Sabahın ilk ışıkları Aryen'in gözüne geliyordu. En sonunda da güneşe karşı pes eden Aryen uyku sersemliği ile elini yüzünü yıkamaya gitti. Sonra kuyudan suyunu çekip eve dönüp güzelce kahvaltısını yaptı ve ordunun yeni silahlarla olan çalışmalarını izlemeye Askeri kamp adı altında bulunan büyük boş bir arsa ve iki çadırdan oluşan arsaya yol almaya başladı. belki de Kral'da oradaki çadırında silahları kurcalıyordu. Askeri kampa ulaşınca bağırışlar ve antrenman sesler geliyordu. Çim zeminde askerler karşılıklı güreşler, ok atışmaları, kılıç ve diğer yakın silahların antrenmanları yapılıyordu. Kral Aryen'i görünce samimi bir gülüş ile kollarını iki yana açtı ve ''Aryen... Dostum hoş geldin. Eee Antrenmana geç kaldın'' Diyerek küçük küçük bıyık altından sırıttı. '' Sorun yok ben göbekli de ork keserim efendim'' Diyerek espriyi devam ettirdi ve krala söz hakkı tanıdı. ''Fark ettin mi bilmiyorum ama yolda bir grup barbar yada çapulcu ne dersen işte bizim araçlarımıza saldırmış ve onları öldürmüş da ya rehin alıp soymuş yahut zorla alıp çalıştırılmış. Onları bulmanızı istiyorum. Ekibin yeni teçhizatları ile hazırlıklı kampta çalışıyorlar. Bir miktar erzakla atlar da ayarladım. Bu işte bir tek sana güveniyorum. Beni hayal kırklığına uğratma. Selametle dostum.'' Dedi ve elini uzattı. Aryen'de bileğini elleri ile kavrayan bir tokalaşma biçimi ile tokalaştı ve ''Selametle'' Diyerek yol almaya başladı.
Aryen; Dan, Mika ve Pell'i gördü. Mika yeni bir kılıç ve asa almıştı. Dan yeni bir gürz bulmuştu ve hiç kaçırmadan almıştı. Pell ise kılıç ve arbalet almıştı. Ve üstüne Mika'da büyücü muhafızlardan az biraz havayı kullanıp eşyaları oynatmayı öğrenmişti. Ama daha acemiydi. Eline almayı denerken uzağa fırlatıyordu ya da kafasını sıyırıp arkasına gidiyordu. Ki onu ileyen Aryen'e de bir kalkan atmıştı. Refleksleri ile kurtarmıştı Arten de. Mika da onu o şekilde izlendiğini öğrendi.
Tüm ekip en son toplanınca yavaşça atlara binildi ve yavaş tempoda başlayan atlarla yola çıktılar.
Etrafta büyük tepeler olan uzun ince bir yolda gidiyorlardı. Ve aklına bir an bu türkü geldi Aryen'in. Türkünün t'sini bilmeyen adam şu an onu bile özlemişti. Hava da gittikçe Aryen'in içi gibi kapkara oluyordu. Aryen bazen şemşiri ile oynuyordu. Çok hafif ve fazlasıyla keskindi. Pell'e ufak bir bakış attı. O da arbalete ok takmış ani saldırılara hazırlıklıydı. Mika da at üstünde giderken yoldaki çakıl taşlarını büyü kullanarak eline almaya çalışıyordu. Ve yavaş yavaş gerçekten becerisi artıyordu.
Uzun bir ara sonra daha sabahın ilk ışıkları ile zor duran grup tam tamına 10 saat at üstünde gitmişlerdi. Aryen aldırmasa da halen gördüğü ve duyduğu paranormal varlıklardan ürperiyor ve korkuyordu. Krallık uzaktan güneşin güzel parlaması ve Krallıktan ne kaldıysa her yeri parlatan bir vaziyet almıştı. Ama uzakta oldukça yüksek bir uçurumda görüyorlardı. Ve birazdan içerisi yone o kurtlarla dolu karanlık ormandan geçecekleri. Aralarında korkan yoktu artık. Aşina olmuşlardı ve refleks edinmişlerdi ani saldırılara karşı.
Kurtların ulumaları her yandan kulaklarını çınlatıyordu. Ensesinden esen rüzgarlarda gelen saldırganların habercisiydi. Dümdüz toprak yolda yol alıyorken ağaçlık alandan kurt çıkıverdi. İyi ki Aryen sinirli değildi. Sonuçta o kurdun doğasında var bu ve bunun için acı çektirmesi hoş olmazdı. Sadece kurt saldırırsa koruma ateşi açacaktı. Ki kurt normal bir şekilde saldırmayı düşündü. Kendinden büyük görünce istifini bozmadan başını hafifçe aşağı eğdi ve ulumaya başladı. Sürüsünü çağırıyordu. Aryen kaçacak yol arayacak vakit dahi bulamadan beş kurt tarafından etrafı sarılmıştı. Hepsi simsiyah kurtlardı ama aralarında daha iri bir kurt vardı. Kar beyazı ve gözünde kesik olan bir kurt. Aryen'in önüne gelip kurtlara saf tutunca her şeyi anlamaya başlamıştı. Bu kurt o kurttu. Zamanında da orklarla savaşmıştı.
Ama koruma sebebini anlamamıştı. Sadece güvenmek zorundaydı. Dört kurda üç insan ve bir kurt. Başta ilk gelen kurt beyaz kurda saldırdı. Aryen kılıcını çekti ve atıynı sağa çevirip sol kurda açık pozisyon verdi ve üstüne gelen kurdun yüzünde güzel bir kesik açtı. Soldan gelenin ise karnına arbaletin bolt (oku) fırlattı. Arbalet tercihi mükemme olmuştu. Öyle kuvvetliydi ki kurdun midesini yarmıştı. Dan ise arkadan gelen kurdun kafasına gürzünü geçirdi. O darbeyle bayılmıştı kurt. Ama tedavi görmezse öledebilirdi. Mika isekurdu havaya kaldırıp sertçe yere çaldı. Sersemleşen kurt malubiyetl ve ölüm korkusuyla uzaklaştı ve arkasını güvene aldı. Ama bir kurt asla pes etmezdi. Aryen bu yüzden kurtlara bayılırdı. Hemen beyaz kurda yardım edip o kurtta da büyük kesikler açtı. En sonunda sağ kalan kurtlar kaçıştı ve beyaz kurt yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı. Kesikleri vardı ve acı çekiyordu. Bariz belliydi. Ama belli etmemek ister gibi bir duruşu vardı. Sonuçta onurlu ve güçlü bir varlıktı. Ve çöktüğünü kimse görmemeliydi. Aryen yanına vardı ve yüzüne doğru baktı. Yırtıcı, güçlü, kızgın bir karakter görmeyi beklerken daha hüzünlü bir yüzle karşılaştı ve o an bir duraksadı. Her güçlü şeyin bir yumuşak anı oluyordu ama bir kurt nasıl olabilirdi ki.
Yavaş yavaş kurdu izlemeye başladılar. Kurdu izledikleri esnada kalan insanları arayan devriye orklarına denk geldiler. O orklardan da kurtulduktan sonra yola devam ettiler.
Kurt en sonunda onları ormandan çıkardı ve kendi eski krallıkları ve şu anki harabelerine götürdü. Ve Aryen'in orada eskiden kaldığı ev yerine harabe olan binaya girdi. Orada uyumaya başladı. Aryen ve dostları da onun yanında oturdular.
Uyandıklarında kurttan uluma sesleri geliyordu. Aryen hızla kalkıp dışarı baktı. Orklar yine gelmişlerdi. İnsan ırkını yok etmek adına görevlenmiş ork devriyeleri kurda denk gelmişti. Aryen dışarı koştuğu anda hava esintisini ve orkların leş kokusunu soludu. Soluduğu anda da yüzünü buruşturdu. İnsan cesedi kokuyordu. Belki de kaç gündür yıkanmamıştı bu yaratıklar. Belki de hiç yıkanmıyorlardır diye düşündü çünkü cidden zehirin somut bir kokusu olsa bu o olurdu bile denilebilecek bir kokuydu.
Üç ork olduğundan diğerleri uykusunu bozmadı. Daha doğrusu Aryen istemedi bozmalarını. Bu uykuyu hak ettiklerini düşündü çünkü. Onları çok ağır çalıştırıyordu. İşlenmiş bir kayadan oluşmuş keskin uçlu baltaya sahip bir ork Aryen'e ilk saldırısını yapmayı denedi. Ama hız vezeka avantajı olan Aryen ilk önce rakibini aklıyla tarttı. Balta hızlı bir araçtır bu yüzden diğer-bozdoğan gürz vs- tür silah kullananlardan daha iyi bir orktu bu. Ve balta sallayışını gördü. Eli çok gevşekti bileğine vurulan tek darbe onu ekipmansız bırakacaktı. Plana koyuldu ve ork baltasını savurduğu gibi Aryen de kaçındı ve hemen kolunun altından arkasına geçti vekoltukaltı bölgesine süngüyü yerleştirdi. Koltukaltındaki atar damarını koparmıştı. En hayati damarlardan sayılabilir bir damardır bu karşı tarafın en büyük zaaflarındandır. İkinci orka koşmaya başladı. Hızlıca tarttı gözünde hemen onu da ve elinde gürz gördü. Gürz daha sert, zırh kırıcı özellikli -vurulduğu güce bağlı- ve vurduğu gibi darmadağın edecek güce sahip bir silahtır. Özellikle zırh taşımayan Aryen'i doksan parça ederdi bu silah. Muhtemelen en çevikleri buydu ve ilk gürz darbesi boşa kaçtı ama beklenmedik bir dirsek savunması ile Aryen yeri boyladı. İkinci gürz saldırısı üstüne iniyordu. Soluna doğru yuvarlanıp sağ bacak kasığına küçük ama acılı bir kesik attı. Diz çöken orkun arkasından " huzur içinde yat " diyerek gözlerini kapadı ve korkusuyla yaşamına boğazını deşerek son verdi.
Son orkla da kurdu boğuşurken gördü. Kurt orkun kafasını ısırıyordu ama belli ork çok bitkin düşmüştü. Ve pes edecek gibiydi. Etmese de Aryen'in hızına yetişemeyecek haldeydi. Her yeri çizik ve diş iziydi. Kurdun başına elini attı ve bırakması için biraz okşadı. "Dostum hadi bırak onu" dedi kurda. İlk önce biraz isteksizdi sanki ama bırakmıştı. Aryen de bulduğu bir ip ile sağlamca her yerinden bağladı orku. Elleri, ayakları ayrıca dizlerinden dahi bağladı. İşini sansa bırakmamalıydı.
Ork ile Pell'i orada bıraktılar ve yavaşça ilk önce Elf ırkının liderine yardım için yol aldılar. O esnada da isyancı halkı da arayacaklardı.
Silüetler eşliğinde ormanları aşıyorlardı. Her duyduğu seste daha da sinirleniyordu. Fark etmişti ve etrafından da gizliyordu. Mika da elindeki siyahlığı gördü ama bir şey demedi. Sonunda krallık girişindelerdi. Ve merkezinde koskoca Yaşam Ağacı adı verilen bir ağaç olan tamamen doğal ve güzelliklerle dolu bir krallığa vardılar. Ama önce Aryen dinlenmeliydi bu halde varamazdı Elf lordunun yanına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Boyut
FantasíaYüzyıl, ne kadar basit birşey değil mi? Ama detaylıca düşünecek olursanız kısa olmadığını anlayacaksınız. Saatler, dakikalar ve hatta saniyeleri bile zor geçirirken yüzyıllara nasıl dayanabiliriz ki? İnsanoğlu neydi? Kimlerdi? Yüzyıllarca yaşayabili...