1 | First meeting with my slave

155 11 9
                                    


  Soğuk ve geniş tabutumun içinde sıkıntılı bir nefes vererek sağa tarafa doğru döndüm. Kulaklarımı tırmalayan rahatsız edici kapı sesi, tabutumdan çıkmamı sağlamıştı. Ayaklarımı soğuk beton ile ayaklarımı buluşturdum. Sessiz yeraltı mahzenimi sadece solgun kırmızı bir ışıkla aydınlanıyordu. Yavaşca gıcırdıyan kapıya ilerledim. Kemikli ve uzun olan parmaklarımı kapının kulpuna sardım. Gürültü ile aralanan kapıyı aşıp, taştan yapılmış döner merdivenlerden inmeye başladım. Yeraltındaki evimden mahzenin aşağısına doğru koyu kahverengi merdivenler uzanıyordu. Duvarlardaki lambalar kristal kürelerden yapılmıştı ve kurşun aplikler üstünde duruyordu. Güneş tam tepede olduğu için magma ışıklarını kapatmıştım. Bu yüzden merdivenler karanlıktı. Bu durum vampir gözlerim için sorun teşkil etmiyordu.

  Bir kat aşağıda bulunan ve oldukça geniş,karanlık olan mutfağa göz gezdirdim. Titanyum mutfak aletleri çalışmaya başlamıştı. En aşağı kata inip,koyu kahverengi ve özenle yapılmış ahşap işlemlere sahip dış kapımı araladım. Gözlerimi kısarak karşımdaki gri saçlı çocuğa bakmaya başladım. Bir kaç tane gri perçem alnını sarmış,grinin her tonunu barındıran saçlarına siyah kapüşonlu kumaş parçası eşlik ediyordu.

  Park Jimin'in yüzü de soyu gibi bir sanattı. İri büyük gözlerine eşlik eden uzun bakımlı kirpikleri minik oldukca biçimli burnu ve kırmızı doldun dudakları ile tamamen bir başyapıttı.

  Jimin, Toreador vampir ırkının -klanının- geriye kalan son kişisi. Tıpkı benim gibi. Yeraltı vampir dünyasını ayakta tutan demirler bizlerdik. Yüzyıllar geçtikce vampir soyu seyrekleşti. Benim kanım lanetliydi. Bu yeraltında lanetli kana sahip tek vampir bendim. Irkımın tehlikeliği vampir dünyasını bile korkutuyordu. Tüm Malkavian ırkı lanetlenmiş. '' Delilik'' adı verilen bu lanet ırkımdan hemen herkesin aklını kaçırmasına yol açmıştı. Malkavianlar'a ait olan tüm vampirlerin belirgin bir davranış bozukluğu vardı. Her zaman en korkulu vampir ırkına sahip olduğum için ırkım ile gurur duymuşumdur. Jimin benden tamamen farklıydı. Irkı güzelliğe tapardı. Tamamen sanat için doğmuşlardı. Ve insanlar için yakın bir ilişki içindeydi. İnsan bir arkadaşı olduğuna inanamıyordum. Belki de bu yüzden ırkım Toreador'lar ile sürekli alay içindeydi.

  Yana kıvrılan biçimli dudakları ve sivri dişlerinin üstündeki taze kan, sabah yemeğini yediğini gösteriyordu. Kapıyı aralayıp, kolumu kapının kenarına yasladım. İçeri geçmesi için geriye çekildim. '' Uyanma vakti Kim Taehyung-sshi.'' ince ve güzel sesi ile konuşup, onun köşesi haline gelmiş tanıdık yere bedenini bıraktı. Benimle sürekli gayri resmi konuşması ve bana karşı gösterdiği korkusuz tutumlar beni her zaman hayrete düşürmüştür. Bir vampir için Malkavian ırkından biri konuşmak asla düşünemeyeceği için bir şeydi. Belki de ırkımın deliliğinin bir sebebi de yalnızlıktı.

  Jimin'in hemen yanında bulunan koyu yeşil, yumuşak yastığın yanına bedenimi bırakıp, kafamı koltuğun gerisine attım. '' Uzun süredir gözlerimi açıyorum Jimin. Ve emin ol hiç bir şey değişmiyor.'' kafamı yatırdığım yerden kaldırıp, ayağa kalktım. İleride duran mutfağa doğru ilerleyip, arkamdaki beni izleyen bedene aldırış etmedim.

