0.2

407 22 8
                                    

      Yoona yine normal bir sabah doğru gözlerini açmıştı. Küçük kız kardeşi bu sabah uyanması için başına gelip bağırmamıştı.

    Yavaşça esnedi ve gözlerini açarak camdan dışarıya çıktı.. bir saniye normal bir sabah mı demişti? Bir tuhaflık vardı kendi odasında değildi ve burası kendi odasına nazaran fazla erkeksiydi.

    Kalbi korku ile çarparken gözü camdan dışarıya ilişmişti. Yüksek binalar, güzel araçlar ve parklar vardı. Neresiydi burası? Korku ile yataktan sıçradığında koşarak kapıya giderken aynadaki yansımasını görmüştü.

    Geriye doğru çığlık atarak düştüğünde büyük bir gürültü yayılmıştı ortalığa. Uzandığı yerde acı ile kıvranırken tavanı izliyordu.

    "Neredeyim ben?... öldüm yeniden mi hayata geldim." Eli istemsizce önüne gittiğinde ikinci büyük bir çığlık yayılmıştı ortalığa bunun üzerine kapı hızla açılmıştı. "Ya... hyung bir şeyin mi var neden bağırıyorsun?"

Karşısında duran iki tane oğlan ona doğru bakıyordu kimdi bunlar? Bir süre daha yerde oturdu ve ayağa kalktı.

    Tanımadığı çocuğa ne demesi gerektiğini bilmiyordu ve çocuk ona hyung diyordu. "Şey... ben iyiyim.." resmî konuşması karşısındaki çocukları şaşırtmışa benziyordu. "wonho bir an önce kendine gel ve hazırlan okula geç kalacağızzz. "

   Yeni adı bu olmalıydı wonho. Tuhaf bakışlar eşliğinde kapı kapandığında yoona yatağa oturdu ve başını avuçları arasına aldı. Şimdi ne yapacaktı? Hangi okula gidiyordu? üstelik burası neresiydi? Dolabın üzerinde duran formaya gözü daldığında giymek zorunda olduğunun farkındaydı.

    Aynada gördüğü bedene ağzının suyunu akıtarak bakıyordu yoona bu kaslar, bu baklavalar. Hayır hayır ölmeden önce kesinlikle büyük bir sevap işlemiş olmalıydı.. askıdaki gömleği çıkardı ve kaslı kollarından geçirdi. Beyaz ve soğuk kapı kulpundan tutarak kapıyı açtı.

     Sanki yeni bir hayata kapı açmaya benziyordu bu odada birbirlerine yastık atan iki oğlana bakti. Heleki o pembe saçlı çocuk neydi o öyle şirinliğinden ödün vermiyordu adeta..

    "Ben size şu çocuğa fazla içirmeyin demistim cool olucam diye beyni eridi resmen" kendisine yani erkek bedenindeki halini işaret eden pamuk şekeri kafalı oğlana baktı yoona. Saçlarıyla oynamak istiyordu. Yavaşça ellerini kaldırarak çocuğa doğru yaklaştığında bir şeyler sezmiş olmalıydı.

    Yoona ona doğru yaklaştıkça o biraz daha geriye doğru çekiyordu kendini. "Pamuk sekerrr" diye saçlarıyla oynamaya başladığında çocuğun çığlığı etrafı doldurmuştu "çek o lanet erkeksi menin bulunan ellerini saçlarımdan shownuuuu yardım etsene at kafalı.." kaslı çocuk kollarına girip onları ayırdığında ortada istemsiz bir kahkaha tufanı oluşmuştu.

    Aralarındaki en gamzeli çocuk yoonanın gözlerinin içine doğru bakıyordu sanki aralarındaki en ciddi o gibiydi yemek masasında yanında otururken bile suratına bakmaya devam ediyordu. Sanki bir şeyler anlamış gibiydi ve bu yoonayı biraz olsun rahatlatmış gibiydi.

    Şöyle bir ortamda istediği tek şey onu anlayabilecek ve ciddi bir insanın bulunmasıydı.yoona çocuğa döndü ve ayni şekilde tuhafca gözlerinin içine bakmaya başladı. "Hyung sen.." dedi ve iki avucunun arasına aniden yoonanın kafasını aldı. Evet evet kesinlikle bir şeyler anlıyor gibiydi.

    "Hyung senn yoksa... daeyeon ile yattın mı? Ohhhooy bizim seksi wonniemiz milli olmuş." Ciddi mi demişti tamam lafını kesinlikle geri alıyordu. Kafasını olumsuz anlamda salladı ve derin bir iç çekti yoona. Tımarhanedeydi sanki. Adeta 6 tane erkeğin sanırım şu an kendisi de erkek sayılıyordu yaşadığı yerde yaşam savaşı veriyordu sanki.

   "Ya da kötü bir ruh mu girdi içine.. goşşunn gençler kiliseye gidiyozzz. " elini sertçe alnına vurdu, tanrıdan yardım dilemeye başlamıştı bile.. günü böyle insanlarla nasıl ilerleyecekti gerçekten merak ediyordu.

    Şimdi gerçekten oturdukları kilise sırasında istemsizce bu çocukların konuşmalarını dinliyordu. En gamzeli çocuk yoonaya yaklaştı ve tekrar konuşmaya başladı. "Baba şimdi napıyorsun biliyor musun gidiyorsun rahibin yanına dikiyosun kutsal suyu hoop hiç bir şey kalmıyor.."

    Gözlerini kapattı yoona bunun bir rüya olmasını istiyordu, evine gitmek ve kardeşinin o rahatsız edici sesini duymak istiyordu. O berbat her şeyden yoksun kasabayı bile özlemişti. Gözleri yorgunlukla kapandığında artık bu çocukların çenesine katlanacak hali kalmamıştı.

    Rahibin incili okuyan sesi kulaklarını doldururken kendini bu uykudan geri alıp incili dinlemeye koymaya çalışıyordu ama bedenindeki bilinmeyen ağırlık sanki onu uykunun kollarına çoktan çekmeye başlamıştı bile. O anda yanındaki çocuk hızla onu durttugunde bir şeyler olmustu bedeninde.

     Ne olduğunu anlamasa da göğsünün üstünde büyük bir ağrı oluşmuştu. Bu ağrıya karşı dayanamazdı ve gözlerini kapattı. "Biraz gözlerimi dinlendireceğim sonra uyanmış olacağım.." diye düşündü ama içindeki endişe tekrar uyanacağından şüphe ediyordu.

     Kısa bir süre sonra ortam tamamen sessizlesmisti artık göz kapakları en derin uyku için hazırdı. Sessizlik devam ederken beklenilen o ses yine duyulmaya başladı. Aradan yarim saat geçmiş olmalıydı. Şimdi tekrar rahibin sesini duymaya başladığında gözleri hafifçe aralanmıştı.

    Birisi ona doğru sesleniyordu. "Hey.. çabuk uyan yoksa sana soru soracak.." Gözleri ışığa doğru açıldığında okulda sıradaydı. Korkuyla bi anda ayağa kalktı tüm sınıf ona doğru dönmüştü. Yanında so hyun oturuyordu. Evet gördükleri bir rüyaydı fakat rüya olamayacak kadar gerçekti...

Heyy cancaaazlarim nasılsınız bakalım ilk bölümü nasıl buldunuz beğendiniz mii? Yorum yapmayı unutmayın benim için çok değerli yorumlariniz sizi seviyorum 😍😍

OTHER WORLD // WONHOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin