Daesung'ın aramızdan ayrılmasının üzerinden tam 2 hafta geçmişti. Herkes yavaş yavaş kendi hayatına dönmüştü. Savcılık davayı fazla kurcaladığımızı düşünmüş olacak ki soruşturma yetkilerini başka bir ekibe devretmişti. Yukarıdan birilerini kızdırdığımız çok emindim. Daesung'ın katilini bu denli özenle koruyan birileri vardı aramızda.
Anında göze çarpan parlak gökdelenin etrafındaki kalabalığı gördüğümde geldiğimi anlamıştım. Her olay yeri ziyareti öncesinde yaptığım gibi cebimden paketimi çıkarıp bir dal yaktım. Bir ceset daha görmeden önce geçirdiğim son huzurlu dakikalardı. Sonrasında yine katil avına çıkıp ayı tuzakları peşinde koşturacaktım. Böyle büyük binalar en azından sıcak yaz mevsiminde yararlı oluyordu. Gölgesi sağolsun 1 km düz yürüsem hala güneş bana çarpmayacak gibiydi.
Aniden gelen çarpışma gürültüsünün refleksiyle elimi silahıma attım. Silah gerektirecek bir şey yoktu aslında ama her an tedbirli olmakta fayda vardır, Daesung'ın ağzına sakız olan sözlerden biri. Bu kadar dikkatli ve titiz birinin böyle kolay ölmesi hiç adil değil. Basit bir frenleme hatası yüzünden çok pahalı duran kırmızı araba hurdaya dönmüştü. Tabii tek hurdaya dönen o değildi, çarptığı araba tanınamayacak hale gelmişti. En nihayetinde bir polis olarak kaza mahalline yaklaştım. Çarptığı araba sanki biraz.. Sanki bir yerlerden tanıdık geliyordu, benim arabamla neredeyse ayn..
Arabam..
Taksitinin bitmesine 8 ay kalan arabam..
Boong Boong'um..
Sinirden gözlerim seyremeye başladığında biricik kızımı mahveden kırmızı arabanın sahibine yaklaştım. Olay sadece maddiyat değildi, ilk arabam olduğu için Boong Boong'un yeri bende ayrıydı. Bir süre de arabasız kalacağım belliydi.
"Yarış pistiyle karıştırdıysanız diye söylüyorum, burası yaya geçidine 50 m mesafede. Bu dikkatsizlikle birinin ölümüne neden olabilirdiniz."
Bembeyaz saçlarıyla rahmetli dedeme benzese de yüzü benimle yaşıt duran adam nihayet arabasından inip yanıma geldi.
"Ancak hiç kimseye zarar vermedim değil mi? Neden olduğum maddi zararı aracın sahibiyle konuşup halledebilirim. Hızlı araç kullanmak için makul sebeplerim vardı. Anlamış olacağınız üzere çok önemli bir işim olduğundan şimdilik gitmem gerek. İyi günler dilerim, umarım ileride sizi alakadar etmeyen işlere bulaşmazsınız."
Konuşma boyunca gülen yüzünü asarak otele benzeyen yüksek binanın girişine yöneldi. Gerçekten bu kez sinirlerime hakim olup kimsenin kalbini kırmamaya çalışacaktım. Kendimi kontrol etmek zaten zorken bir de başıma bela çıkmıştı. Bir siville daha kavgaya tutuşacak olursam rozetimin alınmasıyla tehdit edildiğimden insanlığımı biraz daha sürdürmeye karar verdim. Bileğinden tutup uzaklaşmasını engellediğim adamı çekip az önce durduğu gibi durmasını sağladım. Bakışlarımdan çıkan alevleri o da hissetmiş olacak ki az önceki ukalalığından pek eser yoktu.
"Trafik kazası tam da bir polis memurunun dahil olmak isteyeceği bir olayken sen kafamı işini içine sokmamamı istiyorsun, öyle mi?"
Kimliğimi gösterip histerik bir kahkaha attım. Bakışlarımı, mahvolan arabama çevirdiğimde kahkaham geçmişti ve ciddileşmiştim.
"Konuşup zararı halletmen gereken araç sahibi kişi de ne yazık ki bu polis memuru, yazık oldu değil mi?"
Bakışları birden şaşkınlaşan beyaz kafa birkaç saniye bana bakıp durdu, bir şey söylemek için kıvranıyor gibiydi, aynı zamanda bir şey söylemeye niyeti de yok gibiydi.
"Yoksa, Kwon Ji Yong sunbaenim?"
"Sunbae?"
"Merhaba, böyle tanışmak istemezdim ama ben yeni ortağın Dong Young Bae."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
associate //gdyb
Fanfiction"Bağcıklarını sıkı bağla Ji Yong, her şeye hazırlıklı olmak zorundayız. Bir katili yakalarken düşersen çok pişman olursun." Her zamanki ciddi ifadesiyle öğütler veren dede kılıklı Daesung'a mızmızlanmaya devam ettim. Bağcıklarımı bağlaması için aya...