*bölümü düzenledim ve biraz uzattım, yani yeni ve değiştirilmiş sahneler var, öptüm :*
Sabahın beşinde ısrarla zırıl zırıl çalan telefonunun sesine homurdanarak uyandı Park Chanyeol. Kıpırdanıp telefona uzandığında, koynunda uzanan uykusu hafif yatak arkadaşı kaşlarını çattı, yüzünü yastığa bastırdı, erken kalkmaktan her daim nefret etmişti. Chanyeol onun haline sırıtmadan edemedi, uzandı ve onun ensesine kibarca dudaklarını bastırdı. Esmerden gelen huzur dolu ses biraz heyecanlandırmıştı onu, dudaklarını teninde biraz daha gezdirmeye yeltendiyse de, elinin altındaki telefon bir kere daha titremeye başladı. Chanyeol bir of çekerek çekildi Jongin'in üzerinden, telefonu yüzüne yaklaştırdı ve ısrarla arayanın kim olduğunu çok iyi biliyor olsa da yine de bir ümit ekrana baktı, çok akıllı ayfonu ona çağrıyı reddetme şansı sunmamıştı ne yazık ki. Homurdanarak yeşil telefon işaretini kenara kaydırdı ve telefonu kulağına götürdü.
"Ne var?"
Kelimeleri birbirine dolanıyor ve sesi de epey derin ve mızmız çıkıyordu, arayan kişi sırıttığında verdiği nefes ahizeden Chanyeol'un kulaklarına çalındı.
"Profesyonel konuşmaya n'oldu, Bay Park?"
Park Chanyeol telefonu kulağından uzaklaştırıp saate baktı, beşi on bir geçiyordu, telefonu geri kulağına yapıştırdı.
"Mesai saatleri içinde değiliz, sana küfür bile edebilirim."
"Et o zaman."
Oh Sehun'un sesi sabahın bu saatleri için gereksiz ve sinir bozucu derecede neşeliydi, Chanyeol'a eziyet etmekten aldığı zevkin de bir etkisi olabilirdi tabi.
"Orospu çocuğu."
Dedi Chanyeol.
"Teşekkürler kardeşim."
Diye yanıtladı onu Sehun. Sinirleri bozulan Chanyeol acı acı güldüğünde Sehun da kıkırdadı. Chanyeol başını iki yana salladıktan sonra mırıldandı:
"Niye aradın lan beni?"
"Tuhaf bir şeyler oluyor."
Chanyeol gözlerini devirdi. Sehun'un boş yere kafaya taktığı, önemsiz bir mesela olmalıydı bu. Hiç oralı olmadı, uykusundan edilmiş olduğundan homurdandı, yatağında sırtüstü uzanan esmer tenli gencin boyun girintisine doğru sokuldu usulca. Jongin hemencecik ona yanaşmıştı alışılagelmişlikle, Chanyeol gülümsedi.
"Mesai saatlerim içinde ara. Şu an buna kafa yoracak durumda değilim."
"Yani bir gecede neden iki milyon aktif kullanıcının beni instagramdan takip ettiğini merak etmiyor musun?"
Park Chanyeol bir süre sessiz kaldıktan sonra gerisin geri doğruldu yatakta, Chanyeol'un bedeninin de yorganın da sıcağından mahrum kalan Jongin yeniden somurttu ve çekiştirerek yorganı Chanyeol'un bedenininden kendi tarafına doğru aldı, içine iyice sarmalanıp gömüldü. Chanyeol ya sabır çekerek derin bir nefes aldı.
"Sehun, derdin ne koçum, hayatımın içine sıçmaya mı çalışıyorsun?"
Sehun cıkcıkladı, Chanyeol onu sırıtarak odasında volta atarken hayal edebiliyordu. Nefret ediyordu bu çocuktan.
"Benim sayemde zengin oldun, hyung."
"Asıl sen benim sayemde zengin oldun, velet."
Sehun kıkır kıkır güldü, Chanyeol'u rahatsız etme görevini başarıyla tamamlamıştı. Uykusu iyice açılan Chanyeol oflayıp puflayarak yataktan çıktı, üzerine bir önceki gece özensizce etrafa fırlatılmış gri eşofman altını ve beyaz tişörtünü geçirdi, odasının kapısını arkasından sessizce kapatarak koridora çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
smile for the camera // hanhun
Fanfictionmodellik kariyerinin zirvesindeki oh sehun donuk bakışlarıyla piyasada 'buz prensi' olarak biliniyordu. adını yeni yeni duyurmaya başlamış tasarımcı lu han ise onun buzlarını eritecek şeyi çözmüştü; çikolatalı bubbletea. - model osh/designer lhn