  Tam ortada bulunan koyu kırmızı renkteki masaya ilerledim. Rastgele bir tabureye oturarak, kan meleği keki bulunan tabağıma dumanı tüten ekmeği ekledim. Önüme atılan kan paketimi ellerimin arasına alıp, yanımdaki mavi renkli bardağa döktüm. Bardağı çatlamış ve kuru olan dudaklarıma getirip, saniyeler içinde tüm kanın boğazımdan akmasına izin verdim.

   ''Kaynaklarını çok hızlı bitiriyorsun. Sonsuz açlık hissedersin Taehyung.'' Ayağa kalkıp dolabıma doğru ilerledim. ''Sadece kes sesini Jimin.'' İtina ile hayvan ve tarihlerine göre dizilmiş asılı kan torbalarından gelişigüzel elime alıp, eski yerimi bedenim ile buluşturdum.

  Saniyeler içinde elimden alınan kan torbası ile sinirle tısladım. Boğuk nefesimi dışarı verip, Jimin'e çatılan kaşlarım ile bakıp, ellerimi kan torbasına uzattım. ''Ver onu Jimin.'' Elimin yumruk şeklini almasına izin verdim. ''Tekrardan eski Taehyung olmanı istemiyorum.'' Kan torbasını masaya fırlatıp, kısa kollarını göğsünde birleştirdi. '' Buna mahkumum.'' Kan torbasını elime alıp, bardağıma boşaltıp sıcak kek dilimimden bir ısırık aldım.

  ''Taehyung,ırkını reddebilirsin? Bunu sana defalarca dene dedim.'' Geriye yaslanıp,gözlerimi devirdim. ''Irkını redden vampirlere ne olduğunu biliyorsun Jimin.'' '' Hüsrana uğrayan bir vampir olmayacağım. Ait olduğum şeyi ne reddebilirim ne de kaçabilirim. Ben bir Malkavian'ım. Ve bunu her zaman savunacağım. Beni yargılama. Saldırganlık konusunda gelişme kaydettim.''

  Ayağa kalkan Jimin'i gözlerim ile takip ettim. Eline geçen kan torbasının ağzını yırtıp bardak gereği duymadan içmeye başladı. Gülerek,onu izlemeyi başladım. ''Gittikçe bana benziyor oluşun beni tatmin ediyor.'' kan torbasının son damlasına kadar kullanıp, karşıdaki tezgaha fırlattı. '' Bu sefer sen kes sesini Taehyung.''

    '' Bugün toplantın olduğunu biliyorum. Gitmezsen batırdığın 6. şirket olacak.'' Seslice güldüm. ''Etrafına bak bir Jimin,sence paraya ne kadar ihtiyacım var? En son şirket toplantısına 1 buçuk sene önce katıldım ve 2 tane insanı kurban ettim. Saldırganlığımı durduramıyorum.'' Ayağa kalkıp,içeri doğru ilerledim. Kendimi tekrardan yumuşak koltuğa atıp. Kafamın yastık ile buluşmasını sağladım. '' Beni rahat bırakırsan,böldüğün uykuma devam edeceğim.'' Gözlerimi kapatıp,kolumu havaya kaldırdım. Kapıyı gösterip,elimle gitmesini işaret ettim. ''Akşam ava çıkacağım. Bir kez seslenirim Taehyung. Kendinle uğraştırma.'' Kapının gürültülü bir şekilde kapanması ile beraber gözlerimi saniyeler içinde kapatıp,uyumaya başladım.



  Üst kattan gelen ayak sesleri ile gözlerimi araladım. Sanırım evimde davetsiz bir misafir vardı. Koltukta bedenimi doğrultup,döner merdivenden yukarı doğru çıkmaya başladım. Üst kattaki parlak,çelik kapıya yaklaşıp,kulağımı değdirdim. Ayak seslerini dikkatlice dinledim. Bu oda evin en eski ve kullanılmayan odasıydı. Buraya nadiren çıkardım. Kırmızı düğmeye basıp,kapının açılmasını sağladım. Soyulmuş ve küf tutmuş duvar kağıtları,İçi pis su ile dolu dolu bir küvet ve ters çevrilmiş şifoniyer,tam karşısında kirli bir ayna. Bu oda tamamen bir ritübetti.

  Odaya adımı atar atmaz,yüzümde patlayan bir flaşı sesi kesinlikle beklemiyordu. Hangi tür varlık bir vampirin yüzüne kamera doğrultup flaşı patlatırdı? Gördüğüm insan silueti ile seslice yutkundum. Park Jimin'e haber vermeliydim.  Bu gece kurban,kendi iradesi ile kendini ele vermişti. 


İlk hikayem.

Okuyup,destek olursanız sevinirim. Okuyan herkese şimdiden teşekkürler.

you're delicious | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin