"Bu kelepçeler bileklerimden çözüldüğü an nerene sokacağımı biliyor musun Young Bae?"
"Sunbae, ne kadar yüce gönüllü ve nazik biri olduğunu daha önce söylemiş miydim? Her şeyi sineye çekip ortağının yaşamasına izin verecek bir kalbin olduğunu düşünüyorum."
"Sunbae deyip yağ çekerek bu işten öyle kolay kurtulamazsın. Bu dünyada iki elim yakanda olacak."
Sırtımı geriye yaslayıp gözlerimi kapattım. Son yaşananlar yetmezmiş gibi bir de nezarethaneye düşmüştük. En azından son birkaç günün uykusuzluğunu atmak için bir fırsat elde ettiğimi düşünürken karnımda hissettiğim dirsekle gözlerimi açmak zorunda kaldım.
"Şimdi uyumanın zamanı değil Ji Yong. Adamı getiriyorlar."
Ben gözlerimi ovuşturup doğrulmaya çalışırken aniden ellerini ellerimde hissettim. Böyle olması tamamen benim aptallığımdı. Suratım istemsizce dünyanın en huysuz adamına dönüşmüştü.
"Benim sevdiğim insan nasıl olur da bu kadar huysuz görünebilir?"
Gereğinden daha sesli konuşan dudaklarını bana yaklaştırıp küçük bir öpücük kondurdu. Bunu öpücük olarak adlandırmak istemediğimden, cilt teması diyeceğim.
"Bu belki daha huzurlu ve korkusuz olmana yardım eder."
Kesinlikle göreve Hanbin ve Jiwon'u göndermeliydim. En azından kimyaları vardı. Bu benim hatam.
*24 saat önce*
Alevler gittikçe yayılmaya devam ediyordu. Sakinleşip bir şeyler düşünmeye çalıştım. Tahmin ettiğim gibi kapı dışarıdan kitlenmişti. Benim boyumdan daha yüksekte olan camlar tek çıkışımız gibi duruyordu. Açabilmek için yanımdaki gangster kılıklı herifin omzuna çıksam da bir işe yaramadı, çok sıkışmıştı ve açılmayacak gibi duruyordu. Aşağı inip elektrik kablolarını kapatan demir dolabın kapağını kırmaya çalıştım. Yerinden 1 cm olsun kıpırdatamamıştım.
Elinde yangın söndürme tüpüyle yanıma gelip kahkaha atan beyefendiye bakışlarımı diktim.
"Madem onun orada olduğunu biliyordun, neden oyalanmama izin verdin?"
"Ne yapacağını merak etmiştim. Aslında biraz güçlü olsan yaptığın işe yarardı."
Yangın söndürme tüpünü tüm gücüyle ince cama fırlattığında kırılması çok da şaşırtıcı değildi. Ayağımı duvardan sarkan inşaat demirlerine yerleştirip cama tırmandım. Hırkamı cam kırıklarının üzerine bırakıp aşağı atladım. 15 saniye sonra da Young Bae peşimden gelmişti. Hızlı adımlarla ekip arabasının yanına girdik. Şoför koltuğuna geçtiğimde derin bir nefes verdim. Şimdi tek yapmamız gereken Jiwon'u da alıp emniyette ayakkabı hakkında düşünmekti.
Mükemmel bir dakiklikle, 5 dakika sonra işini bitiren Jiwon mavi temizlik kıyafetleriyle arabaya bindi. Yüzümüz duman yüzünden simsiyahtı ancak Jiwon'un endişeli bakışları öncesinde pek fark etmemiştik.
"Elimizde ayakkabı da olduğuna göre Bay Lee'nin ofisinden çalınan belgelerin ne olduğunu bulmamız gerek. Belki adamın evinde bir şeyler bulabiliriz. Hem ayakkabıdan çıkacak dna örnekleri de çok yardım edecek."
"Doğru, ayakkabı.. Ayakkabıyı yanına aldın değil mi?"
Ne demek 'ayakkabıyı yanına aldın değil mi' ? Young Bae almamış mıydı ayakkabıyı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
associate //gdyb
Fanfiction"Bağcıklarını sıkı bağla Ji Yong, her şeye hazırlıklı olmak zorundayız. Bir katili yakalarken düşersen çok pişman olursun." Her zamanki ciddi ifadesiyle öğütler veren dede kılıklı Daesung'a mızmızlanmaya devam ettim. Bağcıklarımı bağlaması için aya...