"Ediip?"
Merve gözlerini açar açmaz doğruldu. Boğazı kurumuş, saçları birbirine karışmış bir halde gözlerini kırpıştırırken, oturduğu yerde etrafına bakındı. Edip yoktu. Seslenmesine rağmen cevap da vermemişti. Gitti mi yoksa yukarıda mı, belki de duymamıştır diye düşünürken esneyerek gerindi. Ve saçlarını toparlayıp arkaya atarken yüzüne utangaç bir gülümseme yayıldı. Elini aşağı indirerek parmaklarını dudaklarına götürdü. Ve gözlerini kapatıp iç çekerken kendi kendine mırıldandı.
"Neler yaptırıyorsun bana..."
Dün gece aklına gelince bir süre için yaşananların etkisinden kurtulamasa bile sonrasında üzerindeki şalı kenara atarak yavaşça ayağa kalktı. Endişeli bir ifadeyle etrafa göz gezdirirdi, evde yalnız gibiydi. "Allah Allah hiç ses de yok... Gitti mi ne yaptı..." diye söylene söylene hızlı adımlarla mutfağa doğru yürümeye başladı. Tezgahın üzerinde duran sürahiden bir bardak su doldurduktan sonra, bahçe kapısına doğru ilerledi. Suyu içerken bir eli belinde kapıdan uzunca bir süre bahçeye göz gezdirdi. Hava bulutlu ve sakin görünüyordu, Edip de ortalıkta yoktu. Merve elindeki bardağı masaya bırakıp koridoru geçerek Edip'i bulmak üzere merdivenleri çıkmaya başladı. Basamakları birbiri ardına atlarken bir kez daha seslendi.
"Ediiiiip?"
Edip'in cevap vermeyişi iyiden iyiye sinirlerini bozuyorken, habersiz gitmiş olma ihtimalini düşündükçe daha bir deliye dönüyordu. Merdiveni tamamladıktan sonra koridorun ortasına gelerek bir eli belinde, bir elini duvara yaslamış halde etrafa baktı. Alt dudağını dişlerinin arasına alıp kemirmeye başladı. Evden çıt çıkmıyordu. İlerideki banyonun kapısı da açık olduğu için, Edip'in belki de bir yerde saklanıp yine oyun peşinde olduğunu düşünmeye başladı. Öfkeyle solurken gözlerini kısıp başını arkaya eğdi, ve sesini yükselterek ciddi bir tonda son bir defa seslendi.
"Edip dedim!!!"
Kısa bir an için kulak kabartıp bir şeyler duymayı ümit etse de, evdeki sessizlik varlığını sürdürdü. Edip gitmişti. Üstelik tek kelime etmeden, haber bile vermeden öylece çekip gitmişti. Duvara yasladığı elini öfkeyle birkaç defa duvara vurduktan sonra suratını buruşturarak hızlı adımlarla merdivene yöneldi ve acele içinde aşağı inerek tekrar salona geldi. Koltuğa bakınarak bir yandan yastıkları kaldırıp altlarını kontrol ediyor, telaş içinde telefonunu arıyordu. Ama telefonu koltukta yoktu. Bunun üzerine söylenerek kendini koltuğa bıraktı. Ellerini birleştirip gergin bir tavırla tırnaklarıyla oynamaya başladı.
Parmaklarını birbiri üzerinden kaydırarak sakinleşme çalışıyor, bulaşmış oje lekelerini temizlermiş gibi, tırnak uçlarını kenarlarına sürüp duruyordu. Düşünceler içinde ellerini izliyor, gerginliği artarken öfkesi yerini yavaştan hüzne bırakıyordu. Edip belki de sadece anlık bir hevesle hareket etmişti, ve sonra da bundan pişman olmuş, bu yüzden de kaçar gibi gitmişti. Ama bunu düşünmek bile böylesine canını yakmışken, sırf buna inanmamak için daha başka felaket senaryoları üretmeye başladı. Belki de başından beri hiçbir anlamı yoktu onun için, belki tek derdi onun kendisine nasıl yenildiğini görmekti, dalga geçmek istedi. İstediğini aldı ve gitti. Düşündükçe gözleri doldu, dudakları büzüldü. İyi olan hiçbir ihtimali düşünemiyor, Edip'in gidişine hiçbir açıklama getiremediği için de olumlu düşünemiyordu.
"Noluyor yaa?!"
Kafasını kaldırmasıyla donup kalması bir oldu. Gözleri önünde duran orta masaya takılmıştı. Hareketsiz bir halde bir süre baktıktan sonra ayağa kalkarak koşar adımlarla mutfağa gitti. Gözlerini şöyle bir etrafta gezdirdikten sonra düşünceli bir surat ifadesiyle tezgaha yaslandı. Bir eliyle ensesinden dökülen saçları kıvırıp bırakırken, öbür elini ağzına götürüp gerginlik içinde tırnaklarını yemeye başladı. Edip sanki hiç gelmemiş gibiydi. Dün gecenin bir vakti masanın üzerinde duran boş şarap şişesi, bardaklar, ve Merve'nin, Edip'e baka baka doldurduğu için masaya döktüğü şaraptan dahi eser yoktu. Üstelik perdeler de açık, ve dün gece sanki hiç yaşanmamış gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Edip&Merve | EdMer🔥
Fanfiction"İşte aşk, içinde pek çok hoyrat dalgayı tezatlar halinde çarpıştıran, büyük bir okyanus gibidir. Aşkın, çok latif gibi duran o şeffaf örtüsünün altında, aslında vahşi bir yüzü daha vardır. Karmakarışık... Aşkı için her şeyi feda ve heba eden, onuru...