Hilal
Koşuyor altı yaşında bir oğlan, uçurtması geçiyor ağaçlardan, siz de böyle koşmuştunuz bir zaman. Çocuklara kıymayın efendiler. Nazım Hikmet Ran
Cevdet ne olduğunu anlamak istercesine Hilal'e döndü.Hilal de donup kalmıştı ama cevap vermeden odasına çıktı.Kapıyı kilitledi.Elindeki bohçayı yere bıraktı ve kendisi de kapının önüne yığıldı.Babası ona vurmuş,bununla kalmayıp yere düştüğü vakitte bile ona öfkeyle saldırmıştı.Bir düşman gibi... Cevdet kendi kendine sorular soruyor,cevabını bulamayınca da öfkenin içinde boğuluyordu.Evlatları neler yaşamış,neler görmüştü ama onun bunlardan haberi yoktu.O da sessizce odasına çıkmaya karar verdi.Odasına doğru ilerlerken Hilal'in ağladığını farketti.İçeri girip ona yüzlerce soru sormak istiyordu.Ancak yapmadı,yapamadı.Hilal hıçkırıklara boğuluyor,acısından yerlere vuruyordu.Ancak onun acısını hiçbir şey dindiremezdi.Titreyen elleri ile bohçayı açtı.Fazlaca ilaç ve bolca da sargı vardı.Bacağını açtı Hilal.Bir şeyler ile meşgul olmak acısını dindirebilirdi.En azından Hilal böyle umut ediyordu.Temizleyici olan ilaçlardan birini aldı,kapağını açıp bezlerden birine bastırdı.Yavaş yavaş bacağına bastırırken,yakıcı acısına aldırmıyordu bile.Öylece bacağına damlayan ilacı izledi.Kapısı çalıyordu.Gelen büyük ihtimalle ablasıydı.Kurumuş olan bezi yere bıraktı ve doğruldu.Bacağındaki yara en azından ferahlamış,hareketini kısıtlamayacak vaziyete gelmişti.Kapıyı açtığında karşısında duranın Cevdet olduğunu gördü.
''Girebilir miyim ?''
Hilal şaşkınlıkla başını çevirdi.
''Buyur gir.''
Hilal yerdeki ilaç ve sargıları toplarken Cevdet Hilal'in yatağına oturdu.
''Sinan ile nerede tanıştınız?''
Hilal'in mavileri hemen Cevdet'e döndü.Söylemeli miydi bilmiyordu.Sinan'ın görevini tehlikeye atamazdı.Üstünkörü bir cevap ile geçiştirdi''Bana yardımı dokunmuştu sağolsun.Orada tanıştık''
Cevdet verilen cevaptan tatmin olmasa da,vatan vazifesi münasebeti ile tanıştıkları aşikardı.
''Bacağındaki yara nasıl oldu Hilal? Enfeksiyon sirayet edecek kadar nasıl bed hale geldi?''
Elindeki ilaçları masasına bırakan Hilal olduğu yerde öylece kaldı ve titredi.Gözlerindeki mavi buğulanmış,ağlamamak için didinse de gözünden süzülen bir damla yaş onu ele vermişti.Kendini topladı Hilal.Kafasını kaldırdı ve dimdik durdu.Gözlerini Cevdet'in mavilerine dikti.
''Hapise girdim baba.Dayak yedim.Senin orduna direndim ve başardım.İstediklerini alamadılar benden.''
Cevdet bir anda gözleri ile Hilal'i süzmeye başladı.Endişeliydi ve sormaya en çok korktuğu soruyu sordu.
''Sana... Kızım sana dokundular mı?''
Hilal gözlerini yere dikti.O gün işkenceye götürdükleri kızın çığlıklarını hatırladı ama dişlerini sıktı,öfkesini bastırabilmek için.Küçücük bir kıza bile dokunmuşken,kendisinin serbest bırakılması mucizeydi.
''Bana ilk sorduğun sorunun bu olması ne acı! Her şeyden önce nasılsın demen daha makbul olurdu baba ama şu var ki öncesinde iyi olsam bile az önce aşağıda olanlardan sonra iyi olmam beklenmezdi.Evet hapise girdim,işkenceye uğradım fakat dokunamadılar vücuduma korkma.Şayet dokunmuş olsalardı bile hiçbir şey yapmazdın! Ben darağacına giderken yapmadığın gibi!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzlet
FanfictionHiLeon 2.sezon kurgusudur. Biz bir çift aşıktan öte yek bir ruhtuk. Aynı kardeşe kardeş,aynı babaya baba gibi bakabildik. Sinan benim babam gibi olduysa senin de oldu Flavia senin kardeşin gibi olduysa benim de oldu ''Ne acı değil mi Leon? Sırf kanı...