Aryen şiddetli bir şeklide yerinden fırladığında anladı o korkunç şeyin rüya olduğunu. Öyle bir rüya da olamazdı kabus olmalıydı bu. Kan ter içindeydi. Anlık olarak herkesin dikkatini çekmişti ki herkes ona dönmüştü. Ama kral bir masaya çıkıp ''Ey insan halkı buraya kulak vermenizi isterim.'' Diye gür ve tok bir sesle halkına seslendi. Tüm insan halkına. ''Bazı olaylar oldu hepimizin bildiği üzere ve kader bizi buraya bu şekilde yaşamamıza izin verdi. ya da yaratıcı bizi terk etmişti. Kral bunları derken düşünceli ve hüzünlü hali yüzünden okunuyordu. Keşke olmasaydı ama oldu. Kimimiz annesini, kimimiz kardeşini, kimimiz ise bedenini kaybetti ve artık birileri aramızda değil! Ama bunu kimse düşünmeyecek çocuğu ölen annesi ölene bakar. Ne de olsa artık bir aileyiz. Bir plan ile çizdiğim bir rotaya gideceğiz.'' O an herkesin gözleri fal taşı gibi açıldı. Arada konuşmalar başladı. Aryen'in duydukları ise ''ne yani iki ork bozuntusu yüzünden koskoca kralığı mı terkedeceğiz gibisinden cümlelerdi.'' Kimseden anlayış beklemiyorlardı zaten ama bir reset düğmesine basmak gerek değil mi?
''Kralınız olarak başınızda önderliğe devam edeceğimve yeni bir uygarlık kuracağız. Hiç bir orkun bulamayacağı bir krallıktan bahsediyordum. Burada gelişeceğiz sadece o büyük gün gelene kadar daha sonra o yılanın başını sizle beraber büyük bir balyozla parçalayacağız!''
Herkes coşkulu şekilde kralı alkışlayıp bağırıyordu. Tabi gösterişten uzak kral hemen uzaklaştı ve yerine koyuldu. Herkes büyük heyecanla at arabalarına yükleri taşıyordu. Aryen de aralarında ağır ağır ilerliyordu. Hala o olayı düşünüyordu. Yükleri bir araca doldurdu ve arka tarafında oturarak ekibi bekledi. O sırada da şokunu atlatamadığı o olayı düşündü. Ellerinin iç yüzünü yapıştırıp Çin selamlaşması şekline getirdi ve kafasını yaslayıp bağdaş kurarak düşünmeye çalıştı.
Tüm ekip araca binmiş Dan sürerken Pell silahlarının bakımını yapıyor, Mika ise Aryen'i gözlüyordu. Ama konuşmaya da korkuyordu. Aryen hiç bu kadar düşünceli ve ciddi tavrı takınmıyordu. an Mika'nın korkusunu fark edince Aryen'e dokunmaya kalktı. Uzandı ve başına elini attı. Saçını okşayacakken bir anda elini bileğinden kavrayıp kedine çekti ve burun buruna geldiler. Mika bir şey göremiyordu. Dan aralarındaydı. Ama Dan hayatında unutamayacağı bir siniri gördü. Aryen'in göz bebekleri gitmişti ve bileğini kırarcasına sıkıyordu. İlk defa onu bu kadar kızgın görmüştü. En sonunda sert soluklarla göğüsüne bastırıp itti ve aynı pozisyonuna sakince geçti. İtişini görünce Mika da çok korktu ve arkasındaki tahtaya yapıştı.
Yavaşça cesaret toplayıp Mika dokunmayı deneyecekti ama Aryen bir anda bakıp ''Yaklaşmayın!!'' dedi. İçinde kendiyle cenk ediyordu.
Aryen yine karanlık yerdeydi. Bu sefer gerçekten çok sinirliydi. Hiç olmadığı kadar hem de. Kendi de bilmese de sinirden göz bebekleri gözükmüyor ve çok garip bir hale geliyordu. Elinde bu sefer geçen ki o siyah maddeden bir gürz vardı. Etrafında ise sürüsüyle dumandan yaratıklar vardı. Aryen Ghost diyordu. Call Of Duty karakteriydi Ghost. Ama artık öyle diyerek Ghost'un adını lekelemeyecekti. Onlara diğer insanlar da net bir şey demiyorlardı. Çünkü ilk defa görülmüşlerdi burada. Onlara Dragoste adı verdi. Dragoste diyecekti. Zaten hepsi bir bütündü belli ki. Bu sefer bir şey fark etti.Belinde bir kında hançer duruyordu. Taş olan o hançer. Tuttu ve havaya kaldırdı ama her yer karanlıktı ve hançer parlamıyordu. Hemen diğer eline de Lore'u çekti ve çift silah kullanarak gelen her Dragoste pençesini toz ediyordu. Her herde saliselik hareketler gerçekleşiyor ve çok hızlı saldırıyorlardı. bir iki üç derken bir sürü Dragoste toz olmuştu ve hançer ile kesik alan Dragosteler tamamen yok oluyorlardı. İlk hançer darbesini alıp diz çöktü. Arka bacak kasında çizik vardı ve Hala durmuyorlardı. Ön, arka, sağ, sol aynı anda dönüp her tarafındaki Dragosteleri kesebiliyordu. O hıza ulaşmıştı en sonunda. Ama yorgun düşmüştü ve yüzüne yediği ikinci pençe ile yere yıkıldı. Bütün Dragosteler ise içine girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Boyut
FantasyYüzyıl, ne kadar basit birşey değil mi? Ama detaylıca düşünecek olursanız kısa olmadığını anlayacaksınız. Saatler, dakikalar ve hatta saniyeleri bile zor geçirirken yüzyıllara nasıl dayanabiliriz ki? İnsanoğlu neydi? Kimlerdi? Yüzyıllarca yaşayabili...