Ameliyathane
Saat: 16.05
"Hadi hadi şoku hazırla hadii!" Asistan Jane elinden geldiğince hızlı bir şekilde şok cihazını hazırlamaya çalışıyordu. Evet sert bir hocaları vardı ve şu anda 4 dakikadır beynine oksijen gitmeyen ve kalbi durmuş bir hastayı döndürmeyi düşünmek yerine sadece hocasının azarını işitmemek için elinden geleni yapıyordu.
Zaten büyük bir hata yapmıştı.
Arkadan başka bir asistan hayati değerleri anlık olarak bildiriyordu.
"Nabız yok"
"Jane ? İlk yaptığında öldüremedin şimdi yeniden mi deniyorsun ?Onu öldürmek mi istiyorsun kurtarmak mı ?"
"Kurtarmak efendim."
"Öyleyse yapman gerekeni hızlıca yap."
O anın heyecanıyla şoklardan birini az kalsın düşürüyordu.
"Jane o sakarlığını hemen bırak ve elini çabuk tut. "
Doktor "1 mg epi ve adrenalin verin" diye bağırıyordu bir yandanda.
Jane 30 saniyelik saçma sapan bir çabanın ardından sonunda hazırlayabilmişti.
Şokları uzattı.
"100 jouleye ayarla !"
Cihzın üstünde çubuklar dolmaya başladı : dit dit dit diiitttt
"Hazır"
Şok verildiğinde hastanın kalbi sanki çıkıp bedenden ayrılmaya çalışırcasına ileriye atıldı.
"Olmuyor onu kaybediyoruz. Lanet olsun dönmüyor."
"1 mg epi ve adrenalin verin hemen!"
Arkadan bir hemşire hızlıca hazırlamaya çalışırken diğeri "Zaten epi ve adrenalin verdik." Dedi.
Doktor "Fikirlerimi mi sorguluyorsun ?"
"Hayır efendim."
"O zaman konuşmayı bırak ve tekrar ver."
Hızlıca karşısındaki ekrana doğru kafasını kaldırdı. Nabız hala yok.
"150 jouleye ayarla!"
"Hazır"
Şokun etkisiyle adeta kalp damarlarını koparmaya çalışırcasına debeleniyordu.
Bir kaç dakikalık çaba sonunda Doktor şokları bıraktı.
O kargaşa ve gürültü aniden kesildi. Kimseden çıt çıkmıyordu. Odada tek bir ses Diiittt... İnce ve tiz bir ses. Ölümün habercisi ve ne yaparsanız yapın düzeltemediğiniz asla susmayan o ses.
Doktor Jane'ye sert bir bakış attı.
"İlan et." Dedi sakin bir tonla.
Jane şoktaydı. Nasıl olabilirdi. Nasıl böyle bir hata yapabilirdi. Ve şimdi onun hatası masum bir cana mâl olmuştu.
"A..a..ama"
"Kes sesini Jane. Bunun sorumlusu sensin ve sen ilan edeceksin." Diye sertçe çıkıştı.
Jane'nin gözünden bir damla yaş düştü. Neden bu kadar üzülmüştüki ? Eğer her kayıpta bu kadar üzülecekse doktor olmak ne işe yarardı ? Tıp okuyarak Yoksa yanlış bir seçim mi yapmıştı ?
"Ölüm saati 16.12"
Doktor eldivenlerini sinirli bir şekilde çıkartıp
Yere attı. Kapıya doğru yavaşça yürüdü. Otomatik kapıya elini okuttu. Kapı açılırken arkasına döndü ve Jane'ye baktı.
"Asla Jane. Asla iyi bir cerrah olamayacaksın. Hasta yakınlarını bilgilendir."
Dedi sakin bir sesle ve çıktı.
Jane asistanlığının ilk haftasında büyük bir hata yapmıştı. Telafisi zor bir hata. İçinde bir şeyler kırılmış, burkulmuştu. Değişik bir şey hissediyordu: üzüntü, başarısızlık ve suçluluk.
"Sanırım buna vicdan azabı diyorlar." Dedi kendi kendine ve donuk bir şekilde kapıya ilerledi...