part 3; papatyalar: kaybolmuş ve saplanmış

343 16 9
                                    

Kyungsoo, iki gün sonra kapısında doldurulmuş bir pororo bulmak için bardan eve gelmişti. Bu işte diktiği oyuncağın aynısıydı ve eğer gözlerini yeterince kısarsa, bu gözleri yapıştıranın kendisi olduğuna neredeyse emin olabilirdi; çünkü yapıştırıcıya bu kadar sert davranan tek kişi oydu. Pororo’nun altındaki TEŞEKKÜRLER kartı sinirli bir siyah mürekkeple şöyle diyordu, “Umursamayan birinden gelen merhamet oldukça kahrolası bir şekilde pahalı.”

Bu kelimelerin anlamı hakkında hiçbir fikri yoktu, ama kalbindeki sızı reddedilmek için fazla gürültülüydü. Aniden tüm ritim ve melodiler kahredici bir sessizlikte solup gitmişti. Hayal kırıklığından çok, dokunaklıydı. Yalnızklıktan çok, acı vericiydi. Bu gece, yan dairenin kapısında rahatsız edici bir uğultu vardı, hıçkırıklara benzeyen düzensiz kahkahalar gibi... Gevezelik ve gurültünün, asla boş olmayan viski ve votka şişelerunin yarı vızıltısının altında Jongin, LuHan ve Sehun’un belli belirsiz kafalarına dikikleri içkilerin bütün bir izdihamı. Kyungsoo çöpleri atmak için gerçekten, gözüne ilişen üç güzel yüzün perdede dalgalanışını yakalamış, avizenin keskin parlaklığı, alkol ve kolonyanın keskin kokusunun şatafatını hissetmişti.

Kendi dairesi, özellikle bu saatte ıssızlaşıyordu. Donukluk, tüm duvarları ve köşeleri sarmıştı. Bütün yapışkan notları mavi yerine yeşille tekrardan yazdı ve Cuma günü, jel kalemin neon kağıdın üzerinde çıkardığı sessiz tıklamalarla geçmişti.

--

Teknik olarak Kyungsoo, saatte ellinci sigarasına bakım yapan bu yazarla tanıştığını hatırlamıyor olsa da, elindeki kart onların düzenli olarak görüşmeler yapmaları gerektiğini söylüyordu. Kartta daha çok, o daha önce tanıştıklarını biliyordu. Ve düşünceler şaşırtıcı değildi -gerçekten hiçbir şey şaşırtıcı değildi-. Bir ihtimal dağınık pusa sebep olan sigara dumanı her şeyi odaklanılanın dışına çıkarıyordu: kahve kupaları, nemli pencereler, yazarın not defterinin yıpranmış ve katranlaşmış köşeleri her şeyi yavaşlatıyor, bütün o ışıldamaları parlaklığa, bütün köşeleri eğriliğe köreltiyordu.

Yazar alelacele içiyordu sigarasını ve Kyungsoo’nun onu izlerken bu yabancıyı, boşaltılmış duyguları hissetti. İçinde bir şeyler yavaş yavaş, derinden ve geri dönülmez bir şekilde çatlıyor gibiydi.

21 Temmuz akşamında, kahve dükkanı; porselen bardakların tıngırtısı, yorgun öğrencilerin durmak bilmeyen vızıltıları, çırpılmış kremaların cappucciono içindeki mırıltılarının düşük sesli gümbürtüsüyle doluydu. Bu özellikle gürültülü değildi ama bu ses birisi için bir çeşit bataklık sayılırdı. Onları suda yavaşça boş ve geride pençelenmiş parmak uçları ve yüzeyi kıran hava baloncukları dışında hiçbir şey bırakmamıştı.

Kyunysoo bütün yazarların böyle, morarmış gozlerin etrafında koyu halkalar sarı ve beyaz arasında sıkışmış bir ten ve ara sıra seğiren kaslarla olup olmamasıyla ilgili yarım yamalak bir soru düşündü. Yazar, otunu söndürüp Kyungsoo’nun bakışlarını yakalar yakalamaz soru yok olup çökmüştü. Bir çift gözlerden diğer gözlere giden sert bir çizgi.

“İyi misin?” Kendini Jongin olarak tanıtan yazar emin bir şekilde sordu.

Jongin herhangi bir olasılığı kabul edecek zamanı ya da sabrı varmış gibi görünmuyordu, bu yüzden Kyungsoo sadece başıyla onayladı “Evet, iyiyim”.

“Bana dört yıl önceki kazadan bahset. Veya hatırladığın kadarıyla dünü.” Jongin yönlendiriyordu. Sesinin içinde, anksiyetesinden bir ipucu vardı. Kyungsoo, onun eklemlerindeki bandajlari farketmemekten kendini alıkoyamamıştı. Bileğinin etrafında yeşil ve mor lekeler vardı. Ve aniden, yazarın bütün olayının sinirli gözler, kanlı eklemler ve bilinçsiz kaçınmalar olup olmadığını merak etti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 02, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Anterograde Tomorrow (Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin