Ve Son

6 0 0
                                    

Ağzıma yanmış süngerin acı tadı gelene kadar içtiğim sigaranın izmaritini, bir yudumda bitirdiğim pahalı kahvenin uyduruk plastik kabının dibinde kalan tatsız sıvıda söndürdüm. Ünlü markanın şekilsiz gülümseyen maskotunun bulunduğu bardağı yolumun üzerindeki geri dönüşüm kutusuna attım. Damağımda bıraktığı histen hoşnutsuz bir şekilde yüzümü buruştururken artık her gün daha kalitesiz mallardan daha özensizce yapılan ve kahve olduğunu iddia ettikleri bu şeyi neden tüketmeye devam ettiğimi bilmiyordum. Halbuki üzerinden 7 yıl değil de 7 saat geçmiş gibi hatırladığım, ilk bayisinin Moskova'da açıldığı gün kapitalizmin insanları her geçen an nasıl daha da vurdumduymaz hale getirdiğini fark ettiğimde dükkandan içeri adımımı atmayacağıma söz vermiştim.

Şehrimin sonradan görmeleri hayatlarında ilk kez kahve içecek gibi tahta tezgahın önünde sıra olduğu akşam Benazir Butto'nun suikastı haberlerde 10 dakika yer almıştı. Şuanda da aynı görevi yapan o zamanki devlet başkanımız bu konuda bir açıklama yapma gereği bile duymamıştı. Komünist, dindar ya da milliyetçi biri değilim. Aslında bakılırsa hayatım boyunca hiç "bir şeyci" olmadım, bir örgüt ya da bir görüşe körü körüne bağlanmadım. Şikayetçi oldum, düzenden ve gidişattan yine de bir faaliyette bulunmadım işlerin seyrini değiştirmek için. Polis oldum, en azından birkaç can kurtarabileyim diye. Ne ironidir acemilik günlerimi saymazsak otuzlarımın ortasına yaklaştığım şu günlerde en son ne zaman birinin hayatını değiştirebildiğimi hatırlamıyorum. Sabahın ilk ışıklarında yoğun kar kütleleri arasında bulunan ölüler ve o bedenlerin gözlerindeki ışığı söndüren katilleri benim işim.

Moskova'nın arka sokaklarını arşınlamamın nedeni de bu sabah civar mahallede bulduğumuz bir cesetti. Çırılçıplaktı. Vücudu Rusya'nın dondurucu soğuğundan mosmor olmuştu. Orta yaşlarındaydı. Tepesinden açılmaya başlamış siyah, yağlı, uzun saçları vardı. Dar bir alnı ve alın kemiğinin hemen altından başlayan seyrek kaşları zaten içeride olan göz çukurlarını daha da korkunç gösteriyordu. Suratının tam ortasına sonradan yerleştirilmiş gibi duran büyük ve kemikli burnu yüzünden çirkin yüzünün kabuslarıma birkaç gün fazladan misafir olacağına emindim. Burun deliklerini kapatan kalın bıyığı, favorilerinden başlayıp göğsüne kadar inen kirli kır sakalıyla dudaklarının kenarında buluşuyordu. Düzenli traş olmasından değil de, köseliğinden dolayı yanakları vücudunun kılla kaplı olmayan ender bölgelerindendi. Çok sportif bir yapısı olduğu söylenemezdi ancak kilosu ne fazla ne de azdı. Tam göbek deliğinin yanında irice bir doğum lekesi vardı. Bu adamı bu haliyle herhangi bir kadın için çekici kılabilecek tek şey, devasa cinsel organı olurdu herhalde.

Cesedin üzerinde herhangi bir yara ya da boğuşma izi yoktu. Yakınlarında ne bir cüzdan ne de kimliğini belli edebilecek herhangi bir eşya, giymiş olabileceği bir paçavra bile bulunamamıştı. Gün boyunca eşkaline uyan herhangi bir kayıp ilanı almadık. Adli tıptakiler donmanın sonradan gerçekleştiğini iddia etseler de henüz tatmin edici bir ölüm sebebi ve zamanı sunamamışlardı. Parmak izinden bir şey çıkmamıştı. Böyle giderse dosyanın bir çokları gibi kapanıp, isimsiz bir mezarda çürüyeceğini bildiğimden, onun gibilerin, evsizlerin - bir evsiz olması kimliğini belirleyebilmek için son ümidimdi - sıkça takıldığını bildiğim inşaatın önünde dikiliyordum.

Beni gördüklerinde "Ooo, komiserim hoşgeldin." diyerek etrafını sardıkları ateşin yanında durabileyim diye birbirlerine yaklaştılar. Nasılsınız diye sormaya tenezzül etmedim hayattan beklentisi olmayan bu adamlara. Nedenini bilmesem de severlerdi beni, hiçbir zaman babacan bir adam olmamama rağmen. Belki de bir gün kendi cesetleri bir çöplüğün içinde bulunursa, kim olduklarının ayrımını yapmadan onların katilleri de hak ettikleri cezayı alsın diye elimden geleni ardıma koymayacağımı bildikleri içindir. Ruhlarının huzura kavuşamaması değil benim endişem, tamamen görev aşkından, iş-kolikliğimden, sorumluluk bilincimden. Yaşarlarken isimlerini bile bilmiyorum halbuki, kaç kez söylemiş olmalarına rağmen. Pis yüzleri ve sakalları arasında onları birbirlerinden ayırt etmemin tek yolu kirden kararmış, eski ve yırtık pırtık giysileri.

AthosHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin