⁶senin gökyüzünde benim yerim yoktu,

908 133 91
                                    

"i had no place in your sky,"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"i had no place in your sky,"

"i had no place in your sky,"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

koşuyorum. sadece koşuyorum. hem de etrafa gülücükler saçarak. gökyüzü bulutsuz, güneş tam tepe de ve parıltılar saçarak her yeri aydınlatıyor. ışınları yemyeşil ağaçların üzerinde dans ederken ileride çağlayan şelalenin sesini işitiyorum. içim kıpır kıpır. ve koşmama rağmen hiç acelem yok. derdim de yok. sadece mutluyum.

ileri de kollarını açmış annem beni bekliyor. babam da yanında, o minik, insanın içini ısıtan dudak gülümsemesi ile bana bakıyor. ikisinden yayılan sıcak sevgi gözlerimi yaşartıyor. ve daha da hızlanıyorum. ama mesafe bitmek bilmiyor. anlamıyorum. ayağımın altında ezilen bu yeşil yol sanki sonsuzluğa uzanıyor gibi ve sonsuzluğun sonunda ise anne ve babam var.

"anne! baba!" diye bağırıyorum. "size ulaşamıyorum." diyorum ama onlar beni duyuyor gibi durmuyor. işte o an aklıma denk ediyor her şey. bir kere benim bacaklarım koşamaz ki. ayrıca anne ve babam da öldü. burada ters giden şeyler var. her şeyin kafama denk etmesiyle beraber etraf sarsılmaya başladı.

güneş bir anda kayboldu. bulutlar etrafı sarmaya başladı. yerler de kocaman yarıklar açıldı. güzel olan ne varsa içine yuttu. az önce şırıl şırıl akan su lava dönüştü. tüm renklerse yavaş soldu. gökyüzü ağlamaya başlarken her şey mahvoldu. ve ben uyandım. ama keşke uyanmasaydım.

"uyanıyor! yoongi? yoongi iyi misin?" gözlerimi hafifçe aralamaya çalıştım. başım fena derece de çatlıyor, gözlerim açılmayı reddediyordu. hafif araladığımda gelen yakıcı ışıklardan korumak adına elimi kaldırdım. daha doğrusu kaldırmaya çalıştım. kendimi aşırı yorgun hissediyordum. kolumu kaldıramayacak kadar.

"kıpırdama kıpırdama. iyi olacaksın." gözlerimi aralayamasam da duyduğum sesin kime ait olduğunu algılayabilmiştim. biricik dostum jeongguk'a aitti. hiçbir şey diyemedim, sadece yanımda sıcaklığını hissettiğim elini tuttum sıkıca. o da hemen karşılık verdi.

algılarım yavaş yavaş yerine geliyor, çatlayan başımın ağrısını ise daha şiddetli hissediyordum. ağrı kesici almam gerekiyordu. ve umarım içmeme izin verirlerdi. bunu umarak hafifçe gözlerimi araladım. başımı sol tarafta duran min sun'a çevirmeye çalışarak konuştum. "ağrı kesici.. ve su.." boğazım kurumuş, sesim de çatlamıştı. birazcık da acıyordu ama vücudumdaki ağrıların yanında bunlar hiçbir şey sayılırdı. min sun hızla yanımdaki komidine ilerleyip bana bir bardak su uzattı ama ağrı kesici vermedi. kaşlarımı çatarak olduğum yerde doğrulmaya çalıştım. ama tek yapabildiğim acı bir inleme ile olduğum yere geri düşmek oldu. kendimde doğrulmak için bile bir enerji bulamıyordum.

cam kuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin