Sesiz Çığlık

37 11 0
                                    

     "İyi misin canım?". Sare gözlerini açtığında  en yakın arkadaşı yanı başında oturmuş endişeli endişeli ona bakıyordu.

     " Nerdeyim ben?, ne oldu bana?". Arkadaşı ondan gözlerini ayırmıyarak " Seni çalıştığın yerin bahçesinde buldum.  Up uzun öyle yatıyodu yerde. Korktum kaptığım gibi seni buraya getirdim.( sare tam bir şey söylemek için ağzını açarken)  Yani Hastahaneye. Merak etme Eyüp dayına haber verdim geleceğini söylemişti ama neysa galiba adamcağızın işi çıktı. Bu arada doktordan işittiklerim hiç iyi değildi." Sare boş gözlerle arkadaşına baktı. Arkadaşı bi anada sevecen bir anneyeye dönüşerek Sarenin yanağını okşadı.

     "Bak canım içinden belki bu Melisa çok konuştu diyebilirsin. Haklısında benim çenem açıldımı kim tutar beni. Neyse konumuz bu değil. Doktor bana aşırı sitresten bayıldığını söyledi. Yoksa Kadirle mi kavga ettiniz, sana ne söyledi ha, söyle. Söyleki onun bir güzel kemiklerini kırırayım". Sare kendisini arkadaşının kollarına atı. Nasıl söylerdi. Ama içini dökecek birine o kadar ihtiyaç duymuştuki kendini tutamıyarak salya sümük ağlamaya başladı.

     Melisa arkadaşını bu durumda olmasına çok üzüldü. Hatta oda ağlamaya başladı. "  Peki. Burada söyleyemiyorsan benim bildiğim güzel bir yer var. İtiraz istemiyorum... Ha bu arada bu kıyafetlerle gelemessin. Giderken mağzaya uğrayalım sana böyle yeni şeylerde alırız hem lafanıda toparlarsın." Sare nin yine gözleri soldu "Sen olmassan ben ne yaparım." Melisa azarlayıcı anne tavrıma geri dönerek" Aaa bu kadar sulu gözlülük yeter. Kalk kalk!! Hadi tembel kız seni."

     İkisi birden hızlıca hastanede çıktılar. Gördükleri ilk mağzaya daldılar. Tabi Melisa dalmıştı ve de arkasından Sareyi daldırdı. Aslında Sare yi baştan aşağı konbinleyen Melisaydı. Beğendiği kıyafetler Sare nin hiç tarzı değildi. Ama rahat kıyafetleridi. Koyu yeşil bol bir çeket, aynı rengte şapka kırmızı tüyü gerçekten şpkaya ayrı bi has vermişti. Siyah dar pantolon(medya).

    Melisa, onu  oduncu evine götürdü. Dışardan sank üflesen uçaçakmış gibi görünsede ama bu evin temeli iyi atıldığı için bu gün bile ayakta durmayı başarmıştı. Bu oduncu evi 1950 de yapılmıştı. Melisanın dedesi kendi elleriyle yapmış ve odun kıra kıra çoçuklarına iyi bir geleçek sunmayı başarmıştı. Etrafındaki kavak ağaçları sebebiyle ve ormanın içında olduğu için bir dağın telesinden zor gözükürdü.

     Sare şaşırmıştı. Çünkü burayı ilk defa görüyordu. Sare dayanamıyarak sordu" Nersi burası?." gözlerini Melisaya dikerek sordu. Melisa bu bakışlarına  anlam veremiyerek " Sakin ol şanpiyon. Seni kesmeye getirmedim buraya. Buradı dedim eski eviymiş.-gözleri dolmaya başladı- Babamı, halalarımı ve amcalarımı  odun kıra kıra okutmuş. Onu tanısaydın çok severdin. Dünyanın en iyi dedesiydi o. Annemle babam işle meşgul olurken o benle ilgilenirdi. Bana ilahiler ve ünlü hafızlardan aşırlar dinletir onlarla ilgili tattışma yapardık." bunları dedikten sonra gözünde düşen damlaları elinin tersiyle sildi. Sare arkadaşına biraz daha yaklaşarak "Tanımak çok isterim. İçerde mi acaba deden." Melisa ondan gözlerini ayırarak " Öldü. Geçen hafta." Sare şok olmuş gibj" Neden bana haber vermedin. Senin en devdiğin insan ölmüş ben boş boğazlık ediyorum kusura bakma, şu son günlerde senle ilgilenemedim. Özür dilerim." Melisa güçlü kızdı, içi kan ağlasada yüzüne zorda olsa küçük ve tatlı bir gülüçük yerleştirerek " Neyse bu kadar drama yeter. Ömve senin sinirlerini toz etmemiz lazım. Nedenini hemen açıklıyım küçük hanım eve girdiğimiz an ve anlatmaya başlayaçagın zaman evdeki eşyaları kırmanı istemem. Tamam mı?." Sare başını tamam anlamımda aşağı yukarı sallayarak sabırsızlanmaya başladı.

       Evin arka kısmına yani arka bahçesine geçtiklerinde dağ gibi odunlar onları bekliyordu. Sare odunların yanlarına gelerek ve kafası kaldırıp zirveye baktı. Güzel kokuyorlardı.

     "Hadi başlayalım. Bütün sinirin sitresini çıkar şu odunlardan." Sare Melisa ya dönerek, kendini beyenmiş bir edayla "Emin misin?." Sare bunu söyledikten sonra baltayı çevik bir hareketle kaptı. Melisa lahlahalı sesle "Hemde hiç olmadığım kadar."

       Odun kırma merasimi bittikten sonra kahkahalarla eve girdiler.
Kırdıkları odunları şömüde yakılmaya bırakırken ikiside karşısında oturdular şömünenin. Yanan odunların çıtırtısı ve dışarıdan gelen baykuş sesleri ürkütlediği kadar rahatlatıyordu.

     "Eee anlat bakalım derdini" dedi. Sare biran teretüt etsede bütün hücreleri anlat diye yalvarıyordu. "Tama sana her şeyi anlatıcam". Melisa hiç olmadığı ladar ciddi bir tavırla onu dinlemeye hazırlandı.

    

Gökden Gelen İmparatorlukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin