Evin bekçisi koşarak içeri girdi.."Efendim Martin ve adamları fabrikamızda çalışan elliye yakın kızı satmak için kaçırıp sınırı geçirmeyi planlıyormuş Stavie'nin yeğeni de aralarındaymış"
"Sen neler söylüyorsun Gabriel ne diye duruyorsun adamları seferber et birşeyler yapın." diye bağırıyordu hayır bağırmıyordu sinirden kükrüyordu.
"Efendim adamlarımızı anında oraya yönlendirdik ama efendim ş-şey kaybımız çok fazla böyle olmuyor efendim."
dedikten sonra sadece ayaklarına bakıyordu Bay Andrew çok sinirlenmisti sinirden titriyordu sinirle "Bana Anghel'i bağla hemennnnnn.." diye bağırdı.
Anghel Andrew'in eski bir dostuydu ve güvenlik şirketi vardı.Anghel telefonu neşeyle açtı dostunu ne kadar ozlediginden bahsediyordu ama Andrew çok sinirliydi hemen "BANA ELİNDEKİ TUM KORUMALARI GONDER." diye bagirdı.Anghel olayı fazla kurcalamadan "Bak dostum sana tüm korumalarını göndermek yerine hepsini katlayıp cebine koyabilecek bir adam gönderiyorum emin ol pişman olmayacaksın.""tamam o zaman SAİLXX adlı gemiye gitsin sınırda beklesin." dedi ve kapattı.
Anghel in anlatımından;
"Andrew neden sinirlenmişti bu kadar. Önemli bir konu olmalıydı.Jackson Jackson ı aramalıyım." hemen telefonu elime aldım ve Jackson u aradım her zaman ki sadıkane haliyle açtı telefonu; "Buyrun efendim sizi dinliyorum." dedi. Böylesi çok hoşuma gidiyordu onun gibi sadık bir insan daha yoktu sanırım."oğlum sana bir emir veriyorum bugün sınırı geçecek olan SAİLXX adlı bir gemi var o gemide satılmak üzere kaçırılmış elliye yakın kız var kurtar onları Andrew in emri,sana güveniyorum oğlum." deyince sadece dinledi emredersiniz efendim dedi ve kapattı.Ona gerçekten güveniyorum çok sadık ayrıca kendini Andrew'e karsı borçlu hissediyor annesi Jackson'a hamileyken rahatsızmis ve babası Andrew'e korumalık yapıyormuş eğer Andrew olmasaymis Jackson ve annesi ölürmüs.Bunları düşünürken Andrew'e haber vermek aklima geldi.Söyleyince suphelensede rahatlamis gibiydi.
Jackson un ağzındanBulunduğum yer sınıra çok yakındı onları sınırda yakalayacaktım beklemeye başladım.Gelecekleri hakkında kesin bilgim olduğundan hiç tereddütle düşmedim limana yaklaşan gemiyi görünce beklemeden içine atladım. Onlarda limanin bosalmasi ve rahat bir şekilde gemiyi boşaltmak için geceyi bekliyorlardı.Gemiye girince ilk önce saatini çıkardım o bana hayatta örnek aldığim tek kişinin babamın hediyesiydi. Saatimi cebime koyarken karşıdan bir adamın bana hiddetle geldiğini gördüm. Üzerine atılmamla etkisiz hale getirip tek hamleyle kolunu kırdım ve sonra bir adam daha ve bir tane daha hiçbirinden korkmuyordum.Çünkü babam bana hep "Birilerinden korkarsan asla ilerleyemezsin çünkü korku insanı acizlestirir ve yolundan alıkoyar." derdi.Adamlar geldikçe saldırıyordum. Etrafta sadece bağrış cağrış sesi vardı. Gözlerimi açtiğımda bana cesurca(!)yaklaşan çör çöp sürüsünü yerde acıdan inlerlerken buldum ve birine kızların yerini sordum.İleride bir yük kasasını gösterdiğinde sinirle oraya ilerledim.Kapıyı açınca kızlar koşup kaçmaya başladılar.Neyse ki gemi limandaydı kızlara gitmelerini söyledikten sonra geminin merkezine ilerledim.Tam etrafa bakacakken biri boynumu sıkmaya başladı ve konuştu. "Sana bir iyilik yapacağım,seni serbest bırakacagim,sen de o kızları bana geri getireceksin." dedi alayla gülüp kolumu ters taraftan boynuna dolayıp boynunu kırdım.Can çekişirken eğilip kulağina fısıldadım."BANA BİR İYİLİK YAP BANA ASLA İYİLİK YAPMA"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKIN KORUMA
Non-Fictionbu benim ikinci kitabım ve ilk defa konusu olan birseyler yazacağim ayrica kitabımın konusunu BODYGUARD filminden ilham alarak seçtim bazı kısımlar aynı filmde ki gibi olacak umarım beğenirsiniz :) kahamanları hiç kimse ile bağdaştırmadım siz istedi...