2. BÖLÜM: Gizemli Vâkâ.

92 5 0
                                    

Sessiz, küçük, eski, çoğu binası inşaat olan, kullanışsız bir kasaba. Birkaç gün burada 2 kişi gizemli bir şekilde öldürülmüş. Yeni vâkâmız.

Emniyete girdiğimde herkes harıl harıl çalışıyordu. Beratın yanına "Günaydın çalışkan arılar" diyerek oturdum. Herkes bir an olsun başlarını işlerinden kaldırıp "Sanada günaydın" dediler.

Bir-iki saat araştırma ve gözlem sonucu herkes teker teker bildiklerini anlatıyor.

Filiz: Cesetleri inceledim. Vicutlarında koca tırnak izleri var. Çok fazla sürüklenmiş ve etrafa, nesnelere sertce çarpmış ki vicutlarında extra ezilmeler vardı.

Ahmet: Bunu yapan iri, güçlü ve olağandışı birşey olmalı.

Berat: Cesetlerin kimlikleri çıktı. Biri Necati Kutlu diğeri ise Ecevit Yaşaran, ikiside işçi. Daha iyi geçmiş yapabilmem için olay yerine gitmemiz gerek. Hazırlanalım

Bana dönerek "Özellikle sen" dedi.

-Tamam dedektif dikkatli olacağım.

Anıl: Ahh Ah, bizimde böyle yardımcımız yokki malzemelerimizi tek sözle hazırlasın. diyerek iç çekmişti.

Berat: Dedektifiz oğlum bir farkımız var tabi. Sende dedektif olsaydın her mesai saatlerinde emrinde olan yardımcın olurdu. diye gülerek karşılık verdi.

+++

Olay yerine geldiğimizde ilk iş ikişer ikişer üçe ayrıldık ve dağıldık. Ben doğal olarak Berat ile birlikteydim. Kasabayı dikkatlice inceliyerek geziyorduk. Kasabada aktif çok az insan vardı. Önümüze gelene vâkâ ve ölen işçiler ile ilgili sorular soruyordum ama hiç elde tutulur bilgi edinemedim. Kasabanın sonuna kadar gittim kimse yoktu fakat kafamı karıştıran şey kasabanın sonundaki ev tanıdık gibiydi ayrıca eğer bunamadıysam bu evin yanındaki ana yoldan ben her gün emniyete giderken geçiyordum. Herneyse çok fazla vâkâ, farklı konular tabi beynim error verir. Sadece birkaç gün dinlenmeye, uyumaya ihtiyacım var.

Artık neredeyse geceydi. Kafamı toplayıp geri bizimkilerin yanına dönerken büyük gürültü, bağrışma.

Koşarak bizimkilerin yanına gittim. O vardı, o. Gizemli katil. Tüfek, silah, el bombası neyimiz varsa o dev yaratığın üzerine attık. Neye uğradığmızı şaşırdık. Korkuyordum, sanki deprem oluyordu. Sadece dumandan ibaretti. Ne olduğunu bilemiyordum, tahmin bile edemiyordum. Saklanacak delik arıyordum. Gölgesi korkutucuydu. Büyük koca tırnakları, iri gövdesi ve kulak patlatan o dehşet sesi. Heryer sallanıyordu. Bir an sokak lambası direğinin üzerime doğru geldiğini gördüm o an ayaklarım buz kesti. Çok korkuyordum hareket edemiyordum.

Ne oldu anlamadım bir şey beni o direğin altında kalmadan alıp yere bıraktı. Hiçbir şey hissetmedim, hissedemedim.

Hepimiz şoktaydık. El hareketlerimizle anlaşıyorduk. Gitmişti. Allah'ım buda neydi? Hızlıca Beratın yanına gittim. Kolunda baştan aşşağı kan akıyordu. Büyük ihtimal gölge tırnağını geçirmiş olmalı. Berata yardım ederek arabaya bindirdim Ahmet bizi acile götürürken diğerleri emniyete döndü.

Yaraya pasuman yapıldıktan sonra doktor istirât etmesini ve kolunu zorlamaması gerektiğini söyleyerek kolunu sardı. Arabaya bindik, emniyete dönüyorduk.

-Canın acıyor mu dedektif?

-Fazlasıyla.

-Dayanın geçicek. Ne istiyordu sizden?

-Onu bunu bilmiyorum, tek bildiğim ve anladığım şey bu lanet olası şeyin bizi zorlayacağı.

-Sakin olun dedektif biz neyi başaramadık. Aileyiz biz, daha güzeli varmı?

-Haklısın. Çok şanslıyız ama en şanslı benim.

Gülümsedik. Beratın son sözünü anlamış gibi yapsamda anlamamıştım. Herneyse çok şükür emniyete varmıştık. Emniyetten evlere dağıldık.

- 3 Gün Sonra -

Sabah hava kapalıydı, insanın içine ister istemez kötü hisler doğuruyordu. Hazırlanıp çıktım. Emniyete vardığımda şu söz karşıladı beni;

-Sonunda geldin Çiler Hanım kolunu kullanamayan biri olarak yardıma ihtiyacım var.

-Sizede günaydın dedektif.

Gülüşerek hep beraber 3 gün boyunca edindiğimiz bilgileri derliyorduk topluyorduk. Akşama doğru aklımızdaki soruların çoğu cevaplanmıştı.

Filiz: İlk ölen iki kurbandan sonra 3 kişi daha vefat etti ve bu gizemli yaratığın kurbanlarının sayısı 5'e yükseldi.

Berna: Katil bir paranormal

-Kurbanların hepsi akrabaydı ve bu soydan kasabada tek bir kişi kaldı. Katil kasabadan çıkmadığına göre sıradaki kişi Kaan denen o çocuk.

Diyerek yorumlara katıldım.

Ekibin erkekleri kasabaya çocuğu almaya gideceklerdi. Berat sakat olduğu için bu görev Akın ve Ahmet'e kalmıştı. Gelmeleri 2 buçuk 3 saati bulmuştu. Çocuğu toplantı odasına koymuşlar konusmak için beni bekliyorlardı. Odaya girdiğimde ilk çocuk çekmişti dikkatimi. Yere bakıyordu, ortalama 7 yaşlarında idi. Çocuğa yumuşak sesle "Kaan" diyerek kafasını kaldırmasını sağladım. Kafasını kaldırdı ve yüzüme baktı.

Aman tanrım bu çocuğu tanıyordum.

KARAKOLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin