İlk günüm gerçekten berbat geçiyordu. Skylynn tatlı olabilir fakat sanki o benim dadımmış gibi davranıyordu. Taa ki yatağa kadar.
''Nereye gidiyorsun?''
''Yalnız uyuyamıyor musun?''
''Ben uyuyana kadar Nash başımda bekler.''
''Pekala onu çağırayım o zaman?''
'Lütfen.''
Tam kapıdan çıkacakken ''O masal anlatmakta berbattır, geri gelip benim için bir masal anlatır mısın?''
''Tabi ki hayatım.''
Aşağı inip Nash'i çağırırken ne anlatacağımı düşünüyordum çünkü küçüklüğümden beri masalları saçma bulurdum ve herkesin bildiği klasik masallar hakkında bile en ufak bir fikrim yoktu. Sadece kabaca anafikirlerini biliyordum ve sanırım bu yeterdi. Odaya çıkana kadar Kırmızı Başlıklı Kız'da karar kıldım. Aptal anne küçücük kızını ormana tek gönderiyordu ve annesi kadar aptal kız kurtla nenesini ayırt edemeyecek kadar aptaldı.
''İşte geldik.'' dedim.
Nash'i görünce suratında kocaman bir gülümseme oluştu ve başındaki koltuğa oturdum, Nash de kendi için bir sandalye kaptı. Başkanlık konuşması yapacak gibi bir havaya büründüm nedensizce ve boğazımı sesli bir şekilde temizledim.
''Bir zamanlar, sürekli kırmızı bir başlık takan bir kız yaşarmış.'' O an neden başlık taktığını düşündüm, mantıklı bir açıklaması vardır heralde. ''Çünkü saçkıran hastalığı varmış ve başkalarına bulaşmasını engellemeye çalışacak kadar kibar bir kızmış.''
Umarım çok saçma bir şey söylemiyorumdur.
''Annesi ölüm döşeğindeki nenesi için bir sepet yiyecek hazırlamış.''
''Sepette neler varmış?'' diye kocaman açtı gözlerini, kapatman gerekiyor onları.
''Birbirinden lezzetli çörekler, kekler varmış.'' diye atladı Nash.
''Saçmala kadın ölüm döşeğinde hangi düşüncesiz muhtemelen kolestrolü olan yaşlı bir kadına öyle yiyecekler gönderir ki?''
İkisi de bana manasızca bakıyorlardı.
''Pekala sen nasıl biliyorsan.'' dedi ve bacaklarını sandalyede kendine doğru toparladı. Emin bir şekilde Skylynn'e dönüp sorusunu cevapladım;
''Muhtemelen brokoli haşlaması falandır. Ve son anlarını mutlu yaşasın diye koca bir şişe İrlanda Viskisi koymuş olabilir.''
Skylynn bir Nash'e bir bana bakıyordu.
''Kız sepeti almış ve yola koyulmuş. Etrafta bir sürü yılan, börtü böcek olduğu için hızlı adımlarla ilerliyormuş. O esnada karşısına kurt fırlamış. Kız ilk başta korkmuş tabiki, Kurt 'Sepetinde ne var cici kız?'' diye sormuş. 'Seni ilgilendirmez gerizekalı' diye terslemiş kurdu, çünkü erkek bir kurtmuş ve hiç bir canlının erkeğine yüz vermeye gelmez, Kırmızı Başlıklı Kız da bunun farkında olan zeki bir genç kızmış. Kurt ısrar etmiş, hatta kızı kandırmaya çalışmış, fakat Kırmızı Başlıklı Kız bunu leyhine çevirmeyi başarmış. 'İstersen şurada oturup sepettekilerle piknik yapalım.' diye bir teklifte bulunmuş kurda. Kurt hemen atılmış 'Harika olur.' Kırmızı başlıklı kız akıllı bir kız olarak annesinin koyduğu İrlanda Viskisini üst üste içirip kurdu sarhoş etmiş. Kurt kısa süre sonra sızmış. Tüm bu olan biteni, oradan geçmekte olan bir oduncu görmüş.''
''Ee, şey aslında oduncu nenesinin evinde ortaya çıkıyor.''
Baştan sona hikayeyi salladım ve Nash sadece oduncuya mı takıldı? Yavaşça dönüp 'Patron benim' bakışı attıktan sonra tekrar Skylynn'a döndüm. Uykulu olması gerekirken daha çok beyni bulanmışa benziyordu.