Kırmızılık

2 0 0
                                    

                         Gözlerimi açtığımda, başımdaki şiddetli ağrı daha da arttı. ''Neden başım bu kadar şiddetli ağrıyor  ? Oysa dün bir yere de çarpmamıştım. Acaba annemin yaptığı yemekten dolayı mı böyle ?'' Düşüncelerimi bir kenar da bırakmam gerekiyor diyerek kalktım yatağımdan ve odamdan çıkıp merdivenlere yöneldim.  Aşağıya indiğimde annem yine koltukda sızmış, sanırsam dün içkiyi fazla kaçırmış her zaman ki gibi. ''Acaba bende mi içtim? bu yüzden mi başım şiddetli derece de ağrıyor ve pek bir şey hatırlamıyorum ?'' dediğim sırada zil'in çalmasıyla irkildim. Bu saatte pek misafir gelmezdi...

                         Annem uyanmıyordu, kapıya ben bakmak zorunda kaldım...

  ''Kim o ?''                                                                                                                                                                                    ''Ben, Doktor Barnaby.                                                                                                                                                           Kapıyı açtım. ''Buyrun, neden gelmiştiniz ?'' diye garip ama doğru bir soru yöneltim Doktor Barnaby'e.  ''Beni hatırlamadın mı, Heaven ?'' demesiyle ''Sizi ilk defa görüyorum nasıl hatırlayabilirim?'' demek geldi içimden ama elbette diyemedim. Durgun bir ses tonuyla '' Hayır, hatırlamıyorum. Neden gelmiştiniz ?'' dediğim de doktorun dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı. ''Annen.'' dedi ''Annem ?'' diyerek karşılık verdim. '' Annen, dün çok fazla içmiş. Hastaneye götürüp, midesini yıkamak için almaya geldim Anneni'' diyince ''Siz nereden biliyorsunuz annemin dün çok fazla içtiğini? Ve annem mi istedi hastaneye götürüp midesini yıkamanızı ?''diye bir soru yönelttim. ''Evet, Heaven. Annen ile biz yakın dostlarız ve annen istedi. Şimdi müsadanle anneni hastaneye götürmeliyim'' diyerek yanımdan geçip annemin yanına gitti. Dışarıdan hemşireler sedye getirip annemi yatırdılar, ambulans aracına götürdüler.  Doktor, kapıdan çıkarken, ''bu kartım bana bu numaradan ulaşabilirsin'' diyerek evden çıkıp kapıyı kapattı.

Hayat garip ve saçma olaylarla dolu. Annemin bu haline şaşırmadım hep olan şeyler. Hep, çok fazla içer ve midesi yıkanır. O yüzden ben de izin verdim. Zaten doktor bana kartını da verdi, arar annemin durumunu sorarım. 

Kahvaltımı dışarıda yapmaya karar verdim. Üstüme düzgün şeyler giymek için odama çıktım. Pencereyi açıp, dışarıya baktım hava güzeldi, ne sıcak ne soğuk, rüzgarlı ve güzel tam benlik. Dolabımı açıp, bordo kazağımı, siyah düşük ince askılı sade dize kadar uzanan elbisemi çıkarttım. Böyle kombinleri, küçüklüğümden beri çok severdim. Bordo kazağımın üzerine siyah elbise hoşuma gidiyordu. Çekmeceden bordo uzun çoraplarımı alıp giydim siyah oxford ayakkabım ile kombinim güzel olmuştu. Takı olarak bordo taşlı küpelerimi takmaya karar verdim. Saçlarımı iki ortadan ayırıp açık bırakmak hoşuma gidiyordu. Her zaman severek kullandığım mini siyah çantamı da alıp evden çıktım...

Yolda yürürken, aklıma kaç gündür gördüğüm rüyalar geliyordu.  Hep aynı rüyaları görüyordum. Hastane köşelerindeydim ve tedavisi zor bir hastalığa yakalanmıştım. Başka bir annem vardı ve ben daha farklıydım. Saçlarım kısa, tenim beyazdı, başka bendim. Bir doktor vardı ve bana garip bakıyordu. Son olarak bir şey oldu ama rüyamda göremedim ve kendimi yer de buluyordum. Ne zaman bu rüyayı görsem uyandığımda başımda şiddetli bir ağrı oluyordu.  Neden sürekli bu rüyayı görüyordum?  ve gelişme de yoktu hep aynı sahne, aynı kişiler, aynı mekan, aynı roller. Saçmalama, Heaven. Sadece bir rüya bu kadar düşme peşine bu saçmalıkların. Bu düşüncelerimden kurtulmaya çalışırken, karnımdan gelen guruldama sesi... Fazlasıyla açtım, nerede yemem gerektiğini kestiremedim. En iyisi her zaman gittiğim çay bahçesine gitmekti...


Çay bahçesine vardığımda, oturacak neredeyse boş yer bulamazdım ama bugün resmen in cin top oynuyordu. Bir masaya geçtim ve garsona '' Pardon bakar mısınız ? Kahvaltılık bir şeyler getirir misiniz yanına da büyük bardakta çay lütfen '' dedim. Kadın dediklerimi getirmek üzere gitti. Burası böyleyken daha güzeldi. Sakin, ses yok. Biraz bekledikten sonra kahvaltım, masama  geldi. Öyle bir acıkmışım ki büyük büyük lokmaları mideme çok kolay bir şekilde indirebiliyordum. Yerken, takip ettiğim haber sitesinden bildirim geldi. Linke tıklayıp haberi açtığım da '' Hastaneye gitmek üzere olan ambulans aracı kaza yaptı.'' cümlesi beni çok etkilemişti. Hayat kurtarmak için doktorlar hastaneye götürürken araba kazası oluyor. Umarım durumları iyidir. Ben bunları düşünürken telefonum çalıyormuş, bilmediğim bir numara. Annem hep ''tanımadığın numara seni ararsa açma derdi. Bu nedenle telefonumu açmadım. Bu sırada in cin top oynuyor dediğim çay bahçesine siyahlara bürünmüş birisi daha geldi çaprazımda ki masaya oturdu. Telefonum ısrarla çalmaya devam ediyordu, önemli olduğunu düşünerek açtım. ''Efendim ?'' dedim arayan kişiye. ''HEAVEN!!'' Konuşan kişi nefes almakta zorlanıyor gibiydi. ''HEAVEN!! KAÇ ORADAN !!''..

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 29, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BAKİ ile FANİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin