-DOĞRU HATALAR-

1.7K 31 3
                                    

BÖLÜM 6

Sevgili arkadaslar hikayeye gecmeden önce ben bu hikayeyi aslında bırakmayı dusunuyordum fakat cok istek geldigi icin bu bölümü yazdım. Her an finalini getirip bitirebilirim. Haberiniz olsun. İyi okumalaaar(:

"Benimle öpüş." dediğinde işittiğim yerde öylece kalakalmıştım. Neden şaşıyordum ki aslında? Tüm suç bendeydi. Ben o cümleyi söylemeseydim. Belkide böyle birşey duymazdım. Aptal Lena! Aptal! Aptal! Aptal!!

"Sen ne fırsatçı..Ne.." artık dilim dolanmıyordu, doğru düzgün konuşamıyordum. Banklardan birine oturdum ve ne yapacağımı düşünüyordum. Tabikide onunla öpüşmeyecektim. Ama.. Akın. O ne olacaktı? Ah! Aklım çok karışık.

"Bunu yapamam ve buna yakın şeyleride. Lütfen benden başka birşey iste Jack." dedim yüzüne pişman bir bicimde bakarak. O ise olduğunca dik duruyordu. Sanki o bana yalvaran, ayaklarıma kapanan Jack yok, bambaşka bir Jack vardı.

"Pekala o zaman o ibnede artık oralarda sürünür." diyerek tam gidiyorken birden kontrolümü kaybettim ve kolundan tutup dudaklarına yapıştım. Dudaklarının sıcaklığını hisseder hissetmez direk kendimi çektim.

"Hadi karakola gidelim." dedi yoldan bir taksi durdurarak. Benim ise o anda içimde türlü sevinçler oluşmuştu. Fakat diğer yanım hüngür hüngür ağlamaktaydı.  Yinede işimi sağlama almak için sordum:

"Şikayetini geri alacaksın yani?"

"Elbette." cevabını aldıktan sonra rahatça bir nefes çekip, taksiye bindim.

-

"Jackle konuşmana gerek yokmuş bak gördün mü ben hallederim böyle." dedi karakoldan çıkarken Akın. Ben ise hiç bozmadan:

"Evet, iyi ki konuşmamışım." dedim. Ah bir bilse olanları bu sefer artık kaç yıl hapis yatardı bilemem. Fazla birşeyleri belli etmemeye çalışsam da yüzüm ister istemez asılıyordu. İnsanın nefret duyduğu biriyle yakınlaşması gerçekten fazla tiksindirici birşeydi. Yani bana göre tiksindirici. 

-

Akın, ilk öpücüğümün sahibi. Şu anda yanımda kurtulmasının verdiği rahatlıkla araba kullanıyor ben ise öylece dışarıyı izliyorum.

Akın'ın sesiyle iç sesimi susturup aklımdaki düşüncelerden kurtularak ona döndüm.

"Lena, iyi misin?" dedi. İşte onu hiç bilmiyordum. Acaba anlatmalımıydım ona olanları? ve içimdeki ses o an tekrar konuşmaya başladı. "Hayır Lena. Kesinlikle böyle bir hata yapma! Zaten unutulup gidecek, güven." İç sesime güveniyordum güvenmeliydim. Kendimden emin bir şekilde:

"İyiyim iyiyim. Sadece biraz uykusuzum."

"Sana beni bekleme demiştim."

"Tamam Akın. Sus lütfen." diyerek başımı cama yasladım, gözlerimi kapatıp "Olanları unut! Olanların hepsini unut!" diyerek kendime moral vermeye çalıştım.

Yorucu geçen günün ardından sonunda evdeydim. Olanları hala  kafamdan atmaya çalışıyordum. Bir yanım Jack'i öptüğüm için küfürler ederken diğer yanım benim bir iyilik meleği olduğumu söylüyordu. Kapının tıkırtılarıyla aşağıya indiğimde Vildanı sarsık bir şekilde kapıdan içeriye girerken gördüm. Beni görünce geriledi ve gözlerini kıstı benim olduğumdan emin olmaya çalıştı ah sersem!

"Oo kaçak sonunda gelmiş.." dedi anahtarı anahtarlığa asmaya çalışırken. Ben ise gülerek yanına gittim. Anahtarla anahtarlık arasında uzun bir cebelleşmeden sonra anahtarı elinden alıp anahtarlığa astım. 

"Aşıklaaaaaar.. Her zaman acı çekmeye mahkumdurlar... Her zaman acı çekerler.. Ve.. Her zaman onun mutluluğunu izlerler... Ve tekrar acı çekerler.." Koltuğa geçene kadar böyle saf saf Vildanın sayıklamalarını ve saydırmalarını dinledim. Bundan iyi bir protestocu olurmuşta haberimiz yokmuş. Hem de bu en başta yer alır, evet kesinlikle en başta. Vildanın halini hal görmeyip bir kardeş vicdanı olarak kahve yapmaya koyuldum. Belkide iyi bir türk kahvesi onu kendine getirebilirdi.

Yanına daha fazla yakınlaşınca leş gibi içki koktuğunu hissettim. Bu yüzden burnumu tuta tuta ayıltmaya çalıştım. Kahvesini içip kendine az da olsa geldikten sonra merak ettiğim soruların cevabını bulma vaktiydi:

"1 Aydan beri sana şu çocuğun kim olduğunu soruyorum söyler misin artık Vildan? Kim seni bu hallere düşüren adi." 

"Ah gerçekten bu konu hakkında konuşmak dahi istemiyorum Lena, zorlama lütfen. Sadece biraz daha uyumak istiyorum." Diyerek uçtu gitti yanımdan daha ağzımı açıp konuşmamıştım bile. Yine sıyrıldı. Ve yine sorularımın cevabını bulamadım. Ama yarın sabah kesin öğrenmeliydim. Tam ayağa kalkmış tepsiyi mutfağa götürecekken zil çalındı. Tepsiyi hızlıca koyup kapıyı açtım. Ve Melek birden bana sarıldı.

"Noluyor Melek? Ne bu hal?"

"Mert.. Mert.. beni aldatıyor."

BÖLÜM SONU

SERT VE SAFIMSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin