'Esirimsin. Esirimsin. Esirimsin!'
Genç kız boş odada yankı yapan düşüncelerine hakim olamadı. Sahi daha neler çıkmıştı ağzından? Daha itiraz dahi edemeden tüm lafları ağzına tıkmıştı delikanlı :
"Üvey annen bir paket uyuşturucu karşılığında seni bana vermeyi teklif etti." Ve üstelik kızı başta delirtecek hemen ardındansa boşluğa mahkum edecek o cümleyi kurmuştu.
"Artık kimsen yok!"
'Kimsen yok .Kimsen yok. Kimsen yok.!'
Kelimeler beyninde cirit atarken ses telleri titreşmeyi, dudakları hareket etmeyi reddediyordu. Nasıl olurdu bu? Var olduğu halde bir insan nasıl kimsesiz kalabilirdiki? O daha 19 yaşında taptazecik bir tomurcuktu. Bir kaç damla su çiçek açmasına yetmeliydi oysaki. 'Yada o öyle sanıyordu.'
Soğuk bodrum katında kapının pervazına ilerleyip yere çöktü. Bırakın adını, yüz simasını bile tamamen bilmediği genç adam onu kırık terk edilmiş depodan gözleri bağlı bir şekilde bu ücra kapatmıştı. Sıra da ne vardı? Onu burada mı öldürecekti bu dağdan inme kılıklı herifler!? Doğum sırasında ölen bir anne, korkak bir baba ve adını ağzına almaya iğrendiği fahişe üvey anne. Tam filmlerdeki gibi ha? Diye geçirdi içinden. Gerçi hayatının en ucuz, en basit bir film olamayacağını biliyordu. Bir kere o kendi filminin baş yıldızı olmak için fazla suskundu. Ayrıca baş karakterler hep mükemmel olurdu. Altını andıran sarı saçları yıpranmış, kirlenmiş ve dağılmıştı. Parlak mavi gözleri artık eskisi gibi ısıtmıyorduda kimsenin içini. 4 adet tişörtü, yarı sağlam 3 bol paça pantalonu 'sefil' görüntüsünü tamamlıyordu . Benden olsa olsa papucumun yıldızı olur diye ekledi. Dizlerini kendine çekip başını elleri arasına alınca son kez durum değerlendirmesi yaptı. Alçak dünyada kendinden başka sahip olduğu herhangi bir yakını yoktu. Kaçırılmıştı, üstelik beş para etmez bir toz uğruna cansız bir varlık gibi takas yapılmıştı (!). Psikolojisi hiç olmadığı kadar bozuktu neyse ki eskiye oranla tek pozitif yönde değişikliği zekasıydı.
Zeki ve kurnaz olması onu bu durumdan kurtarabilirdi, hislerine güvenirdi. Elbette dikkatli olmalıydı, her hamlesini ustaca özenle düşünmeli bir sonraki darbeye karşı dayanıklı olmalıydı. Bir an hayatını satranca benzetti. O masum olan taraftı, Beyaz takım. Karşısındaki ise saf kötülük. Bunun karmayla aşağıdan yukarıdan ilişkisi yoktu ona göre. O nasıl düşünürse düşünsün hayatı hep duman altıydı . Bilhassa en çok olumlu düşündüğü anlarda en kötü olaylara tanık oluyordu.
Gıcırdayarak açılan ahşap kapıdan ilk olarak göz kamaştıracak ışık süzmesi ardındansa 'yabancı' bir ses doldurdu tenha odayı.
-"merhaba Hafsa" ağzından çıkan ismi ilk önce semaya karışmış ardından kızın bitkin bedeninde patlamıştı. Bir ölünün canlanması gibi hayat buldu bedeni. Bu tanımadık ses, depodaki genç gibi titretmemişti içini fakat öylesine bir ses tonu vardı ki ; öyle babacan, öyle keskindi ki ses tınısındaki nefreti, tiksintiyi fark etmese kendini ailesinin huzur dolu kollarında sanardı. Ne ironiydi ama! ? Onu kaçıran adamı olmayan(!) ailesine benzetmişti.
Hafsa başını kaldırıp hemen yanındaki adama boş gözlerle baktı. Konuşmuyordu bu bi gerçekti. Konuşmak 'merhaba' demek gelmiyordu içinden.
-" Ben Ulaş. Konuşmadığını biliyorum." Gözlerini devirirken devam etti. "Sarp'ın kuzeniyim. Artık burada yaşayacaksın, kaçışın yok buna alışsan iyi edersin! Ayrıca bildiğim kadarıyla bize muhtaçsın, bu yüzden durumu zorlaştırma . Tek kural var . SARP NE DERSE O OLUR!"
Gerçekten de onlara muhtaç mıydı? Kimsesinin olmadığını biliyordu da bu kadar mı benzettı durumu? Onu kaçıran adamlara sığınmak ve muhtaç olmak mı? hemde ondan ne isteyeceklerini bilmezken . Belki de organ mafyasıydılar ve ya yüksek makûllü fuhuş çetesi? hayatı bir film olmaya bilirdi ama gerçektede mafya vardı ya da fuhuş çetesi, bu şansla (!) Ancak onlar rastlardı Hafsa'ya zaten. Koca bir karmaşa yığını beynine abanırken her şeyin cevabının Sarp'ta olduğuna emindi. Sahiden kimdi bu Sarp? Kaç yaşındaydı? Ne istiyordu kızdan? 'Belkide iyi biridir.' Temalı umut ışığı parıldadı kızın yüreğinde .
-"Tanıtma merasimi için Saol Ulaş!" Bunu kendisi söylememişti, Ulaş'ında dudakları düz çizgi halinde olduğundan o da söylememişti anlaşılan. Ses her kimdense Ulaş denen adamın dikkatini çekmeyi başarmıştı.
Hafsa bir anda bu boğuk sesi tanıdı. Onu pis depoda ağırlayan, misafirperver (!) 'Esirimsin' diyen çocuktu bu.peki ya sesi oda da yankı yaparken kendisi neredeydi?
Kapının eşiğindeki gölge tüm dikkatleri üstüne toplamıştı her zamanki gibi. Kız gözlerini çocuğun yeşillerine dikti . Çocuk sakin olmak için 1 saattir nefes alıştırması yapıyordu tam hazırım deyip odaya daldığında gözlerine dikilen gökyüzünü utandıracak mavilikteki gözler sinirini tetikliyordu. Sinir sorunları olan bir insan için fazla tahrik ediciydi. Derin bir nefes aldı . Kızı odasına çıkartıp bugünlük azabını sonlandıracaktı.
-"Kalk ayağa baş belası ! ?" Al işte! yine sakin olamamıştı . Ne olurdu sanki bağırmasa? şimdi bir de sinirini bir şeylerden çıkarması gerekecekti.
Baş belası mı! ? Gerçekten mi? Baş? Belası? Beni sen kaçırdın hödük! diyi söylendi içinden . Sinirleri iyice bozulmuştu.
Genç adam bilmem kaçıncı kez kıza kalkmasını emrediyordu . Kızsa orada öylece oturmuş ona bakıyordu. Ulaş bu işin sonunu getiremeden biteceğini düşündü. Çünkü kız kalmamakta direniyordu tek olan kuralı ne çabuk unutmuştu : SARP NE DERSE O OLUR!
Ulaş Sarp'a sakin olmasını söylerken Hafsa duyduğu isimle daha da öfkelendi . Sarp onu kolundan sıkıca boğacakmış gibi tutarken şiddetle elini geri çekti. İşte tam o an tren rayından çıkmıştı. O an Sarp'ın iyilikle alakasının olmadığını anında anladı. Sarp korkunç biriydi ve bu iş onun için zor olacaktı fakat en az o da işleri zorlayacağına yemin etti. Çünkü yediği tokat onu yemin ettirmeye, yere yığılarak bayılmasına yetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİR☆
Fiksi RemajaKaybetmek... her şeyini kaybettirmek, Umudunu, sevincini ,hayallerini herşeyini Hayatını mahvetmek , mahvettirmek Zorla ve istemeyerek , kaçırılmak ve hapsedilmek Ne anlamı kaldırdı ki yaşamanın ? Büyük bir intikam planının içinde başrol de oynama...