1.5

91 9 2
                                    

    Wonho, göğsünün üzerine koyduğu notu tişörtüne yavaşça yapıştırdı düşmemesine özen göstererek başını yastığa koydu. Yoonaya babası ile arasında olan şeyleri sormuş ve ondan anlatmasını istemişti. Gecenin karanlığına doğru gözlerini kapattı.

    Kulağına dolan çocuk sesleri ile yoonanin evinde olduğunu anlamıştı. Gülümseyerek gözlerini açtı. Aynı beden, aynı oda ve aynı kıyafetler. Wonho yavaşça doğrularak göğsünde duran notu yavaşça eline aldı. Bedenleri değişmemişti odayı dolduran çocuk sesleri ise jooheonun minik yeğenleriydi. Aniden odaya daldıklarında ikinci bir şaşkınlık yaşıyordu.

     Arkalarından ise jooheon odaya koşarak girmişti. "Oh wonwon uyanmışsın bizim yaramazlar bugünlük burada umarım seni uyandırmamışlardır. Hey chae in oradan ah tanrım!!" Jooheon odada bağırmaya devam ederken wonho elindeki kâğıda bakıyor ve yavaşça okşuyordu. Iki gündür bedenleri değişmemişti dalga geçtiği köylü kızını mi özlüyordu yoksa?

    "Sorun değil jooheon bugün pazar kahvaltı yapıp onları parka götürelim." Gülümseyerek Wonho'nun üzerine atlayan çocukların başlarını sevdi ve onları altına alarak hepsini teker teker gıdıklamaya başladı. "Yaramazlar sizi hemen buradan çıkın yoksa won canavarı sizi yiyecek." Hepsi korkuyla  kahkaha atarken odadan kaçışmışlardı.

    Şimdi ise hüznü ile wonho tekrar odanın ortasında kendiyle başbaşa kalmıştı. Sorun değil belki de hastaydı ve bedeni yorgun olduğu için değişemiyorlardı. Bekleyecekti onun için daima beklerdi hızla ayağa kalkarak üzerini giyindi. Bugün küçük yeğenleri götürmeleri gereken bir park ve dağıtılması gereken bir kafa vardı.

     ~~~~~

    Ilkbaharın sonlarını yaşarken güneş bedenlerini yakıyordu. Eliyle gözlerine değen yakıcı güneşi kapattı wonho. Kihyun ve minhyuk çocukların peşinden oradan oraya koşturuyordu diğer köşede ise çocuklar görmeden sigarasını tüttüren jooheona baktı wonho. Ailesinin yanında olmaktan mutluluk duyuyordu.

      O sırada esen ılık rüzgar ensesine çarptığında bir fısıltı duymuştu. "Wonho.." içi ürperdiginde ayağa kalkarak etrafına bakınmaya başladı. "Yoona neredesin?" Etrafına bakınmaya devam etti. Parkın çevresini turluyor çevredeki insanlara detaylıca bakıyordu. Saçlarına beline uzanan bir kız gördüğünde  olduğu yerde duraksamıştı.

   "Beni hatırlamıyor... musun?" Uzaklardan gelen fısıltı ile delirdigini düşünmeye başlamış ve koşarak kızın omzuna dokunmuştu. Kız yavaşça arkaya döndüğünde onun olmadığını anlamıştı yaşadığı buhran bütün bedenini ele geçirmiş gibiydi. Bir anda gözlerinden birkaç damla yeri boyladığında ne olduğunu şaşırmıştı.

   " sen.." dedi önündeki kıza bakarken  sahi neydi o kızın adı. Daha iki saniye önce dilinden düşmeyen kızın ismi şimdi zihninden adeta silinmiş gibiydi. " Sen o değilsin özür dilerim yanlış oldu." Dizleri titriyor, ayakta durmakta zorlanıyordu. Neydi o kızın adı? Elini sol kalbine yakın olan taraftaki hafif siliklesmis çiçek resmine dokundurdu.

   "Senin adın.. neydi?" Birisi koluna dokunup onun adını söylediğinde gülerek arkaya döndü wonho. "Sen" demişti tekrardan bir ümit kıza bakıyordu. Ama kız dayeondan başkası değildi. "Efendim bebeğimm.. beni gördüğüne bu kadar sevineceğini bilseydim daha önce gelirdim wonnieee."

   Yüzünde oluşan kara bulutlar kıtanın öbür yakasından dahi farkedilecek derecedeydi. Kolunu dayeondan kurtarıp arkasına dahi bakmadan koşmaya başladı. Ciğerlerinin yanmasına aldırmıyordu. Ne olursa olsun o kızı, adını unuttuğu kızı bulacaktı. Nefesleri koşmak için yetersiz kaldığında eve yaklaşmış ve yürümeye başlamıştı.

    Bastığı her adımda yer titriyordu hayır yarın bedenleri değişecekti ve kızın adını öğrenecekti. Kalbinde böyle hareketlenmeye sebep olan kişi onu öylece bırakıp gidemezdi. Ismiyle, cismiyle veya gülüşüyle.. "aklımda kalan tek şey gülüşü.."  Shownunun dedikleri beynini doldururken derin nefesler alıp verdi.

   " Bir gülüşten daha fazlasına sahip olmak istiyorum seni bulacağım.." odasına hızla girerek sırt çantasına birkaç eşya yerleştirmeye başladı. Nereye gidecekti? Yer, yeri neresiydi o kız nerede yaşıyordu? Hatırlamıyordu wonho beyninden ona dair her şey silinmiş yavaşça yok olmaya başlamış gibiydi. Çalışma masasına kendini bıraktı.

    Saçları avuçlarının arasından elinin üstüne saçılırken sakin kalmaya çalıştı. Görüntüler, gülüşler ve o hala gözlerinin önünde tüm güzelliği ile duruyordu. Eline resim kalemini alarak yavaşça bir şeyler karalamaya başladı. Belki adresi hatırlamıyordu ama görüntüler hala dün gibi zihninde taptaze duruyordu.

    Elindeki kalemle köyün merkezinden başlayarak çizimlerini yapmaya başladı. Duvarları, kitapçıyı, o merkezin ortasında duran büyük saat kulesini, su tanklarını.. çünkü Wonho'nun o an bildiği tek bir şey vardı. Ne olursa olsun hatırlıyorken çizim yapacak ve sabah olduğunda tekrar ona ulaşacaktı. En azından öyle umuyordu..

    Canlarım umarım hikayeyi beğeniyorsunuzdur bölümler biraz kısa ama sorun olmaz sanırım 😅 seviliyorsunuz💖💖

   

OTHER WORLD // WONHOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin