Midoriya, yine yeni bir güne gözlerini açtı. Geçen günküne (doğru mu yazdım bilmiyorum.) göre oldukça enerjik bir şekilde uyanmıştı. Günlük rutini olan tavanla bakışma ve yatakta yuvarlanmadan sonra, saçını karıştırarak yataktan kalktı, ve okul için hazırlanmaya başladı.
Sınıfa girdiğinde Uraraka ve Lida'ya selam vererek her zaman ki sırasına oturmuş dersin başlamasını bekliyordu. Bokugou'ya baktığında onu görememiş ve geri önüne dönmüştü. Onun yerine müptelası olduğu yüzü izlemeye başlamıştı. Kamp zamanını iple çekiyordu çünkü bu onun için çok büyük bir fırsattı ve bu fırsatı kaçırmak istemiyordu.
Todoroki sanki Midoriya'nın onu izlediğini anlamış gibi hızla arkasına döndüğü zaman Midoriya'yla yüz yüze gelmişti. Kafasını hafif yana eğdiğinde Midoriya nefesini tutmuş ve ne kadar inanılmaz göründüğüyle ilgili kendiyle çekişmeye başlamıştı.
Ama tabii ki beyefendi, her zaman ki olduğu gibi gözlerini ondan çekmiş ve Midoriya'nın arkasına bakmıştı. Kaşları yavaşça çatılıp ağzı açılmıştı. Midoriya, açılan ağızla kendisiyle konuşucağını düşünerek heyecanlanmaya başlamıştı ki çok geçmeden Todoroki, ağzını kapatarak önüne dönmüştü.
Midoriya omuzlarını düşürüp somurtmaya başlamıştı. Kendisini; elinden oyuncağı alınmış bir çocuk gibi hissediyordu. Bu gerçekten çok sinir bozucuydu.
İç çekip, telefonunu çıkararak Bokugou'ya nerede olduğunu soran mesajlar yazmaya başlamıştı. Bir süre bekleyip cevap gelmediğinde ise telefonu kapatıp geri cebine koymuştu.
Midoriya, sıkıntıyla gözlerini devirip sıradan kalktı ve Uraraka ve Lida'nın yanına gitti. Arkadaşlarını çok boşladığını farketmişti. Buruk bir gülümseme yüzüne yerleşmişti.
"Selam çocuklar." Midoriya rahatsızca kıpırdanıp dicek bir şeyler bulmaya çalışıyordu. Onu önemseyen insanlara zaman ayırmak yerine kendisini umursamayan bir insan için uğraştığı için suçluluk duygusunu çok derinden hissediyordu.
"Selam." Uraraka mırıldanıp geri önüne dönmüştü. Heyecanlı görünüyordu. Dizlerini titretip tırnaklarını yemeye başlamıştı. Şöyle bakınca gerçekten kendisine yeni bir eğlence bulmuş gibi görünüyordu.
"Nesi var onun?" Midoriya, Lida'ya dönerek sorduğunda gözle görülür bir şekilde panik olmuş ve elini kaldırıp indirmeye başlamıştı. Ağzını açıp kapaması da cabası. "Hey Lida-kun? Sen de tuhaf davranıyorsun?" Midoriya elini Lida'nın önünde sallayarak kendisine odaklanmasını istiyordu ama başarılı olamıyordu. Oflayarak kollarını göğsünde birleştirmiş, kaşlarını çatmış ve tüm yükünü bir ayağına vererek gözleri ikisinin arasında gidip geliyordu.
"Bize bir şey söylemek ister misin? Veya hayır, itiraf?" Uraraka büyük ve parıldayan bir gülümsemeyle ona dönünce Midoriya, korkarak çatılı kaşlarıyla geriye doğru bir adım atmış ve ellerini önünde siper etmişti.
"AAAAAAAAA... Hayır?" Midoriya, 'a'ları iyice uzatarak kendisine zaman kazandırmaya çalışmıştı. Tabii yapabildiyse. Uraraka başını olumlu anlamda hızlıca sallayınca Midoriya yardım umuduyla Lida'ya döndüğünde o da ona hafif bir tebessümle bakıyordu.
Bir ihtimal...
Olabilir mi?
Anlamış olabilirler mi?
Yok canım daha neler ahahaha
Tabii ki olabilir seni salak! Çok belli ediyorsun... yani sanırım.
"Ihım ıhım IHIIIIIMMM Ne gibi?" Midoriya kafasını öne iyice eğerek yüzlerini intikam dermişçesine öne eğince Uraraka da aynısını yapmış ve hala yüzünde olan ışıldayan gülümsemesiyle ona bakmıştı.