-4-

71 14 14
                                    

Nereye ait olduğundan emin olmadığım sokaklardan birinde, iflah olmaz saçlarımı kalın bir tokayla toplamış, babamın hediyesi olan - gerçekten onun bir kaleme sahip olduğunu düşünmek bile kaleme sahip olmama rağmen ütopik geliyor ama, eh, sonuçta o kalem şu an bende - kalemi kulağımın arkasına sıkıştırmış, isim yazılı kağıdı elimde sımsıkı tutmuş, rüzgar vardı, kaldırımda yürüyordum. "Damian ve Jon katılmak zorunda. Başka kimi ekleyebilirim ki, ufak grubumuza?" ceketimin önünü kapatıp düşünmeye devam ettim. Eski Adalet Takımı'ndan neredeyse - doğruyu söylemek gerekirse, sadece Batman'i tanıyordum - kimseyi tanımıyordum, bildiğim birkaç kişi vardı ve onların da çocukları yoktu, bildiğim kadarıyla. Resmen kendisini kurtaracak kimseyi barındırmıyordu, şu koca, yaşlı ve şişko dünya.

Gazetelerden toparladığım süper kahramanlarla düşünmeye devam ettim. Zatanna'yı, Doktor Fate'i ve birkaç kişiyi daha eleyeli çok olmuştu.

Black Canary ismini gördüğümde, onun bir oğlu olduğunu hatırladım, bunu da haberlerde görmüştüm. Connor Lance-Queen. İşe yarayabilirdi, hatta belki iki görevi birden üstlenerek daha çok işe yarayabilirdi. Onu da ufak listeme ekledim.

×××

"Sıradaki adresimiz," cebimdeki gazete küpürlerini çıkardı kız, rüzgardan dolayı önüne gelen saçlarını düzene sokma çabasına girmeden. "Star-"

"Connor'u da mı alıyoruz aramıza?" gözleri parladı Jon'un. Rose kafasını salladı. "Yaşasın!" el çırptı çocuksu bir neşeyle.

Göz devirdi Damian. Jon bunu görmüş ve neşesi dağılmıştı. "Ne var?" dedi sinirli bir sesle.

"Hiçbir şey." dedi Damian umursamadığını yeterince belli etmiyormuş gibi bir de arkasını dönerek. Bu, Jon'u - Damian'ın da istediği gibi - daha da sinirlendirmişti. "Ne o, hoşuna gitmedi mi?"

Alayla gülerek arkasını döndü Damian. "Neymiş o hoşuma gitmeyen?"

Sakinliğini korumaya devam etti Jonathan. "Bilmem, acizce ve alçakça, duygularını saklama çabasına girdin yine." alayla güldü. "Korkma, senden çok sevmiyorum onu, kıskanma." sinirle ve alayla kafasını çevirdi.

Damian içten içe oğlanın son dediğinden mutlu olsa da dışından, "İşimize dönelim." dedi sert bir sesle.

Jonathan ona döndü. "İşine çok düşkünsün bakıyorum, öyle ha?" gülüyordu ama yumruklarını sıkıyordu. Rose, aha, dedi. Kavga geliyor.

Sırıttı Damian. "Öyleyim, ne o, hoşuna gitmedi mi?" ellerini beline yerleştirmiş, meydan okuyan bir ifadeyle karşısındakine bakıyordu. Elini alnına vurdu Rose.

Nefes verdi. "Keşke bu isteğini ve ilgini Gotham alt üst olurken de kullansaydın." şimdi o da sırıtıyordu çünkü Damian'ın suratı asılmıştı.

Gözlerini kıstı. "Senden büyük işlere karışma." meydan okuyan ifadesi kaybolmuş, sinirlendiğini belli eden sert ve koyu bakışları geri gelmişti.

Rose, "Hey, hey, hey." dedi ve parmaklarını şıklattı ikisinin de yüzünün önünde. "İkiniz de kapayın çenenizi." eskimiş defterini çıkarıp arabanın üzerine koydu. Sinirle bir nefes verdi, bu işe giriştiği için pişman olmuyor değildi. "Size planı ilk ve son kez anlatıyorum. Bir kez daha tartışmaya girerseniz, bırakır giderim ve ebeveynlerinizin kemikleri sızlamaya, ruhları lanet okumaya devam eder. Yeterince açık oldu mu?" sert bakışlarla baktı ikiliye. İkisi de hiçbir şey söylememişlerdi. "Güzel." dedi. "Connor'dan sonra Lian'ı da çağıracağız. Hatta kolaylık olsun diye biz ikimiz," Damian'a bakıyordu. "Lian'ı çağırabiliriz, Jon da Connor'u çağırır. Takımı toparladıktan sonra, eski Adalet Salonu'nun binasına gideceği-" ondan daha yüksek bir ses, kızı bastırdı.

"Sen eskide kaldın sanırım, onlar orayı bırakalı çok oldu. İzleme Kulesi'ndelerdi son zamanlarda." dedi Damian her zamanki bilmiş tavırlarıyla.

Kafasını salladı Rose. "Tamam, güzel, orayı düzenlememize de gerek yok herhalde. Bana uyar." üç genç sessizliğe gömüldüler.

Sonra arkalarından bir ses geldi. "Planlarınız arasında olmamak, beni bir miktar kırdı, kahraman dostlarım."

Durdurulamaz ∆ Yeni Nesil KahramanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin