve İzmir'in güneşi ile birlikte parlayan bir çift munis bakışlı mavi göz ile karşılaştı.Bu adamı daha önce görmüş olmalıydı.Bu bir çift gözü kesinlikle bir yerden hatırlıyordu.Hilal adamın elini tuttu ve doğruldu.Üstünü silkeledikten sonra adama göz gezdirdi.Orta yaşlı,uzun boylu,mavi gözlü ve beyazlamış açık kumral saçları ile Hilal'e dikkatle ve hüzünle bakıyordu.Göz göze geldiklerinde ikisi de irkildi .Hilal aceleyle hemen teşekkür etti.
''Ben... Ben size çok müteşekkirim.Kendimi tanıtayım,ben Hilal!''
Adam Hilal'e büyülenmiş gibi bakıyordu. eli havada kalan kızın elini sıktı ve kendini tanıttı
''Ben Sinan.Tanıştığımıza memnun oldum küçük hanım.Vaziyetinize dikkat edin olur mu?''
Adam kaçarcasına ilerlerken, Hilal şaşkınlıkla bakakaldı arkasından.Neden kaçmıştı Hilal'den?Derin bir nefes aldı,kendini topladı ve bir rüzgar edasıyla evine ilerlemeye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzlet
FanfictionHiLeon 2.sezon kurgusudur. Biz bir çift aşıktan öte yek bir ruhtuk. Aynı kardeşe kardeş,aynı babaya baba gibi bakabildik. Sinan benim babam gibi olduysa senin de oldu Flavia senin kardeşin gibi olduysa benim de oldu ''Ne acı değil mi Leon? Sırf kanı...