AU: Draco Malfoy kaybettiği bir iddia sonucu Hermione Granger'a piyano dersi vermek zorundadır.
-
"Bunu kesinlikle yapmayacağım." dedi Draco kafasını iki yana sallayarak. Masanın üzerinde adını yeni öğrendiği, Hermione Granger, kızın fotoğrafı duruyordu. Kız, kameraya gülerek bakmıştı. Saçları fazla kabarık ve kıvırcık görünüyorlardı. Uzun zamandır bir insandan bile bu kadar yüksek olumlu enerji aldığını hatırlamıyordu ki kızın fotoğrafından bile içine dolan sevinç kendisini şaşrıtacak kadar yoğundu. Resmen gözleri parlıyordu.
"İddiayı kaybettin." dedi Blaise gözlerini devirerek. "O yüzden seçeneğin yok."
Draco tekrar söylenmeye hazırlanmışken Blaise kaşlarını çatıp işaret parmağını havada sallayarak cık cıkladı. Hemen ardından konuşmaya devam etti. "Kendisiyle aynı lisede okumuştuk. Karşı villada oturuyorlar. Oxford'da hukuk kazandı, geçen sene de Yale'den iyi bir burs ve staj teklifi gelince geri çevirmeyip New York'a gitti. Amerika'da, İngiliz hukuku okuyacak, muazzam değil mi?"
"Kızı övmen bitti mi?"
Blaise, Draco'nun inadına devam etti. "Üstelik bölüme birincilikle girdiği, not ortalamasının hayli yüksek olduğu ve onur öğrencisi olarak mezun olabilme ihtimali olduğu söyleniyor." Draco gözlerini devirirken konuşmaya devam ediyordu. "Çok sıkıcı gibi hissettirse de aslında eğlenceli biri sanırım. Bir ara takıldığım şu Potterların çocuğuyla çok yakınlar ve birçok kez çatılarında oturmuş kahkahalarla eğlenirken gördüm."
"Kızın arkadaşları da hayatı da umrumda değil." dedi Draco bıkkınlıkla. "İddia süresi ne kadar demiştin?"
"Bir yaz." dedi Blaise düşünmeden. "Bir yaz boyunca o kıza piyano dersi vermek zorundasın."
"Ne yapacağım?" dedi Draco bu sefer kızgınlıkla. "Kızın kapısını çalıp 'Merhaba ben iyilik olsun diye piyano dersi vermeye geldim' mi diyeceğim?"
"Kız piyano çalmayı istiyor. Annesi annemle konuşurken duydum, küçüklük hayali zırvalıklarından falan bahsediyordu. İnanır mısın? Aklıma hemen sen geldin."
"Ne kadar eğlenceli." dedi Draco mimiklerinde en ufak bir değişim sergilemeden.
"Neyse ki şanslısın." dedi Blaise neredeyse gülerek.
"Tam olarak o hangi konu acaba?"
"Kızın gelmesine daha bir hafta var. Son günlerinin tadını çıkar."
"Sen de kızı çok takip eder olmuşsun." dedi Draco. Bu sefer suratında oluşan mimik görülmeye değerdi. Blaise suratını buruşturdu, yanında bulduğu bir yastığı suratına attıktan sonra, "Siktir git!" dedi neredeyse bağırarak.
Blaise'in evlerinde, Blaise'in odasında oturuyorlardı. İkisinin arasında oluşan birkaç saniyelik sessizliği bölen Blaise'in kahkahası oldu.
"Anlaşılan," dedi Blaise neredeyse zıplayarak yerinden kalkıp tülle örtülü olan cama giderek. "Senin bir haftan da yok gibi duruyor."
Blaise hızla tülü çekti, Draco'nun camı görebilmesi için biraz kenara çekildi. Grangerların kızı elinde büyük bir valizle, suratında kocaman bir gülümsemeyle ve kolunda Potter olduğunu düşündüğü çocukla güle oynaya eve doğru yürüyordu. Evin kapısına daha gelmeden kapı açıldı ve dışarıya Bayan Granger fırladı. Draco normal şartlar altında aile fertlerinin kavuşmuş olmasını gülerek izleyebilirdi fakat şu sırada yapabildiği sadece suratını buruşturmaktı.
"Ben," dedi Draco kızın babasına da sarılışını izlerken. "Bu kızı neden tanımıyorum? Yıllardır burada seninle zaman geçiriyorum, hiç mi denk gelmedik? Partilere falan da mı gelmezdi?"