ÖĞRENECEĞİZ!

155 10 2
                                    

Artık ben uyandığıma göre onu da uyandırabilirdim. Zaten o çok sıkı çalışan bir idol. İşini gerçekten çok seviyor. Onun zamanını almak istemiyorum. Tam kalkacağım anda bir şey farkettim. Kolyemi evde unutmuşum. Aslında şuan bunun pek önemi yok. Zaten birazdan eve gideceğim.
   Ve yine bir şey farkettim. Kolyemi Tae almış. Hemen Tae'nin boynundan kolyeyi çıkarıp çantama attım. Ve Tae'yi uyandırdım. Aslında uyandırmak istemiyordum. Çünkü birinin beni uyandırmasından nefret ederim. Belki oda hoşlanmıyordur bu durumdan. Ama uyandırmam gerekiyor. Çünkü ben eve gidecektim. Onu burda uyurken bırakacak halim yoktu. Ayrıca Tae uyurken çok çirkin gözüküyordu (çarpıldı). Hemen Tae'nin koluna dokunmaya başladım.
  
   - Tae, hadi uyan artık. Hadi,hadi,hadi. Bak ben gidiyorum
   - Yağ bırız bıklı nı vır yını bındı?
   - Doğru düzgün konuş,ne dediğin anlaşılmıyor.
   - Off! Diyom ki bekle,bekle. Salak şey.
  Bana bunu demesiyle anında koluna bir yumruk attım. Hak etmişti. Çünkü bilerek yapıyordu. O kadar güçlü vurmuşum ki Tae sandalye ile beraber yere düştü. Sandalye tahta olduğundan yer ile buluştuğu an çok büyük bir ses çıktı. Hemşireler bana bir şey olduğunu sanıp koşarak odama geldi.
   
     - Efendim,iyi misiniz?
     -Neden sordunuz ki?
     -Ses geldi,bir şey oldu zannettik.

  Hemşireler içeriye girene kadar Tae kendisinide, sandalyeyi de kaldırmıştı.

    -Ses bizden gelmedi,şimdi çıkabilirsiniz.
  Hemşireler çıktıktan sonra Tae'ye döndüm. O şuan bana bakıp sırıtıyordu.
     - Hadi yine kurtardım seni,bak beni o halde yerde can çekişirken görselerdi seni hapse atarlardı.
     - Ya sus hep senin yüzünden!
     - Benim mi? Kolumu çürüttün.
     -Olabilir, bu arada aklıma gelmişken söyleyeyim bir daha "benim" eşyalarımı benden izinsiz alma.
     -Jenjen!
     -Evet
     -Şuan üstünde "benim" kıyafetlerim var. Bilmem farkında mısın? Asıl sen benim eşyalarımı alıyorsun.

     Hemen gözlerimi Tae'nin suratından üstümdekilere çevirdim. Üstümdekiler benim kıyafetlerim değildi. Soru sorar gözlerle ona baktım.
      -Merak etme hemşireler giydirdi.
     Rahatladım. Artık çıkmam gerekiyordu. Tae'ye dönüp ;
       - Artık senin gitmen lazım. Benim yüzümden pratikleri aksatmanı istemem
       -Pekala, ama öncelikle seni eve bırakacağım.
       -Buna gerek yok. Beni onun yerine buluştuğumuz yere bırak çünkü arabam orda kaldı. Zaten eve gitmeyeceğim.
       -Peki, gel o zaman.

      Hemen ön koltuğa geçip kemerimi bağladım. Tae ile buluştuğumuz yer çok uzak  ve birazda ıssız bir yer olduğu için oralarda hastane yoktu. O yüzden Tae beni hastaneye getirirken baya bir yol almışızdır diye düşünüyorum. Ve aynı yolu şimdi aynı yere geri dönmek için gidiyorduk.
     Yaklaşık 40 dakikadır yoldaydık. Bu kadar yol geldiğimiz hiç aklıma gelmezdi. Dayanamayıp Tae'ye döndüm.
       
   -Tae buluştuğumuz yere döndüğünden emin misin?
   - Evet eminim. Neden sordun ki?
   - Hiç, öylesine.
   - Peki sen emin misin öylesine sorduğuna?

    Çocuk resmen aklımı okuyordu. Gerçekten de öylesine sormadım. Bir yerlere gideriz falan diye düşünmüştüm.

     -Jenjen, daldın. Bir soru sordum. Eğer gitmek istemiyorsan bir yerlere gidebiliriz.

     Evet, o gerçekten zihin okuma gücüne sahip.
      
      - Bilmiyorum, seni meşgul etmek en son isteyeceğim şey. O yüzden beni arabamın yanına bırakman en iyisi.
      - Sen bilirsin. Seni zorlamak istemiyorum JenJen.

Tae'nin Ağzından:
  Benimle zaman geçirmek istediğini anladım ve ona aşkımı itiraf ettiğim günden beri de aramızda bir soğukluk var. Eskisi kadar samimi değiliz. Böyle olmasını istemezdim çünkü şu zamana kadar bana en iyi arkadaşlık yapan kişi Jennie. Annem ve babam beni küçükken bir teyzeye vermişti. O bakıyordu bana daha doğrusu bakamıyordu benle ilgilenmiyor. Doğru düzgün yemek yapamıyordu. Jennie ise her gün arka kapıdan bahçemize girer ve odamın camına taş atardı bende inerdim. Jennie her gün evden gizlice yemek alıp tabaklara doldurarak bana getirdi. Bende hepsini yerdim. Gerçekten Jennie'den büyük olmama rağmen sanki o beni büyütmüştü. Bu yüzden Jennie'yi çok seviyordum ve onunla aramin açılmasını istemiyorum. Zaten Jennie beni sevmiyormuş. İtiraf etmem bir işe yaramadı aksine aramızı bozdu.
     Yolumu değiştirip güzel bir cafeye gittim. Jennie yol boyunca hiç soru sormadı. Fakat bir anda anlamış olacak ki bana dönüp

       -İkinci kez soruyorum, aynı yere gittigimizden emin misin?diye sordu. Anlaması gayet normaldi.
       -Hayır,emin değilim çünkü oraya gitmiyoruz. Seni bir yere götüreceğim,biraz bekle.
       -Bekleyemem, tuvalete gitmem lazım(napim çok resmi gidiyordu bu konuşma sjsjsj)

     Birden yüzümde bir gülümseme oluştu. Kendimi kahkaha atmamak için çok zor tuttum. Bir benzinlikte durduktan sonra Jennie'yi beklemeye başladım.

Jennie'nin Ağzından:
    
    Lavaboya girmek için ilerlerken birinin beni takip ettiğini hissettim. Fakat arkamı dönüp bakmadım. Direk kendimi lavabolardan birine attım. Fakat beni takip eden her kimse oda benimle birlikte lavaboya girmişti. Aslında bu o kadar da korkulacak bir şey değil. Sanırım biraz abarttim. Lavabodan çıkıp ellerimi yıkamak için sabunun konulduğu yerde ellerimi sensöre yaklaştırarak ellerimi doldurmasına izin verdim. (Ne uzun bir cümle oldu oeqpwusfjd)
      O sırada beni takip ettiğini düşündüğüm kişi bana doğru yaklaştıkça geri çekilmeye başladım. Yüzü gözükmüyordu. Tae'yi aradım. Ama gizli bir şekilde. Telefonu cebime koyduktan sonra bekledim. Gitgide bana yaklaşıyordu. Artık aramızda 30cm kadar vardı. Onu ittim. İtince yüzünü açmaya çalıştım. Yine oydu. Bana ikinci kez zarar vermeye çalışıyordu bu insan dışı varlık. Sesimin çıktığı kadar bağırdım. Canımı çok fazla acıtıyordu.  Tam o sırada Tae çığlık attığımı duymuş olacak ki hemen lavaboya koşmuştu. İsmimi sayıklayarak koştuğunu duyabiliyordum. O yüzden hemen belalı varlığın yüzünü görmeye çalışırken düştüğüm yerden kalktım. Tae'ye ne diyecektim ben?

Tae'nin Ağzından:
    İçeriye girdiğimde Jennie yerden kalkıyordu. Hemen yanına gittim. Biraz da tedirgindim. Jennie bayıldığında hastanede beni sürekli izleyen şu insan dışı varlık yine oradaydı. Beni takip mi ediyor diye düşünsem de bu çok saçma olurdu. Çünkü beni takip eden bir varlığın Jennie ile ne işi olabilirdi ki? Ne zaman o yanımıza gelse Jennie'ye bir şeyler oluyordu. Buna anlam veremiyorum.
      Jennie iyi ki beni aramıştı. Yoksa fark etmeyecektim. Zaten burası terk edilmiş bir benzinlikti. Fakat tuvaletlerin olduğu yerde ışıklar vardı. Kadın tuvaleti olsa bile burada tek biz olduğumuz için içeriye rahatça girdim. Jennie'nin dirseği ile omzu arasından tutup onu yavaşca ayağa kaldırdım. Jennie biraz rahatladıktan sonra ona ne olduğunu soracaktım. İlk seferinde sormadım çünkü ilk seferinde bayılmıştı ve üstüne gitmek istemedim.
       Bu sefer bilmeye hakkım var. Benim yanımda ona zarar gelince kendimi suçluyorum. Beni takip eden o varlık beni rahatsız ettiği yetmiyormuş gibi birde Jennie'ye zarar veriyordu. Jennie'yi hala seviyordum. Fakat onun beni sevmediğini bildiğim için ona arkadaş gibi davranıyordum. Bu gerçekten çok zordu. Zaten bu benim kendimi suçlamam için en büyük neden; onu seviyordum ve ona büyük ihtimalle benim yüzümden zarar geliyordu.

Karar verdim yarın büyük bir gün olacaktı. O insan dışı varlığın neden Jennie'ye zarar verdiğini öğrenmeye çalışacaktım.

Jennie'nin Ağzından:
      Artık gerçekten bu durum canımı sıkıyordu. Nedensiz bir şekilde bana zarar verip duruyordu. Gerçekten bunun nedenini bilmek istiyordum.

Umarım beğenmişsinizdir.

Bir sonraki bölüm biraz olaylı olacak.

Bu bölümü yazmak için sabah 8'den beri uğraşıyordum. Aklıma doğru düzgün hiç bir şey gelmemişti.😂😂

Belki yb yarın gelmez çünkü baya olaylı bir bölüm olacağından kafamda biraz kurgulamam gerekiyor.

Bb.

LOST STARS/TAENNİEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin