Hastane Kokusu

3 1 0
                                    

                 Bulanık görüyordum, hiçbir şey net değildi. Hayatım gibi..

Gözlerimi ilk açtığımda, her zaman ki gibi  hastane kokusunu solumak zorunda kaldım. Ne kadar tedavi görürsem göreyim, öleceğimi biliyordum bu nedenle hiçbir zaman bir umut beslemedim. Doktorlar, bana bu tedavinin işe yarayacağını söylüyorlardı ama geçen sene şansımı denemiştim ve hiçbir iyi sonuç ile karşılaşamamıştım. Annem, daha fazla yıpranmasın diye bu tedaviyi kabul ettim eğer annemin üzülmeyeceğini bilseydim bu saçmalığa daha fazla katlanmaz ve kalan ömrümü, ölmeden yapmak istediğim şeylere ayırabilirdim. 

               Telefonumu, masanın üzerinden almak için kolumu uzattım. Masa kolumun yetişemeyeceği kadar uzakta olduğu için yatarak alamayacağımı anladım bu nedenle kalkmaya çalıştım. Ne yazık ki kalkamadım, kolumda takılı olan serumun iğnesi buna engel oluyordu. İğneyi kolumdan çıkarmaya çalıştım, canımı acıttığı için hafif bir ses çıkarmış olmalıyım ki, annem uyandı.  '' HEAVEN'' annem korkmuş ve paniklemiş bir şekilde hışımla yattığı yerden kalkıp yanıma geldi. Koluma bakınca ''HEAVEN! Ne yaptığını sanıyorsun sen ?'' dedi sesini hafifçe yükselterek.  ''Sakin ol, Anne'' dedim ama annem dediğimi duymamış sayarak doktor çağırdı. Doktor, odaya girdiğinde ''Neden böyle bir şey yaptın, yoksa kaçacak mıydın ?'' dedi gülerek.  ''Hayır, hayır sadece telefonumu masadan almak istemiştim. '' dedim. ''Söyleseydin ben sana verirdim, Heaven.'' diyince annem '' Kaç gündür sen de benimle bu hastane köşelerinde sürükleniyorsun anne ve benden daha yorgunsun. Görmüyorsun, gözünün altında siyah halkaları ? Gerçekten görmüyor musun , ne kadar çabalarsak çabalayalım bir sonuca varmayacağını ? Benim bu saçmalığım yüzünden sen de ne haldesin, bir de telefonum için seni mi uyandıracaktım, anne ? Şunun farkına varın , geçen senede denedik ve hiçbir şekilde olumlu bir cevap alamadık. Ben artık, artık bu saçmalığa devam etmek istemiyorum. Bu, bana daha fazla zarar veriyor. Her gün geçen seneye kadar hayatımda hiç yemediğim mikrodalga, kızılötesi, görünür ışık, morötesi, X-ray ve Gama ışınını yeterince yiyorum. Bunlar benim hastalığımı daha ileri bir boyuta taşıyor '' dedim ama susmaya niyetim yoktu. Annem gözyaşlarına hakim olamamış ağlarken, doktorun dik bakışları üstümdeydi. Aklıma gelmişken doktora da söylemek istediğim bir kaç cümlem vardı. '' Size gelince Doktor bey, bu umut, bu hiç bitmeyen umudunuz neden acaba ? Yoksa bu hastalığın şifası olmadığını bildiğiniz halde fazladan para koparmak için mi yapıyorsunuz, bu yüzden mi bu olmayan umudunuzu var gibi gösteriyorsunuz ? Neden benim acı çekmem, size para kazandırsın ki ? Ben artık bu tedaviye devam etmeyeceğim, ben artık yoruldum ve sıkıldım'' dedim. Bu cümleleri, doktorun gözlerinin içine bakarak söylemiştim ve ben söylerken belki de bin kez gözümü kırpmışken o hiç kırpmamış ve kırpmayarak  bana bakıyordu. ''Neden cevap vermiyorsunuz ?'' dedim doktora. Dudakları hafifçe kıvrıldı ve ''Seni korumam gerek, Heaven. Daha doğrusu, seni korumamız gerek. ''


              ''Beni, korumanız mı gerek ? Kiminle? Ki, siz beni neden koruyorsunuz? Siz kimsiniz ki beni koruyorsunuz? derken annem ile doktorun birbirine bakıp bana döndü. İkisi birlikte ''Özür dileriz'' dedi ve başıma şiddetli bir ağrı girdi. Son gördüklerim, hastane yatağının altında ki kırmızılık. 

BAKİ ile FANİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin